Gazete Duvar yazarı Kemal Can, 24 Haziran seçimlerine yaklaşık 2 hafta kaldığını ve yapılan anket sonuçlarına göre, iktidar ile muhalefetin oy oranının 16 Nisan referandum sonucuna çok yakın seyrettiğini yazdı. Cumhurbaşkanı adaylarının seçim stratejilerinde önemli bir değişiklik gözlenmediği belirten Can, "Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın “muhatap almama” tavrını bırakıp Muharrem İnce’nin kendi tribünlerinde büyük alkış alan üslubuna karşılık vermeye başlaması bir değişiklik olarak not edilebilir" dedi. Kimsenin kampanyaların böyle gideceğine inanmadığını yazan Can, "Özellikle Erdoğan’ın yapacağı “sürpriz hamle” konusundaki yüksek beklenti bir türlü zayıflamıyor. Açıkçası bu konudaki derin şüpheyi haklı kılacak çok zengin bir deneyim havuzu da mevcut ama heybedeki turpların bitmiş veya çürümüş olma ihtimalini de bir kenarda tutmak gerek. Erdoğan ve iktidar ittifakının avantaj yaratmak için son aylarda attıkları adımlar ve sonuçlarına bakılınca da pek umduklarını buldukları söylenemez" diye yazdı.
İki haftadan birkaç gün fazlası var. On yedi gün sonra oy verilecek ve muhtemelen gün bitmeden sonuçlar öğrenilecek. Yavaş yavaş olası seçim sonuçları hakkında fikir verecek anketler de ortaya çıkmaya başladı. Ciddiye alınabilir araştırmaların gösterdiği rakamlar iktidar ve muhalefet arasındaki toplam oy dengesinin 16 Nisan referandumuna çok benzer seyrettiğini gösteriyor. Blokların iç dağılımında ise ciddi bir hareketlilik gözleniyor. Anketler arasındaki sayısal farklar da, hemen her parti için bir – iki puan civarında. Ancak bu seçimin özelliğinden dolayı, o bir – iki puan sonuçları dramatik biçimde değiştirebilecek etkiye sahip. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda bitip bitmeyeceği, baraj sorunu yüzünden meclis dağılımının nasıl olacağı gibi kritik soruların cevapları, belki de çok küçük oy farklarıyla belirlenecek.
Kampanya başladığından -adaylar ve programlar açıklandığından- itibaren izlenen seçim stratejilerinde de önemli bir değişiklik gözlenmiyor. Belki, Erdoğan’ın “muhatap almama” tavrını bırakıp İnce’nin kendi tribünlerinde büyük alkış alan üslubuna karşılık vermeye başlaması bir değişiklik olarak not edilebilir. Fakat ilginç olan bu kadar kısa bir süre kalmış olmasına rağmen kimsenin kampanyaların son iki haftada da böyle gideceğine inanmaması, ikna olamaması. Özellikle Erdoğan’ın yapacağı “sürpriz hamle” konusundaki yüksek beklenti bir türlü zayıflamıyor. Açıkçası bu konudaki derin şüpheyi haklı kılacak çok zengin bir deneyim havuzu da mevcut ama heybedeki turpların bitmiş veya çürümüş olma ihtimalini de bir kenarda tutmak gerek. Erdoğan ve iktidar ittifakının avantaj yaratmak için son aylarda attıkları adımlar ve sonuçlarına bakılınca da pek umduklarını buldukları söylenemez.
Bahçeli’nin “baraj tartışması” kılığında ittifak kapısını açmasıyla kurulan hesap çok açıktı: Son seçimde yüzde 60 oy almış iki partinin kuracağı ittifak karşısında, referandumda olduğu gibi, bir ortak zemin kuramayacak muhalefetin fazla şansı olamayacaktı. Kullanımda olan kutuplaştırma dili yükseltilerek muhalefetin yan yana durması imkansızlaştırılacak, işbirlikleri suçlama için kullanılacaktı. Ancak yapılan hesap pek tutmadı, “şer cephesi” iddiası aleyhe dönünce hemen terk edildi. Diğer yandan Afrin gündemiyle hareketlendirilen oy desteği çıktığı gibi indi, seçime varamadan unutulup gitti. Döviz – faiz krizi üzerinden batıyla kapışma hamlesi, ezik ve sonuçsuz bir uzlaşma arayışıyla neticelendi. Bütün medyayı ele geçirme çabası, söylem üstünlüğünden çok, söylenecek sözün kalmadığını görünür hale getirdi.