İnsan hakları avukatı, İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) başkan yardımcısı, 90’lı yıllarda OHAL bölgelerinde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili pek çok davada avukatlık yapan Eren Keskin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) askıya alınmasına yönelik kararı değerlendirdi.
Kültür Servisi'nden Haziran Düzkan’ın haberine göre; Eren Keskin, Türkiye hükümetinin AİHS'i askıya alma kararıyla, “bundan sonra olacaklardan sorumlu değilim” ilanında bulunduğunu söylüyor.
Böyle bir süreç, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin askıya alınması sürecini daha önce 90’larda Kürdistan’da yaşadık. Gözaltında kayıplar, faili meçhul cinayetler, kontrgerilla cinayetleri hep bu dönemde yaşandı. Türkiye, AİHS’i kendi hukukunun üstünde görür. Yaşam hakkını koruyacağını, işkence yapmayacağını, özel hayata saygı duyacağını, düşünce ve ifade hürriyetini savunacağını, adil yargılama yapacağını AİHS ile tahayyüt eder. Şimdi bunların askıya alınması çok tehlikeli. Devlet, kendi içinde çeşitli yapıların kendi arasındaki kavgasını halka yansıtıyor.
Hayır, darbe dönemi de dahil alınmadı.
Devlet, “bundan sonra olacaklardan sorumlu değilim,” diyor. Bu tüm toplumun haklarının askıya alınması demek, sadece darbecilerin değil, herkesin temel haklardan mahrum olması ve devletin sorumluluğunun ortadan kalkması demek. Daha da tehlikelisi, devlet bir anlamda “ben bu ihlalleri yapacağım” demiş oluyor. Bu, bizleri iç savaşa kadar götürebilecek bir durum. Zira bu kalkışmayla hiçbir ilgisi olmayan sivil toplum kuruluşlarına da baskı uygulanabileceği endişesini taşıyorum. Örneğin daha OHAL’in ilk gününde, herkes tarafından demokrat olarak bilinen Orhan Kemal Cengiz gözaltına alındı. Sadece yazdığı gazete sebebiyle.
Öncelikle, devletin bu durumu Avrupa Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor, şu anda böyle bir bildirim yapıp yapmadıklarını bilmiyoruz. Sonrasında ise evet mümkün. 90’larda Kürdistan’da yaşananlarla ilgili Türkiye pek çok kez mahkum edildi. Süregelen davaların yargı süreci devam edecek, yani başvurular yapmak da mümkün olacak.