Ergenekon davasında mahkeme heyeti Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un da aralarında bulunduğu 67 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme heyeti, sanık avukatları hakkında, yargılayı belirli bir süre engelledikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
"Ergenekon" davasının üye hakimlerinden Sedat Sami Haşıloğlu, duruşmada söz alan Mustafa Balbay'dan, hakkındaki iddialarla ilgili konuşmasını isteyerek, "Mahkemede hem köşe yazarı hem de milletvekili olarak bulunuyorsunuz. Ama mahkeme kürsüsü bu iki faaliyeti icra edeceğiniz yer değildir" dedi.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu 67'si tutuklu 275 sanıklı "Ergenekon" davasının 272. duruşması dün yapıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan küçük salonda görülen duruşmaya CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, gazeteci Tuncay Özkan, emekli orgeneraller Hasan Iğsız ve Hurşit Tolon'un da aralarında bulunduğu 50 tutuklu sanık katıldı.
Eski genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Ankara GATA'da tedavi gören YAŞ üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler, emekli tuğgeneraller Veli Küçük ve Levent Ersöz ile İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in de aralarında bulunduğu 17 tutuklu sanık ise duruşmaya gelmedi. Bu davadan tutuksuz yargılanan "Odatv" davasının tutuklu sanığı Yalçın Küçük de duruşmada hazır bulundu.
Sanıkların taleplerinin alındığı duruşmada konuşan Cumhuriyet Gazetesi'ne molotofkokteyli atılması dosyasının tutuklu sanığı Boğaç Kaan Murathan, aynı dosyadan tutuklu yargılanan Bedirhan Şinal'ın ifadeleri üzerine haklarında dava açıldığını anımsattı. Hakkındaki suçlamayı kabul etmeyen Murathan, "Bir gazeteye fikirlerinden dolayı molotof attıracak kadar soysuz değilim. Hangi soysuzların Cumhuriyet Gazetesi'ne molotof attırdığını da öğrenmek istiyorum" dedi.
Konuşmasında Kur'an-ı Kerim'de geçen hak ve özgürlüklerle ilgili bazı ayetlerden örnekler veren Murathan, tahliyesini istedi.
CHP'li milletvekilleri Turgut Dibek, Ardal Aksünger ve Gürkut Acar'ın da izleyici olarak katıldığı duruşmada, talepler alındı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada konuşan CHP Milletvekili gazeteci yazar Mustafa Balbay, "Milletvekili olarak, insanların adalet ararken kendisini tutsak hissetmeyeceği bir Türkiye özlemi duyarak konuşmama başlıyorum" dedi. Davada her türlü suçlamanın serbest olduğunu savunan Balbay, konuşması için 15 dakika süre verilmesini eleştirdi. Araya giren Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese de, mahkemeyi rencide edici şekilde konuşmaması gerektiğini, mikrofonunu kapatmak zorunda kalacağını söyleyerek Balbay'ı uyardı. Balbay'ın "Sayın Başkan niyet mi okudunuz" sözleri üzerine Özese, "Konuşmanın başından anlaşılıyor. Arkasından ne geleceği açık. Biz kimseyi tutsak etmiyoruz" dedi.
Balbay da, 13 Aralık Perşembe günü yapılan duruşmayı anımsatarak, hukuksuzluklar yaşandığını söyledi. Özese de, "Bunlar mahkemeyi rencide eden sözler. Burada hukuksuzluk yaşanmaz. Burada kanunlar uygulanır" şeklinde karşılık verdi. Kanunların uygulanmasının beklendiğini söyleyen Balbay, sanıkların bir kısmının 5 yıldır tutuklu olduğunu, 13 Aralık Perşembe günü yapılan duruşmada insanların haklarını öğrenmek istediğini söyledi. Balbay, davayla yeni bir dosyanın birleştirilmesini eleştirince Başkan Özese, dosyanın ek iddianameyle geldiğini dile getirdi.
Başkan Özese'nin, araya girerek konuşması nedeniyle de Balbay, "Sürekli lafımı kesiyorsunuz. Yapılan kesmeleri konuşma süresine ilave edecek misiniz?" diye sordu. Özese de, "İlave edeceğiz. Adaletimizden emin olun" dedi.
Balbay'ın 3. Yargı Paketi nedeniyle artık bu mahkemenin yeni bir dava kabul edemeyeceğini belirtti.
Özese'nin "Nereden çıkarıyorsunuz" sözleri üzerine Balbay, yasaya göre mahkemenin tasfiye halinde olduğunu, artık yeni bir iddianame kabul edemeyeceğini iddia etti.
Balbay'ın dosyanın esas hakkında mütalaaya gönderilmesini eleştirmesi üzerine de Özese, dosyanın öncelikle savcılığa tevsi tahkikat talebi olup olmadığı konusunda gönderildiğini, savcının da taleplerini sıraladığını anımsattı.
Mahkeme heyeti, geçen haftaki duruşmada bazı sanık avukatlarının usulsüz söz almak istediğini ve bu şekilde belirli bir süre yargılamayı engellediklerini ileri sürdü.
Mahkeme heyeti, avukatların, elleriyle masalara, ayaklarıyla yere vurarak tempo tuttuklarını, ek iddianamenin okunması gibi usulü işlemlerin yapılmasını ve üye hakimlerin konuşmasını engellediklerine dikkati çekti.
Mahkeme, esas hakkındaki savunmaya kadar duruşmalardan men cezası olmasına karşın yeni yasal düzenlemelere dayanarak duruşmaya giren avukat Vural Ergül'ün, o günkü oturumda mahkemeyi hedef alacak şekilde ayağa kalkarak 3-4 kez slogan attığını ifade ederek, mahkemenin dışarı çıkarılması yönündeki kararını uygulamak isteyen kolluk güçlerinin, Ergül'ün çevresini saran sanık avukatlarınca engellendiğini vurguladı.
Oturumun başlamasının bu şekilde 1,5 saat süreyle engellendiğini dile getiren mahkeme heyeti, ancak takviye güçlerle Ergül'ün salondan dışarı çıkarılabildiği anlattı.
Mahkeme, bu şekilde yargılamanın belirli bir süre engellenmesine neden olanlar avukatlar hakkında gereğinin yapılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılmasına karar verdi.
Balbay, perşembe günü yapılan duruşmaya gelenlerin mahkemeye "Mahkemenin adalet dağıtacağına inancımız kalmamıştır. Çekilme kararı alarak kendinizi kurtarın" şeklinde bir dilekçe verdiğini belirtti. Mahkemenin de 4 kere oturuma ara vererek, bu şekilde fiili olarak çekilme noktasına geldiğini ifade eden Balbay, "13 Aralık günü 10 milyon kişi size ulaşmak istedi. Adalet için binalar, dev saraylar yaptım demek, bülbül için altın kafes demektir. İnsanlar adalet arayışları nedeniyle salona sığmadı. İnsanları adalet saraylarında yargılamanız için 100 bin kişilik salonlar yapmanız gerekecek." Başkan Özese de, "100 bin kişiyi yargılama niyetimiz olduğunu nereden çıkarıyorsunuz. Mahkemenin yetkisi iddianamedeki sanıklarla bağlı" diye tepki gösterdi.
Davada 150 yıllık yargılama yapıldığını ifade eden Balbay'ı, "Gelinen noktada vereceğiniz hüküm artık çürümüştür" sözleri üzerine de Özese, bunların savunmayla ilgisinin olmadığını belirti.
Haşıloğlu, şunları kaydetti:
"Mahkemede hem köşe yazarı hem de milletvekili olarak bulunuyorsunuz. Ama mahkeme kürsüsü bu iki faaliyeti icra edeceğiniz yer değildir. Hakkınızdaki suçlamalarla, delillerle ilgili beyanda bulunmanız gerekirken, farklı mecralara çekilecek konuşmalar yapıyorsunuz. Mahkeme heyetini görmezden geliyorsunuz. Bu hakkın kötüye kullanılmasıdır. Size verilen konuşma süresinde hakkın kullanılacağı bir mecradan çıkılırsa, mahkeme bu duruma müdahale eder. Ona göre karar verir. Kürsüye çıkanlar hakaret etmekte hiçbir ölçüt tanımayıncaya, ağır tahrik edici ifadeler kullanıncaya kadar mahkeme savunma hakkına saygılı kalmıştır. Adata köşe yazarı gibi konuşuyorsunuz. Bu şekilde konuşarak hukuki durumunuz netlik kazanmayacak. Konuşmanız gereken o kadar çok şey var ki. Suçlandığınız konular, dijital günlüklerle ilgili konuşmalısınız. Mahkemeye hakaret edin diye o kürsü size verilmiyor. Kürsünün kıymetini bilin. Mahkeme sizden bunu bekler. Mahkeme 4-5 yıldır sanıkları dinliyor. Mahkemenin dinleyici konumu istismar edilirse, mahkeme de böyle bir önlem alır (15 dakika konuşma süresi). Bu mahkeme neler gördü. Bu tür iletişim mahkemenin tercih ettiği bir yol değildir. Darbe günlükleri olarak nitelendirilen notlara göre darbelere yönelen insanlara destek verdiğiniz iddia ediliyor. Devlet sırrı niteliğinde belgeler çıktığı iddia ediliyor. İddialarla ilgili konuşmuyorsunuz. Dosyaya gelen Genelkurmay Başkanlığı'ndaki bilgisayarlarla ilgili raporla ilgili beyanda bulunmadınız. İyi bir köşe yazarısınız ama burası onun yeri değil. Burası delillere ve dosyaya giren evraklara ilişkin beyanda bulunacağınız yerdir."
Haşıloğlu'nun açıklamalarının ardından konuşmasına devam eden Balbay, yüzde 50 oy alarak milletvekili seçildiğini, halkın kendisine kefil olduğunu anlatarak, "Burası milletvekilinin yargılanacağı yer değildir. Halkın güvenini kazanmış bir kişinin tutuklu yargılanacağı yer değildir" diye konuştu.
Başkan Özese de, Balbay'a tutuklandığında milletvekili olmadığını söyledi.
Kendisinde çıkan belgelerin daha önceden yayınladığı kitaplarında yer aldığını ifade eden Balbay, "Bunları defalarca anlattım. Bunların sizin tarafınızdan bir kıymeti olmadığını gördüm. 100 bin kişinin sesine kulak verin. Bilgisayarlarda silinen evraklar çöpe gider. Bir anlamda, çöpten çıkan evraklarla yargılıyorsunuz bizi" dedi.
Mevlana'nın ölüm yıl dönümü olduğunu anımsatan Balbay, Mevlana'dan "Diken içindeler, ama gül gibiler. Hapisteler, ama şarap gibiler. Balçık içindeler, ama gönül gibiler. Gece içindeler, ama sabah gibiler" şeklindeki dörtlükle bitirdi.
Duruşmada konuşan CHP Milletvekili Mehmet Haberal da milletvekili olduğunu belirterek, "Biz burada millet adına karar veriyoruz' diyorsunuz. Ben ve Balbay da milleti ve millet iradesini temsil ediyoruz. Siz Balbay'a 'Tutukluyken seçildiniz' dediniz. Ama geriye doğru baktığımızda merhum Osman Bölükbaşı örneğini görüyoruz. Sebahat Tuncel de tutukluyken seçildi ve tahliye edildi. O zamandan bu yana Anayasa ve yasalar değişmedi. Değişen ne oldu da biz binlerce insanın oyuyla seçilmemize rağmen neden hala buradayız" dedi.
Kendisinin doktor olarak, hastasına gerekli tetkikleri yapıp, tedavi ettiğini, hastasını bir dakika daha fazla yaşatabilmek için tıbbın bütün imkanlarını kullanacağını ifade eden Haberal, şöyle devam etti:
"Adalet mülkün temeli ise hakimin görevi de karşısına gelen sanıkların suçunu ispat edip cezasını vermektir. Eğer suçu varsa. Hakim ve hekimin görevleri insanları bir an önce topluma kazandırmaktır. Ben 2009 yılından beri 'Suçum ne' diye soruyorum. İddia makamı iddiasını ispat eder. Sonra somut delil, belge ve bilgilerle gerekeni yapmalıdır. Bugüne kadar böyle bir şey ispat edilmedi. Yasalarda somut veri olması ve hakimlerin gerekçelerini yazması gerektiği vurgulanıyor. Ama gördük ki sizler, hepimizi aynı gerekçelerle aynı sepetin içine koyuyorsunuz."
Cezaevi koşullarının insanlıkla bağdaşan bir ortam olmadığını ifade eden Haberal, "Ben bunu kendime işkence olarak görüyorum. Ben odun ateşi ışığında ders çalışan, karda çıplak yürüyen Mehmet Haberal'ım. Şimdi lazerle çalışıyorum. Ben dünyada ve Türkiye'de ilklere imza atmış Mehmet Haberal'ım. İçinde bulunduğumuz ortam 21. yüzyıl ortamına yakışmıyor" dedi.
Haberal, mahkemenin adalete sahip çıkmasını, adaletin olmadığı yerde anarşinin olacağını söyledi.
Tutuklu yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon da, duruşmada talepte bulunan sanıkların adil yargılanma, adalet ve usul hukukundan söz ettiklerini belirterek, "Bizi, nasıl suçsuz olduğumuzu kanıtlamakla yükümlü hale getirdiniz" dedi.
Ankara'da kendisine yönelik aramalarda 183 sayfa belge ele geçirildiğini, ancak iddianamede 477 sayfa belge yazıldığını belirterek, "294 sayfa belge nereden geldi. Bunun araştırılmasını istiyorum. Bir de bu belgelerin arasında var olduğu iddia edilen 266 sayfa fişleme belgesi yer alıyor. Bana yönelik adreslerde fişlemeyle ilgili tek bir belge alınmamıştır. Bu belge elba marka CD içinde elde edilmiştir. Ben de öyle bir CD yok" şeklinde konuştu.
Tutuklu yargılanan emekli Korgeneral Mehmet Eröz de, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki bilgisayarlarla ilgili hazırlanan ön rapora değindi. Raporda, Bilgi Destek Dairesi'ndeki bilgisayarlarda 3 milyondan fazla belgenin olduğunun belirtildiğini anlatan Eröz, internet bilgisayarlarına gazetelerde çıkan haberlerin konulduğunu anlattı. Bu 3 milyon belgenin 600 tanesinin özel şifre nedeniyle açılamadığını ifade eden Eröz, bu belgeler arasında kendi Harekat Başkanlığı yaptığı döneme ait 8 tane belge olduğunu kaydetti. Eröz, bunların dairenin normal faaliyetleriyle ilgili olduğunu dile getirdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, sanıkların taleplerinin alınmasına devam edildi.
Tuncay Özkan, 23 Eylül 2008 tarihinden bu yana tutuklu olduğunu belirterek, suçunun ve eylemin ne olduğunu hala öğrenemediğini söyledi.
Tutuklu yargılanan CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın da suçunun ne olduğunu sorduğunu anlatan Özkan, "Suçum ne sorusunun telif hakkını daha sonra tahsil edeceğim" şeklinde espri yapınca araya giren Mahkeme Heyeti Başkanı Özese, "Suçlandığınız konular iddianamede yazılı. Kimseye sormanıza gerek yok" dedi.
Özkan'ın "Suçlandığım TCK'nın 311. ve 312. maddeleriyle ilgili hakkımdaki deliller nedir? Soruyorum" sözleri üzerine Başkan Özese, "Ek klasörlerde var" diye konuştu.
Özkan, Başkan Özese'nin konuşmasına müdahale etmesi üzerine "Sürekli kesecek misiniz?" diye tepki gösterdi. Konuşmasını yarım bırakan Özkan, dosyalarını alarak salondaki kürsüden ayrıldı.
Sanık avukatları da Başkan Özese'nin başka bir sanığı talep konuşmasını yapması için kürsüye çağırmasına tepki gösterdi. Özese'nin, Özkan'ın konuşmak istemediğini, kendisinin toparlanıp gittiğini söylemesi üzerine, avukatlar "Siz konuşturmadınız" ifadesini kullandı.
Avukatların reddi hakim talebi konusunda karar verilmediğini belirtmesi üzerine mahkeme heyeti, kısa bir ara vererek, bu talebi değerlendirdi.
Mahkeme heyeti, sanık avukatlarının reddi hakim talebinin "davayı uzatmak amaçlı olduğu" gerekçesiyle geri çevrilmesine karar verdi.
Davanın görüldüğü 13 Aralık Perşembe günü yapılan duruşmanın öğleden sonraki bölümünde avukatların taleplerini almaya başlayan mahkeme heyeti, cuma günü ve davanın bugünkü duruşmasında tutuklu ve tutuksuz sanıkların taleplerini aldı.
Mahkeme, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.
Mahkeme heyeti Genelkurmey eski Başkanı İlker Başbug'un da aralarında bulunduğ 67 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verererek duruşmayı 27 Aralık tarihine erteledi.
Mahkeme, 13 Aralık Perşembe günü yapılan duruşmada usulü işlemlerin yerine getirilmesi aşamasında, usulsüz olarak söz almak isteyen sanık avukatlarının yargılamayı belirli süre engellediklerini belirterek, avukatlar hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.