2. İddianame, Ergenekon'un nasıl örgütlendiği ve hükümeti düşürmek için nasıl bir yöntem izlediği bilgilerine de yer veriyor. O bölüm şöyle anlatılıyor: ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KENDİNE ÖZGÜ YAPISI Ordu ve kuvvet komutanlığı yapmış şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR’un emekliliğini müteakip geçmişte önemli suçlar işleyip mahkum olan hükümlü Semih Tufan GÜLALTAY ile toplantı yapması, ERGENEKON gizli yapılanmasının nasıl yönetildiğini toplumsal olaylarda infiale neden olan basit gibi görünen fiillerin hangi makamlardaki görevliler tarafından yönlendirildiğini çok açık ortaya koymaktadır. Yine ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçları arasında, terör örgütü kurup yönetmek ve terör dünyasını yönlendirmek, toplumda kargaşa ve kaos ortamı oluşturmak için farklı siyasi kimlikteki kişilerin ortak hareket etmesinin sağlanması olduğu ele geçirilen örgütsel belgelerden anlaşılmaktadır. Yargılaması devam eden dosyada mevcut tanık beyanlarından, Kuvayı Milliye Derneği (1919) nin Çanakkale’de katıldığı etkinlik sırasında, kendilerine göre karşı siyasi grup olarak gördükleri diğer grup arasında tartışma çıktığı, Kuvayı Milliye Derneği (1919) üyeleri programı terk edip İstanbul’a döndükleri, iki üç gün sonra gece saat 23.00 sıralarında sanık Veli KÜÇÜK’ün derneğe geldiği ve dernekte tartıştıkları grupla alakalı Çanakkale mitinginde Kuvayı Milliye olarak gösterilen tepkinin yanlışlığından, mitingi düzenleyen dernek ve kurumların yandaş olduklarından, birlik ve beraberlik içersinde bulunulması” gerektiği şeklinde öğütler verdiği, dolayısıyla, her iki dernek üyelerinin birbirlerini karşıt gruptaki kişiler olarak. görmelerine karşın, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üst düzey yapılanması içinde yer alan kişilerce bilinen gizli irtibatların olduğunu göstermektedir Mersin ve diğer illerde meydana gelen bayrak yakma olayları sonucu oluşan atmosfer ortamında, İşçi Partisi tarafından organize edilen bayrak mitingi yürüyüşlerinin Diyarbakır’a tertiplenmesi de ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN kaos ortamı oluşturmak için her yöntemi denediğini ortaya koymaktadır. Yine aynı dosyadaki delilerden, Mersinde başlayan bayrak yakma olayının,VKGB derneği üyelerince provake edildiği belirtilmiştir. Bilgi sahibi sıfatıyla ifadesi alınan Ohal Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı Müslüm ÖZTÜRK’, Doğu PERİNÇEK’ in daveti üzerine, Bursa Dernek Başkanı Hemşire Yıldız NAMDAR ile birlikte İşçi Partisi Genel Merkezine gittiklerini, Doğu PERİNÇEK’ in yanında Vural SAVAŞ’ ı gördüklerini, kendilerine şehit ve gazi aileleri olarak partisinden milletvekili aday adayı olmalarını istediklerini, kendilerini idare edenlerin Türk olmadığını söyleyerek Musa’nın Çocukları isimli kitabı okumalarını önerdiklerini, Cumhuriyet mitinglerinde şehit ve gazi aileleri derneği olarak yardımcı olmalarını istediklerini, etkinlikler için kendilerinden ve partilerinden faydalanabileceklerini söylediklerini, hatta bazı şehit aile derneklerinin bu söylemlere inanıp sokağa döküldüklerini, mevcut hükümeti bu şekilde çıkmaza sokmaya çalıştıklarını, bu görüşmeden sonra Yıldız NAMDAR’ın Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili adayı olduğunu, dernek içersinden edindiği bilgilere göre Yıldız NAMDAR’ın finansörlüğünü Doğu PERİNÇEK’in üstlendiğini duyduğunu, Diyarbakır’daki derneğe Hurşit TOLON’un girişimleriyle bir oto alındığını, parasının nasıl ve ne şekilde ödendiği konusundan bilgisinin olmadığını, otonun Bursa’dan getirildiğini, plakasının Bursa plakası olduğunu beyan ettiği, Aynı konuyla alakalı olarak, PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN’ın yargılandığı davaya müdahil olarak katılan ve astsubay olan kocası PKK tarafından şehit edilen Yıldız Hemşire olarak bilinen Yıldız NAMDAR’ın beyanında; 2007 genel seçimler için Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili adayı olduğunu, bu karardan sonra Diyarbakır’a gitmeden VKGB (Vatansever Kuvvetler Güç Birliği) başkanı Taner ÜNAL’ın kendisini arayarak, yanında olduklarını, Diyarbakır’a gittiğinde VKGB’nin Diyarbakır şubesinde görevli arkadaşlarının kendisine yardımcı olacaklarını, herhangi bir şeye isteği olması halinde kendisini aramasını söylediğini, kendisine VKGB’nin Diyarbakır şube başkanı Yüksel Bey’in telefon numarasını verdiğini, bir müddet sonra Diyarbakır’dan Yüksel BAYRAK’ın kendisini arayarak sonuna kadar yanındayız, Diyarbakır’a gelirken arayın bizi, sizi karşılayacağız burada sizin yanınızda olacağız dediğini, sonra seçim çalışması için Diyarbakır’a gittiğinde havaalanında bile davul zurna ile ve Türk Bayrakları ile karşıladıklarını, sonra VKGB’nin Diyarbakır’da ki derneğine götürdüklerini, orada birçok üyenin olduğunu, kendisini destekleyeceklerini ve kendisinin yanında olacaklarını söylediklerini, birlikte esnaf ziyaretleri yaptıklarını ve destek istediklerini, sonra kendisine kalacak otel ayarladıklarını, seçim süreci boyunca bu otelde kaldığını, seçim çalışmalarına başladıktan bir müddet sonra VKGB üyelerinde bir kısmının seçim çalışmalarından çekildiklerini, onlar çekildikten sonra kendisinin bir araç ve şoför tutmak suretiyle seçim çalışmalarına devam ettiğini, bu seçim çalışmaları sırasında yalnız bırakıldığını hissettiği zamanlar olduğunu, seçim sonrası seçimi kazanamayarak tekrar görev yerine döndüğünü beyan ettiği, 2006 yılında Diyarbakır da Doğu PERİNÇEK tarafından düzenlenen bayrak mitingi ve yürüyüşlerin de yine VATANSEVER KUVVETLER GÜÇ BİRLİĞİ derneğinin üyelirinin de katıldığı, organize içinde bulunan dernek başkanı Taner ÜNAL ile Doğu PERİNÇEKin 06.06.2007 tarihinde yaptığı görüşmede özetle; TANER: Nasılsınız efendim hürmet ederim kucak dolusu sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim PERİNÇEK: Saygılar Taner Bey çok sağolunuz, sağolunuz iyisiniz TANER: Şimdi Diyarbakır'da ki mitinginize biz katılacağız efendim PERİNÇEK: Güzel TANER: Hıı işte arkadaşları da şey yaptım ben bayrakta gönderdim oraya 2 km bayrağımız var ya onu gönderdim PERİNÇEK: Çok güzel, çok güzel TANER: Bütün ilçelerde zaten biz teşkilatlanmış durumdayız Diyarbakır'da PERİNÇEK: Güzel çok güzel TANER: Yani bütün gücümüzle destek vereceğiz hatta işte Erzincan'dan, Mardin'den yani çevre bütün teşkilatlardan da arkadaşları aradım PERİNÇEK: Lütfen TANER: Hepsi bütün gücüyle yanınızda olacaklar efendim PERİNÇEK: Sağolunuz, sizde mehter takımı varmış var mı öyle bir şey TANER: Hayır yok sayın genel başkanım PERİNÇEK: O zaman başka arkadaşlarla karıştırdılar Vatan Severlerin mehter takımı diye, PERİNÇEK: Güzel çok güzel bekliyoruz bayrağınızla birlikte bekliyoruz kardeşim…. Şeklindeki görüşmeden de aralarında yasal organik bağ bulunmayan farklı iki topluluğun ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından tek merkezden nasıl yönetildiğini göstermektedir. Yine eski dosyamızda bu konda bulunan telefon görüşmelerinde, Taner ÜNAL’ın yaptığı görüşmede, bayrak yürüyüşü organizasyona bazı askeri şahıslarında katılıp silahlarıyla kendilerini koruyacaklarını konuştukları anlaşılmaktadır. Mehmet Ali ÖZALTIN’ ın bilgi sahibi sıfatıyla emniyet de alınan ifadesinde özetle; 1993 yılından itibaren Türk Metal Sendikasının Manisa Şube Başkanlığını yaptığını, genel başkanları Mustafa ÖZBEK’ in talimatı ile SARUHANBEY federasyonunu kurduğunu, bunun için altı derneği bir araya getirdiğini, başkanlığını kendisinin yaptığını, üyelerinin çoğunluğunun sendikaya üye kişilerden oluştuğunu, İzmir ilinde yapılan Cumhuriyet mitinglerine destek olduklarını, harcamaların sendikanın imkanları ile yapıldığını, Bursa ilinde yapılan mitinge de genel merkezin talimatı ile zorunlu olarak katıldıklarını, 24.06.2007 tarihindeki bursa mitingine gittiklerinde oradaki tüm talimatları HURŞİT TOLON’ dan aldıklarını, konuşmacıların sırasını bile Hurşit TOLON’ un belirlediğini, otobüslerin parasını da baskı ile işverenden sağladıklarını, ancak toplu sözleşmelerde sorun yaşanmaması için bu isteklerine yerine getirdiklerini, İstanbul ilinden katılanlara en büyük desteği koç grubunun sağladığını, beyan etmiş olup, buradan da emekli orgeneral olan şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’ ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ adına hem sivil toplum kuruluşlarını hem de örgütün kontrolünde olan bazı sendikaları üyeleri ve yöneticilerini yönlendirdiği gibi sonucuna ulaşılmıştır. aynı kişinin ifadesinde belirttiği, 2007 yılı Aralık ve 2008 yılı Mayıs ayı içersinde Türkiyem Topluluğu üyeleri siyasi parti kurmak için üç gün Ankara ilinde Büyük Anadolu otelinde toplantı yaptıklarını, toplantıya Hurşit TOLON, Osman ŞAHİN, Alaaddin PARMAKSIZ, Mustafa BALBAY, Profesör Dr. Yaşar HACISALİHOĞLU’nun katıldığını, bu toplantılarda mevcut hükümete karşı yeni bir hareket oluşturulması gerektiğini söylediklerini, Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’un ifadesinde, hiçbir siyasi oluşum içinde olmadığını beyan etmesine rağmen birçok siyasi oluşumu doğrudan yönlendirip koordine etmesi de ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunduğunu göstermektedir. Yine şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’un birçok ortamda birlikte olmak istemediğini beyan ettiği sanık Doğu PERİNÇEK için, Tape No:4299 de kayıtlı 15.03.2008 saat:10.46 da, X Şahıs / Başkent Üniv. Rektörü ile yaptığı görüşmede, “…(kapatma davası için) öbür konuda inşallah öbür konuda mutlaka hele bu aşamada çok ciddi şekilde yürümek zorunda artık efendim ama orda da bir sıkıntım var o bitane eski siyasi partinin bişeyi var …. varya birisi” “İŞTE ESKİ SİYASİ PARTİNİN BİLMEM NESİ VAR HER ŞEYE DALAŞIYO BACAĞI SAKAT HANİ” dediği, Rektör’ün “ANLADIM ANLADIM” dediği, A. H. TOLON’un “HIH İŞTE O O. YOKSA BİZİM BÜYÜĞÜMÜZ MUHTEREM İNSAN YANİ. EVET ALLAH VAR” dediği, Rektör’ün “Ha anladım da şimdi tabi şöyle şimdi malum hep söylüyoruz ya ülke bize emanet edilmiş bu köprüden geçmek zorunda işte gele gele nereye geldik” dediği, A. H. TOLON’un “Doğru işte o köprüde köprünün bacağı demesemde tahtalarından biri o doğru yoksa bizim büyüğümüz muhterem insan yani Allah var” diyerek övgüyle bahsetmesi, köprünün bacağı olarak sanık Doğu PERİNÇEK’i göstermesi, özellikle isminden bahsetmemek için telefonda vasıflarını anlatarak gizliliğe riayet etmesi hususlarının, örgütsel irtibatın mahiyetini ve gizliliğe verilen önemi ortaya koymaktadır. İşçi Partisinden elde edilen ve iddianame yazıldıktan sonra dosyaya dijital raporların ekinde sunulan, ULUSLARARASI SUSURLUK KONFERANSI isimli metinde, Erol MÜTERCİMLER’in konferansta ERGENEKON terör örgütünü anlattığı anlaşılmaktadır. Söz konusu yazı içeriğinde, EROL MÜTERCİMLER’in bir süre ERGENEKON’u anlattıktan sonra, “Herkes Ergenekon'un içinde değil. Örneğin, her genelkurmay başkanı Ergenekon'un içinde yer almıyor. Burada bu topraklarda bir eylem geliştirilecekse eğer, o zaman buna uygun kişiler bunun içine alınıyor. …Herkesi bunun içine dahil etmiyorlar. Ama dahil ettikleri de daha sonra iflah olmuyor. Çünkü içine giren valisi, bunun içinde işadamları var, gazeteciler var, şu anda köşe yazarlığını işgal eden kişiler var. Ama isimlerini kullanmamaya söz verdiğim için kullanmıyorum, üstelik bunlar bizim karşımıza televizyonlarda çok temiz adamlar olarak çıkıyorlar. Bir takım gazete patronları var. Daha da önemlisi çok çok önemli iki tane işadamı var. Çok büyük sermayeli iki işadamı var ve uzun yıllar Ergenekon'u bu anlamda destekleyen kişiler. Genel çerçevesi bu. Ondan sonraki süreçte, Ergenekon adını sıkça duymaya başladıktan sonra, Oramiral Kayacan'la olan iki konuşmamı aktarıp konuşmama son vermek istiyorum. Kayacan Paşa'nın evinde çok bulundum. Onun manevi çocuğu sayılırım. Çok nedenle pek çok sırrını biliyorum. iki şey çok önemli ve bunun da bilinmesini istiyorum. Niçin öldürüldüğünün bilinmesini istiyorum. Ikinicisi de, Ergenekon hakkındaki düşüncesinin bilinmesini istiyorum. Ben şunu sordum: Siz oramiraldiniz, üstelik de ta yüzbaşılığından itibaren birliğin en güçlü subaylarından birisi, Yani sonuçta, iyi bir Laz ve iyi bir yapıcı subay. Deniz subaylarının yapıcı olması çok önemli. Çünkü sonuçta bileği kuvvetli oluyor. Bunlara rağmen, neden özellikle deniz subaylarının tasfiyesini engelleyemediniz? Bana söylediği tek bir şey oldu o da şu: "Sen, bizim güçlü olduğumuzu mu düşünüyorsun? Bizim dışımızda öyle bir örgüt vardı ki, bizim rütbemizin or olması hiç bir anlam ifade etmiyordu.” Ergenekon diye bir örgit duyup duymadığını sordum. "O örgütü ciddiye alacaksın. Çünkü her şeyi tezgahlayan örgütün adı odur.” Ancak konuşmalardan Kemal Kayacan Amiralden benim edindiğim izlenim, bu örgütün temel yapısal şemasını oda iyi bilmiyordu. Çünkü içinde yer almamış. Kemal Kayacan'ın öldürülme nedeni bana göre şu: Kemal Kayacan amiral, Ergenekon konusundaki çok fazla bilgilerini yavaş yavaş kamuoyuna çıkartmaya başlıyor. Yalnızca o değil, onunla birlikte o dönemde öldürülen üst düzey subaylara, orgenerallere bakın hepsi de bu örgütün içinde yer almamış ama Türkiye'nin kritik dönemlerinde görev almış ve bu örgütü çok iyi bilen Adnan Ersöz gibi, artık konuşabilecek duruma gelmiş olanlardı. Neden konuşacak duruma gelmiş olanlardı diyorum. Onu şundan dolayı söylüyorum. Orgeneral rütbesine gelip, o şaşa bittikten., köşenize çekiIip aradan yıllar geçtikten sonra size birşey anlatmanızı bekleyen insanların kapınızı çalmasını bekliyorsunuz. Ben yaşadığım için çok iyi biliyorum. Işte o ilgiler nedeniyle bu bilgiler aktarılmaya başlanıyordu. O aşamada tek tek öldürüldüler. Öldürülürken de, taşeron firmalar kullanıldı. şunu da altını çizerek söylüyorum, Ergenekon dediğimiz bu örgüt taşeron olarak ülkü ocaklarını da kullanmıştır, Dev-Sol'u da kullanmıştır. Teşekkür ederim. EROL MÜTERCİMLER, Türkiye'de Özel Harp Dairesi ya da kontrgerilla denilen tanımda altını çizdiğim tanımda yanlışlık yapıyoruz, o nedenle hedefe gidişte hep hata yapılıyor dedim. Sayın (Ferit) İLSEVER de, aynı hatayı sürdürdü. Tanım yanlış. Bakın, Özel Harp Dairesi Silahlı Kuvvetler içerisinde yasayla kurulmuş. Bütçesi belli, ne yapacağı belli olan bir kurumdur. Bu kurum içinde görev alan kişiler bu yasanın dışında hareket edemezler. Ancak bizim sözünü ettiğimiz Ergenekon gibi adına ne derseniz deyin o adla anılan örgütler bu kollardan birisidir. Eylemleri yapan örgütler işte bu kollardır. Bu nedenle merkezle merkez çıkışı birbirine karıştırmayalım. Biz merkezle merkez çıkışı karıştırırsak, işte merkez sapa sağlam kaldı, bu merkezin altındaki asıl mücadele edilmesi gereken kollar yaşamlarını sürdürdü. Çünkü herkes merkezle uğraşıyor. Merkez yasal bir kurumdur. Yasal olduğu sürece hiçbir şey yapma şansınız yok. Bütçesi belli, yasası belli, ne yapacağı belli, kadroları belli. Ama kadronun içinde yer alan bazı kişiler öteki örgütlere girip çıkıyorlar. Onun için Türkiye'de kontrgerilla, gladyo ne ad verirsek verelim, bu örgütlerin ilk eylemi TKP tutuklaması değildir. Çok yanlış. Ilk eylem, Selanik'e atılan bombadır. Neden ilk eylem? Çünkü bu kurum ve kuruluşlar, önce yurtdışında bir eylemde sınanacaklar. TKP tutuklaması içerde ve henüz daha bu gücü kendinde bulup, toplu bir tutuklamaya girişecek konsept geliştirilmemiştir. Bunu ne zaman gerçekleştirdiler? 12 Mart'ta gerçekleştirdiler. Selanik'te bomba atıldı. Toplumun nasıl reaksiyon gösterdiğini gördüler. Ardından 7 Eylül olayı tezgahlandı. ilk eylemler bunlardır. Sayın Ilsever'in altını çizdiği fakat netleştirmediği bir şey var. 1990'larda şekil değişikliğine gittiler. Ergenekon örgütü dağıtıldı. Haydar Saltıkların tasfiyesinden sonra bu örgüt gücünü yitirdi, bu da bir gerçek. Ancak çok önemli yeni bir yapılanma var, Gazi Olayları. Gazi olaylarında şu denendi: Ordunun yerine polis olgusunu koyabilir miyiz? Ancak görüldü ki, Türk polis teşkilatı henüz daha bu anlamda örgütlü eylemleri yürütecek ve sürdürecek güce sahip değil. O nedenle Gazi olaylarına devam edilmedi.” şeklindeki beyanları yanında aynı konu hakkında yazılan ERGENEKON isimli kitap içinde şüphelinin aynı konferansta ERGENEKON örgütüyle alakalı "bunun içinde Subaylar var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, iş adamları var, sıradan insanlar var ,bu gün çeteler dediğimiz bu küçük birimler varya işte bu birimler ERGENEKON un içindeki birer bölüm birer parça, adını saydığımız kişilerde ERGENEKON adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçilerdir.” şeklindeki, şüpheli Erol MÜRTERCİMLER tarafından kabul edilmiş beyanları, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN aynı zamanda suç örgütleriyle bağlantısını ortaya koyar niteliktedir.