17 Aralık’ta düzenlenen ve iki bakan çocuğunun tutuklandığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu birçok kişiyi şaşırtsa da Türkiye son yıllarda büyük operasyonlarla yatıp kalkmaya alıştı.
Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP kurmayları ile hükümet ve cemaat cephesinden bazı gazeteciler, söylemleriyle açılan davaların yanında yer alırken, yolsuzluk soruşturması bu kez yargıyı aynı isimlerin hedefine oturttu.
Hürriyet gazetesinden Gökçe Aytulu’nun derlemesine göre, siyasilerin ve köşe yazarlarının birkaç yıl önce yaptıkları açıklamalarla bugün kullandıkları söylemler bir hayli çelişiyor:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan / 21.04.2009
Eğer bugün hâkimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa, güven verici bir gelişmedir. Bundan kim neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız ortada son derece ağır, son derece vahim iddialar var. Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, hâkimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan / 18.12.2013
Ortada çok çok kirli bir operasyon söz konusu. Şunu çok açık söylemek durumundayım, 14 ay dinleme, izleme yapılıyorsa bu konuda kendi üstlerine haber verilmiyorsa, buradaki mühendislik yolsuzlukla değil siyasi mühendisliğin bir başka versiyonudur. Bu da bir nevi çetelerdir. Bunların Türkiye’deki uzantıları, uluslararası boyutu var.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç / 12.03.2009
Emekli orgenerallere ait ses kayıtları ortaya çıktı. Neler konuşmuşlar, neler söylemişler. Allah’a çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Neler var neler... Konuşuldukça bu ülkede neler varmış, kimler ne yapmış, kimler kimlerle işbirliği yapmış, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü kimler dinamitlemiş... AK Parti iktidarı bütün bunlara karşı nasıl dimdik ayakta kalmış bunu görüyoruz.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç / 18.12.2013
Bu görüntüleri internette gördük herhalde değil mi? Sosyal medyada, ben henüz onun gerçeklik noktasını bilmiyorum. Savcı bey elindekileri bana göster imkânım yoksa, nasıl oluyor da bunlar internette yayınlanabiliyor? Bu çirkin bir şey ayıp bir şey. Yayımlanması gerçekten suç olan bir konuda benim görüşümü almayın. Ben onun henüz gerçekliğinden bile emin değilim.
AB Bakanı Egemen Bağış / 17.03.2011
Türk basınının, medya özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün en önemli güvencesi Ak Parti hükümetidir... Türkiye’de yürüyen bir yargı süreci vardır. Bu gazeteci arkadaşlarımızı gözaltına alma niyetini ortaya koyan savcımız da bu niyeti onaylayan hâkimimiz de bağımsız Türk yargısının mensuplarıdır. Onlar kendileri yaptıkları açıklamalarla bu gözaltına alınmaların, meslekleriyle alakalı olmadığını, başka birtakım delillere dayalı olduğunu belirtmişlerdir.
AB Bakanı Egemen Bağış / 20.12.2013
Doğrusu şahsımla ilgili delil olduğu iddia edilen ve basından okuduğumuz görüntü ve tapelere bakarken bir adli soruşturmanın içeriğinden ziyade bir komedi yayını okuduğumu hissettiğimi itiraf etmek durumundayım. Yayımlanan sözde belgeler ilk bakışta dahi birçok çelişkiyi içinde barındırmaktadır. Esasen sözümona araştırmacı muhabirler illegal şekilde kendilerine servis edilen sözde delillere en azından bir göz atsalardı bu çelişkileri yakalayabilirlerdi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik / 17.03.2011
Sayın Türkân Saylan, bazı kız çocuklarına Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği faaliyetleri kapsamında burs verdiği için bu soruşturmaya konu değil. Sayın Haberal organ nakli yaptığı için, iyi bir cerrah olduğu için içeri alınmıyor. Netice itibariyle kimse sorgulanmaz, hesap sorulmaz, dokunulmaz konumda değildir.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik / 17.03.2011
Biz büyük fotoğrafı görmek zorundayız. Sen 14 ay bekleyeyim, suç kabarsın diyorsan, birbiriyle alakasız 3 olayı bir araya getireyim diyorsan insanların eleştirisinden de kurtulamazsın. Hükümetin bu konuda bir çalışması var mı bilmiyorum ama bana sorarsanız, kim olursa olsun sabahın 5’inde evi basılıp gözaltına alınıyorsa bu doğru değildir.
Mehmet Barlas / 20.08.2009
Neticede demokrasi gerçeklerin rejimidir. Saçma sapan komplo teorileri üzerinde yapılan siyaset, demokrasiye değil kakokrasiye yakışır. Olumlu olumsuz her gelişmenin altında Amerikan parmağı aramak da aslında zihni tembelliklerin, gerçeklerden kaçış noktası değil midir?
Mehmet Barlas / 20.12.2013
Belli ki Başbakan Erdoğan’ı ve AK Parti iktidarını hedef alan kriminolojik destekli siyasal saldırı cephelerinde, çok ortaklı bir ittifak var. Bu ittifakın üyeleri arasında İsrail güdümlü ABD parmağının varlığını, Halk Bankası’nın da açılan cephelerden biri olmasından anlamak mümkün...
Sevilay Yükselir / 04.06.2010
“Amaç tamamen Alevilere yönelik bir psikolojik harekât!” yorumlarıyla kesinlikle mutabık değilim! Diyelim ki savcı... Ya da polis... Kimse kim! Hiçbirinin, 7’sinden, 70’ine bütün Alevi toplumunun sevip saydığı, hürmet ettiği 76 yaşındaki eski bir bakanı, üstelik de böylesi hassas bir dönemde elinde kanıtı, belgesi, bir dayanağı olmadan gözaltına almaya cesaret etmesi mümkün değildir!
Sevilay Yükselir / 18.12.2013
Bu operasyon normal bir zamanda yapılmış olsaydı eğer, doğruluğundan şüphe duymak bir yana, emin olun “o operasyon sonuna kadar gitsin” diye elimden gelen desteği verirdim. Ama böyle bir zamanda... Emniyet ve yargı içinde konuşlu olduğu bilinen derin yapının, çetelerin mevcut hükümeti şantaj yaparak sindirmeye, diz çöktürtmeye çalıştığı bir dönemde... Hiç inandırıcı gelmedi bana.
Ekrem Dumanlı / 09.05.2011
Onca somut bilgi ve belgeye rağmen Ergenekon’u masum bir çevre derneği gibi sunanlar, Ergenekon gerçeğini yazan gazeteciler hakkındaki davaları bile şimdi bazı çevreler, siyasi iktidarın laik kesim üzerindeki baskısı diye sunuyor... Mesela dillerine doladıkları Ahmet Şık ve Nedim Şener olayının OdaTV denilen karanlık merkez ile irtibatını hiç söylemiyorlar... Siyasete nasıl müdahale edildiğini ve bu planlar içinde Nedim’e ve Ahmet’e nasıl görevler verildiğini hiç konuşmuyorlar.
Ekrem Dumanlı / 09.12.2013
Taraf gazetesi ve gazeteci Mehmet Baransu hakkında ağır ithamlar yapılmaya başlandı. Devletin üç kurumu birden mahkemeye başvurdu... Oysa bahsi geçen gazete ve gazeteci, ilk defa belge yayımlamıyordu. Benzer yayınlar askerî vesayet konusunda onlarca kez yapıldığında tek bir satırla Taraf’ı hedef tahtasına koymayan hatta bunu çok büyük bir gazetecilik başarısı olarak gören meslektaşlarımızın bir kısmının da ‘ihanet’ söylemine sahip çıkması, düşündürücü...
Yıldıray Oğur / 31.03.2011/Taraf
Dün generallere, sevmediklerimize, kötü bildiklerimize dokunurken “cesur”, “tarihî bir iş çıkaran” “süper savcı” olan birinin, işin ucu tanıdıklarımıza, bizimkilere gelince “şüpheli”, “cemaatçi”, “intikamcı” ilan edilmesi de hiç adilane değil.
Yıldıray Oğur / 18.12.2013 / Türkiye
Siyasetin üzerinde sallanan asker kılıcının yerini, polis copuna bırakmasına, yargının yine hukuku politik hesaplar, iktidar kavgaları için araç olarak kullanmasına karşı çıkacak mısınız, yoksa bu seferkiler bizden deyip karşı çıkmayacak mısınız?
Hürriyet’te yer alan haberin tamamını okumak için tıklayın