T24 - Sedat Ergin, TBMM'nin Türk Ceza Kanunu'nda yapacağı değişikliklere yönelik endişelerini kaleme aldı. Meclis'in 'telekulak' düzenlemesinde tarihi bir hata yapmak üzere olduğunu söyleyen Ergin, tasarıya ilişkin "Anayasa’nın özel hayatın gizliliği (madde 20) ve haberleşme özgürlüğüne (madde 22) ilişkin hükümlerine açıkça ters düşmektedir" dedi.Ergin'in Hürriyet gazetesinde bugün (5 Nisan 2011) yayımlanan yazısı şöyle:Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23’üncü yasama dönemi tam kapanmak üzereyken vatandaşların temel hakları açısından çok ağır ihlallere yol açacak bir “telekulak” düzenlemesini hayata geçirmeye hazırlanıyor.TBMM Genel Kurulu’nun bu hafta ele alması beklenen yasa tasarılarından biri de Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri konu alıyor.Bu tasarının bir bölümü TCK’daki “soruşturmanın gizliliğini ihlal” (285’inci madde) ve “yargıyı etkileme” (288) suçlarını düzenliyor, bu maddelerin gazeteciler açısından yarattığı ciddi boyutlardaki adli sorunları hafifletmeyi amaçlıyor. Bu bölümü, yetersiz bulmakla birlikte yine de doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Tasarının sakıncalı gördüğümüz yönü, yasadışı telefon ve ortam dinleme suçlarına ilişkindir ve Anayasa’nın özel hayatın gizliliği (madde 20) ve haberleşme özgürlüğüne (madde 22) ilişkin hükümlerine açıkça ters düşmektedir. Mevcut yasada hapislik suçuKonuyu şöyle açıklayabiliriz: Mevcut TCK, “kişiler arasında haberleşmenin gizliliğinin ihlalini” (TCK 132), “kişiler arasındaki konuşmaların aletle dinlenmesini” (TCK 133) ve “kişilerin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesini (görüntü ve ses kaydı yoluyla)” (TCK 134) suç olarak tanımlıyor ve değişen miktarlarda hapis cezaları üzerinden yaptırıma bağlıyor.Buradaki en kritik nokta şudur: TCK, yalnızca bu fiillerin işlenmesini değil, her üç maddede sıralanan fiillerin konusu olan kayıtların içeriklerinin basın yayın yoluyla ifşa edilmesini de suç görüp yaptırım getiriyor, hatta hapis cezasını artırıyor.Soruşturmaya konu olan şüphelilerin mahkeme kararıyla dinlenip savcılar tarafından iddianame dosyasına konan telefon kayıtları bu sınırlamaların dışındadır. Burada, yalnızca ve yalnızca yasadışı yollardan yapılmış dinlemelerden söz ediyoruz. Yenisinde dinlemek suç ama ifşa etmek değilHükümetin hazırladığı tasarının en mahzurlu yönü, yasadışı yollardan elde edilen kayıtların basın yoluyla ifşa edilmesini hem hukuki zeminde hem de fiili düzeyde suç olmaktan çıkarmasıdır. Bu serbesti iki şekilde getiriliyor. Birincisi, TCK 132’de yer alan “Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın yayın yoluyla yayımlanması halinde ceza yarı oranında artırılır” hükmünü kaldırılıyor. Ama daha vahimi, hükümet tasarısında “TCK 132, 133, 134 maddelerde düzenlenen suçlara konu bilgilerin, ifşa edildikten sonra, haber verme sınırları aşılmaksızın haber yapılması suç oluşturmaz. Ancak, bunun için söz konusu suçların işlenişine iştirak edilmemiş olması gerekir” şeklinde bir ifadeyle yer verilmiş olmasıdır. Bir başka anlatımla, bir kez kamuoyuna yansımış olması koşuluyla, her türlü yasadışı dinleme ve görüntü kaydının yayımlanması serbest hale geliyor. Yani, vatandaşların haberleşme özgürlüğü ve özel hayatlarının mahremiyeti üzerinde hukuk sistemi tarafından getirilmiş olan bütün koruma duvarı kaldırılıyor.Özellikle son yıllarda yasadışı telefon dinleme ve ortam dinlemelerin yaygın bir hal aldığı hatırlandığında, yasayla getirilen bu serbesti halen yasada yaptırıma bağlanmış olan bu suçların serbestçe işlenmesine yol açacaktır.Hoş geldin telekulak özgürlüğüGünümüzde bilgisayar ve haberleşme teknolojilerinin ulaştığı aşamada hem yasadışı dinleme yapmak hem de bu kayıtları adresleri meçhul bazı internet siteleri üzerinden kamuoyuna ifşa etmek çok kolaylaşmıştır. Dolayısıyla, bu yasa geçerse, yasadışı kayıtları internet sitelerinde ifşa edenler muhtemelen hiçbir zaman bulunamayacak, buna karşılık gazetelerin yasadışı kayıtları bu sitelerden alıntı yaparak çarşaf çarşaf yayımlamaları bir suç oluşturmayacaktır.Türkiye’de devlet aygıtının, vatandaşların temel haklarına saygı konusunda başarılı bir sicile sahip olmadığını yaşanan bütün acı tecrübelerle biliyoruz.Kaldı ki, özellikle telefon ve ortam dinlemeleri konusunda kamuoyunda çok yaygın kaygıların yaşandığı, bu konuda çok ciddi iddiaların ortalığı kapladığı bir dönemden geçiyoruz.Başlangıçta toplumdaki kaygıları gidermek amacıyla vaat edilmiş olan bir tasarı, ne yazık ki tam tersi sonuçlar doğuracak, “Bırakınız dinlesinler” zihniyetinin ortalığı kaplamasına yol açacaktır. TBMM’nin bu sakıncalı maddeleri tasarıdan çıkarması vatandaş hakları bakımından elzemdir.