Sadullah Ergin, "Herhangi bir etnik grup için özel çalışma yapılması söz konusu değil" dedi.Kabine revizyonunun ardından Adalet Bakanı koltuğuna oturan Sadullah Ergin ilk televizyon röportajını NTV'ye verdi. Sadullah Ergin hazırlanan yargı reformu, Ergenekon davası ile savcılar hakkındaki şikayetler, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki inceleme ve askere sivil yargı yolunu açan yasada yapılacak yeni düzenlemeler hakkında soruları yanıtladı.-Yargı reformu neler getiriyor?
Sadullah Ergin: Yapılmış olan çalışma günlük ihtiyaçları çözmeye dönük bir çalışma değil. Avrupa Birliği müzakereleri çerçevesinde Türk hukuk sisteminin tarama süreci 2006 yılında tamamlandı. Tarama sonu raporu Adalet Bakanlığına gönderildi ve uyum için gerekli olan değişiklikler başlıklar itibari ile çıkartıldı. Ondan sonra bu yargı reformu taslağını oluşturmak üzere bakanlığımız bünyesinde geniş bir komisyon oluşturuldu ve bu komisyon bir ön taslak hazırladı. 4 yıllık bir hazırlığı içeren bir çalışma bu. Elbette Türkiye'de bir çok alanda değişimler yapılıyor ama yargı alanında bu yeni başlıyor. Bunun hazırlığı 4 yıl sürdü. Bu hazırlıklar Türkiye'de tüm başsavcılarımızın Adalet Komisyonu başkanlarımızın bir haftalık bir süre içinde Antalya’da yaptıkları bir çalışmada tartışıldı. Arkasından Barolar Birliği bir çalıştay düzenledi. Bakanlığımız çalışanları burada brifing verdiler ve konu tartışıldı. Aslında ön taslak Türkiye'deki tüm yargı paydaşlarına gönderildi ve yazılı görüşler istendi. Bunlar alındı ve bunlar doğrultusunda düzenlemeler yapıldı. Yine internet sitemizde yayınlandı. Hem taslak yayınlandı hem buna yapılan eleştiriler katkılar yazılı bildirilen görüşler yayınlandı. Bütün bunlar uzunca bir hazırlık sürecinden sonra en son 8-9-10 Haziran tarihlerinde Kızılcahamam’da hakim evinde yapılan üç günlük bir çalışma ortamı oluşturuldu ve burada gene Yargıtay'ımızın Anayasa Mahkememizin, Danıştay’ımızın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, Askeri Yargıtay’ın, Barolar Birliği'nin, Noterler Birliği'nin, üniversitelerin, YÖK tarafından temsil edildi. 3 günlük bir çalışma sonunda ilkeler anlamında üzerinde uzlaşılan metin oluşturdular. Burada üzerinde mutabık kalınan ilkeleri ben başlıkları ile paylaşayım. Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, yargının tarafsızlığını geliştirilmesi, yargının verimliliğinin ve etkinliğinin arttırılması, yargıda mesleki yetkinliğin arttırılması, yargı örgütü yönetim sisteminin geliştirlme, yargıya güvenin arttırılması, adalete erişimin kolaylaştırılması, önleyici nitelikteki tedbirlerin etkin hale getirilmesi, ceza infaz sisteminin geliştirilmesi ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu mevzuatın tamamlanması. Bu 10 başlıkta katılımcı tüm yargının tarafları bu ana başlıklarda mutabık olduklarını belirtiler. Buna bağlı olarak yapılacak düzenlemelere ilişkin olarak elbetteki ayrıca görüşlerini bildirmeleri olağan. Bu açıdan Kızılcahamam çalışmasından sonra bir de eylem planı hazırlamamız gerekiyordu. Biz bu başlıklar altında yapılacak değişiklikleri ne zaman yapacağız, hangi vadede gerçekleştireceğiz ve biraz daha detay bilgileri paylaştık bir miktar itibari ile bugün yazılı basımızda yer aldı.
HSYK'NIN ÜYE SAYISININ ARTIRILMASITabi yargı bağımsızlığının sağlanması noktasında HSYK’nın yapısı gündeme geldi en çok konuşulan konulardan biri. Burada şu anda 7 üye ile çalışıyor HSYK. Tabi bunun üye sayısının arttırılması öngörülüyor. Kaynakların çeşitlenmesi ve farklı kaynaklardan da üye getirilmesi ki bunlar hep ilerleme raporlarında bu yapıya yapılan eleştirileri karşılayacak hususlar. Ayrıca sadece Türk yargısının Avrupa Birliği müzakereleri çerçevesinde ihtiyaçlarını değil ama dönem içinde baktığınız zaman Yargıtay başkanlarımızın, Danıştay başkanlarımızın konuşma metinlerine bakarsanız bizim bugün getirdiğimiz taslağın önemli bir kısmı onların getirdiği ihtiyaçları karşılamaya da dönük noktalar. HSYK kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olması eleştiri olarak getiriliyor. Personel Genel Müdürlüğü ve Teftiş Kurulu'nun bakanlığa bağlı olması eleştiriliyor. Bunlar şimdi yeni düzenlemede kurulla irtibatlandırılacak. HSYK'nın geniş tabanlı temsil esasına göre yapılanması gene Yargıtay başkanlarımızım talepleri içinde var. 'Dernek kurma özgürlüğüne sınırlama getirilmesin' gibi talepler var bütün bunları karşılayan düzenlemeler getiriliyor. 'Bölge adliye mahkemelerinin devreye alınması. Toplumun gelişmesi için kanunların yenilenmesi zorunlu' diyor. O da 10.hedef içinde belirlenmiş. 'Hukuk eğitiminin önemli sorunları bulunmaktadır' diyor: Zaten taslağımızda dün açıkladığımız eylem planı içinde hukuk fakültelerindeki eğitim süresinin ve müfredatın yeniden değerlendirilmesi bununla ilgili olarak da üniversitelerimizde hukuk fakülteleri ile YÖK’le Milli Eğitim Bakanlığı ile bir çalışma yapılması da öngörülüyor. Dolayısıyla bizim Yargı Reformu Strateji Belgesini buna bağlı olarak paylaştığımız eylem planı hem Avrupa Birliği müzakereleri çerçevesinde yapılan tarama sonucunda, Türk hukuk sisteminde yapılması gereken reformları karşılayacak hem de kendi yüksek yargı mensuplarımızın dönem içinde yapmış oldukları eleştirileri ve ihtiyaç duyulan gelişmeleri öngören tekliflerini karşılayan bir metin olarak öngörüldü.
-HSYK'da sizin yer almanız, üyelerin Meclis ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi de tartışma konusu. Beklentilerden uzak olduğu söyleniyor taslağın bu kadar eleştiriyi hak ediyor mu taslağınız?
Sadullah Ergin: Bugünden itibaren yapılacak eleştirilere ben hak veririm çünkü taslağın ana hatları bilinmeden yapılan eleştirilerdi onlar.Biz ilk defa dün paylaştık yazılı basınla. Dolayısıyla önceden yapılan değerlendirmeleri biraz haksız ve önyargılı değerlendirmem mümkün. Ama bugünden itibaren elbette tartışılacak istifade ettiğimiz noktalar olacaktır. Yargı bağımsızlığı dediğiniz zaman yargı bağımsızlığı HSYK’da Adalet Bakanının olup olmaması ile ilgili bir konu değil sadece. Bunun çok değişik varyasyonları var. Mesela eski Yargıtay başkanlarımızdan Sami Selçuk’un çok güzel bir tespiti var. Diyor ki; 'yargı bağımsızlığı için, yargının yasama organına karşı, yürütme organına karşı, gene yargının yargıya karşı kendi içinden gelebilecek baskılara karşı ve yargıcın kamuoyuna karşı ve yine yargıcın kendi inançlarına ve kendi ideolojisine karşı bağımsızlığını sağlamanız gerekir' diyor. Bir tek bakanın kurulda olup olmaması ile alakalı bir olay değil. Uluslararası belgelerde Türkiye’ye yönelik eleştiriler yapılırken çok önemli tespitler var. Avrupa hakimleri Danışma Konseyinin 2007 yılında yapmış olduğu toplumun hizmetinde yargı konseyi görüşü var. Burada yargı içinden gelecek yersiz baskılara maruz kalmadan görevin yapılmasının altı çizilmiş. Evet siyasal kurumundan baskı gelebilir, yürütmeden gelebilir farklı organlardan gelebilir ama yargının kendi içinden gelebilecek baskılara karşıda tedbirlerin alınması öngörülmüş. Yine Venedik Komisyonu 2007 yılı adli atamalar raporunda yargı kurulu üyelerinin önemli bir çoğunluğu bizzat yargı tarafından seçilmelidir diyor. Kurulun demokratik meşruiyetini sağlamak amacı ile geriye kalan üyeler üstün niteliklere sahip kişiler arasından parlamento tarafından seçilmelidir bu da Venedik Komisyonunun görüşü.
-Üyelerin Parlamento tarafından seçilmesi halinde milletvekillerine baskı yapılacağı ve milletvekilleri bu konuda rahat davranamayacağı ve üyelerin de doğru tercih edilemeyeceği yönünde değerlendirmeler var.
Sadullah Ergin: O eleştiriler bütün kurumlar için geçerli. Biz burada kaynağı çeşitliyoruz şu anda. Kürsüde 12 bin civarında hakim savcımız var. Bunların doğrudan kurula üye seçmesi Venedik Komisyonunda ve örnek vereceğim bir çok batı ülkesinde uygulanan bir yöntem. Şimdi siz 50 kişilik 100 kişilik 200 kişilik ya da parlamentoya bakarsanız 550 kişilik organlara belli telkinlerde bulunabilirsiniz ama 12 bin kişiye baskı yapılabileceğini kabul etmek çok mümkün değil. Dolayısıyla bizim yeni önerdiğimiz modelde, Yargıtay’ın ve Danıştay’ın kurula seçtiği adaylar önceden cumhurbaşkanının onayına gidiyordu. Şimdi genel kurulların doğrudan üye vermesini ki bu yüksek yargı organlarının da talebiydi zaten. Bunun yanında devlet başkanının ve parlamentonun belli oranda katkı sağlamasını ama ağırlıklı olarak kürsüdeki hakim savcılarımızın doğrudan yapacağı seçimle kurula üye verilmesi öngörüyoruz.
Bizim öngördüğümüz taslaktaki yapıda; şu andaki Danıştay ve Yargıtay kendileri doğrudan üye seçimi yapacaklar bununla beraber kürsüdeki haklim savcıların kendi içlerinden hakim savcılardan doğrudan seçim yapacaklar. Devlet başkanı ve parlamento yargıç sınıfı dışında olanlardan akademisyen avukatlardan seçim yapabilecek. Ve 21 kişilik bir kurulda Adalet Bakanlığının bulunması 20 tane üyenin arasında ağırlık olarak çok ağırlıklı bir husus değil ayrıca kurulun iki ve üç daire şeklinde yapılandırılması kararlarına karşı etkili bir başvuru yolunun açılması itiraz ya da yargı yolunun açılması ve bununla beraber getirilen esas önemli hadiseler yargının şu ana kadar oldukça talep ettiği hususlardan Personel Genel Müdürlüğünün kurula bağlanması gene hakim ve savcıların disiplin inceleme ve soruşturma işlemlerinin kurula bağlanması bakanlığın devre dışı kalması bağımsız bütçe kullanması gibi çok ileri adımlar bu taslakta öngörülüyor.