AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Almanya'da devam eden Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili açıklamalarına cevap verdi. Baykal'ın ''Yeni bir şey söylemediğini, eski iddialarını süsleyerek politikasını devam ettirme yoluna gittiğini'' belirten Ergün, ''Karalamayı, iftirayı politika haline getirdiğini son açıklamasıyla da görmüş olduk'' dedi. Hiçbir insanın suç işleme imtiyazı olmadığını vurgulayan Ergün, şöyle konuştu: ''Hele hele suç işleyenler insanların hamiyet duygularını, yardımseverlik duygularını suistimal ederek bir suç işlemişlerse ibreti alem için herkesin aldığı cezadan belki fazla almalıdırlar. Almanya'daki olayda buna benzer olaydır. Şüpheliler gerçekten suç işlemişlerse hak ettikleri cezayı alacaklardır.'' Nihat Ergün, yapılan yardımları amaçları dışında kullanmak için Türkiye'deki bazı insanların Almanya'daki bazı kişilerle işbirliğine girmiş olmaları halinde bunun İçişleri Bakanlığı araştırmaları ve savcıların yapacağı soruşturmalarla ortaya çıkarılabileceğine işaret etti. Almanya'daki davayla ilgili Hükümetin Alman yetkililere baskı yaptığı ve Başbakanlığa para transferi edildiği şeklindeki iddiaların Alman makamlarınca açıklığa kavuşturulduğunu belirten Ergün, şöyle devam etti: Kimsenin suç işleme imtiyazı yok''Eğer Türkiye'de insanlar aynı çerçevede suç işlemişlerse onların da suç işleme imtiyazı yoktur. Hak ettikleri cezayı almalıdırlar. Konuya başından beri yaklaşımımız budur. Ancak Sayın Baykal, bu vesileyle açıkça konuyu çok farklı yere çekmekte, suçun şahsiliği prensibini unutmakta... Eğer bir suç varsa bu suçu başkalarına bulaştırarak siyasi çıkar elde etmeye çalışmaktadır. İşte bizim kabul edemediğimiz şey budur. Baykal'ın bugün üzerinde durduğu yalan ve iftira 'Almanya'daki bazı yanlış yapan insanlar, kaynakları Türkiye'de AK Parti siyasetinin finansmanı için kullanıldığı'' iddiasıdır. AK Parti siyasetinin nasıl finanse edildiği herkes tarafından bilinmektedir. Türkiye'de kayıt dışı geliri ve kayıt dışı harcaması olmayan belki de tek siyasi parti AK Parti'dir. Bütün kaynakları, gelirleri ve harcamaları kayıt altındadır. Ne başkalarının kaynaklarına ihtiyaç hissetmektedir ne de kaynaklarını başka siyaset için kullandırmaktadır. Bunu, partimize yönelik büyük bir iftira sayıyoruz. Elbette, bu iftirayı yapanlar, bunun altında kalacaklardır. Bunun hangi amaçlarla yapıldığını açıkçası önümüzdeki günlerde görmüş olacağız.'' Baykal'ın "konuyu çarpıttığını" ileri süren Ergün, Almanya'daki Deniz Feneri ile Türkiye'deki Deniz Feneri'nin birbiriyle herhangi bir hukuki bağının olmadığının yöneticileri tarafından açıklandığını belirtti. Ergün, Almanya'daki bir derneğe Türkiye'de kamu yararına dernek statüsü kazandırılması veya "TBMM Üstün Hizmet Ödülü" verilmesinin mümkün olamayacağını ifade etti. Kızılay derneğini kapatalım mı? Derneklerde de zaman zaman yolsuzluk olabileceğine dikkati çeken Ergün, şöyle devam etti: "Bu da toplumların önemli yarasıdır. Geçmişte Kızılay gibi çok önemli derneğimiz hakkında yolsuzluk iddiaları ortaya atılmış, kısmen ortaya çıkarılmış, sorumlularının gereği yapılmıştır. Peki bunlar oldu diye Kızılay Derneğini kapatalım mı? Bu tür organizasyonlar ortadan kalksın mı? Bu organizasyonlar elbette toplum içerisinde fonksiyonlarını görmeye devam edecektir ama yanlış yapanın yanına da kar kalmasın, idare ve yargı organları bu konuda gereğini yapmaktadır. Kimse bu olaylar üzerinden siyaset devşirmeye, kendisine siyasi rant elde de etmeye çalışmamalıdır. Bu meseleleri Türkiye'de siyasetin tartışma konusu haline getirmek büyük bir yanlıştır. Sayın Baykal'ı bu yanlıştan bir an önce vazgeçmeye çağırıyoruz." Ergün, suçluların cezasız bırakılmaması konusunda taleplerini sürekli dile getirdiklerini belirterek, "Dilimizin ucuyla söylüyormuşuz... Ne münasebet, suçluları biz cezalandırmayacağız; yargı cezalandıracak. Savcılar harekete geçmiştir, idare gereğini yapmaktadır. Örtbas iftiraları, büyük bir karalamadır" dedi. Alman Büyükelçisi'ne örnek verildi Alman Büyükelçisine Almanya'daki Deniz Feneri davasının sorulmasına yönelik eleştirilere de cevap veren Ergün, "Alman Büyükelçisi, Türk Hükümetine Türkiye'de tutuklu bulunan kendi vatandaşlarının durumuyla ilgili gelmiştir. Kendi vatandaşlarının ne zaman yargılanacağını, tutukluluk halinin ne kadar süreceğini, davanın neden bu kadar uzun sürdüğünü sormaya gelmiştir. Buna mukabil Alman Büyükelçisine de "nasıl Almanya'da davalar, tutukluluk halleri uzun sürebiliyorsa Türkiye'de de bazı hallerde tutukluluğun uzun sürdüğünü anlatmak üzere bu örnek verilmiştir" diye konuştu. Deniz Feneri davasının yeni başlayan bir dava olmadığına dikkati çeken Ergün, "Bu dava 3 ay önce açılmış bir dava değildir, 1 yıldır süren davadır. Duruşmaları yeni başlamış ve insanlar orada 7 ay, 8 ay 1 yıl tutuklu kalmıştır. Bu örnek onlara Alman Büyükelçisinin sorusu üzerine verilmiştir. Yoksa özel bir gayretle Alman Büyükelçisinden bu mesele sorulmuş değildir. Bu Sayın Baykal'ın çarpıtmasıdır, bizi karalamak için kullanmak istediği bir argümandır" ifadesini kullandı. Ergün, Baykal'ın, "AK Parti'yi destekleyen bazı medya gruplarının, bazı yerlerden beslendiğine" ilişkin iddiasına değinirken, her medya grubunun zaman zaman AK Parti'yi destekleyen veya desteklemeyen haberler yapabileceğini bildirdi. Ergün, "AK Parti'yi desteklemek veya AK Parti'nin karşıtı olmak, kimseye suç işleme imtiyazı tanımaz. AK Parti'yi Destekleyen veya karşıtı olan bazı kişiler veya medya organları kendilerinde suç işleme imtiyazı, yanlış yapma imtiyazı görmemelidir, göremezler" dedi. Baykal hesap vermeliBaykal'ın, Başbakan Erdoğan'a yönelik olarak yanlış işlerin içinde olduğuna ve bu işlerin siyasi hesabını vermesi gerektiğine yönelik iddialarını noktaladığını ifade eden Ergun, şöyle devam etti: "Sayın Başbakanımızın yanlış işlerin içinde olanlarla mücadelesi Türkiye'de herkes tarafından çok açık şekilde bilinmektedir. Eğer yanlışın hesabını verecek birileri varsa Sayın Baykal kendi partisindeki yanlışların hesabını vermelidir. Daha evvel söyledik. CHP'nin hangi yanlış içinde olduğunu... Baykal, siyasetteki başarısızlığını gerilim siyasetiyle örtmek ve mevcut pozisyonunu korumak istiyor. Bunun için de gerilimini bize yönelik yalan ve iftira kampanyalarıyla oluşturmak ve bu gerilimden kendisine siyasi rant elde etmek istemektedir. ona bu fırsatı asla vermeyeceğiz. Bizi içine çekmek istediği gerilim siyasetine girmeyeceğiz." (aa)