ERGÜN: TL İLE BORÇLANIN ANKARA (A.A)

-ERGÜN: TL İLE BORÇLANIN ANKARA (A.A) - 09.08.2011 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ''Döviz geliriniz yoksa TL ile alışverişinizi yapın, borçlanmasını TL ile sürdürün. Döviz geliri olanlar dövizle borçlansınlar, dövizle alışveriş yapsınlar'' dedi. Bakan Ergün, NTV televizyonunda katıldığı bir programda Türkiye ve dünyadaki son ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Dünyada zaman zaman hem siyasi atmosferde hem de ekonomik atmosferde beklenmeyen veya istenmeyen gelişmeler olabileceğini belirten Ergün, bu durumlarda ülkelerin kendi iç dinamiklerinin nasıl koruduğunun önemli olduğunu söyledi. Bakan Ergün, Türkiye'nin hem dünyadaki tüm bu gelişmeleri yakın takip eden hem de bu gelişmelerin kendisi üzerindeki olumsuz etkilerini büyük çapta bertaraf edebilecek iç dinamiklere sahip bir ülke olduğunu kaydetti. Avrupa ve ABD'deki gelişmelerin konjonktür olarak Türkiye üzerinde bazı olumsuz etkileri olabileceğine işaret eden Ergün, bu etkileri sınırlı tutmaya çalıştıklarını vurguladı. Bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte yapılacak toplantıda Türkiye ve dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmelerin değerlendirileceğini de belirten Ergün, ''Bugün saat 15.30'da parti genel merkezindeki ekonomiden sorumlu arkadaşlarımızın da katılacağı bir şekilde toplantıyı icra edeceğiz'' dedi. -DÖVİZ KURU RAHATSIZ EDİCİ DÜZEYDE DEĞİL- Döviz kurunun şu anda bulunduğu düzeyin çok rahatsız edici bulunmadığını fakat bunun üzerindeki düzeylerin rahatsız edici olabileceği yönünde piyasada bir algılama bulunduğunu anlatan Nihat Ergün, ''Kurla ilgili çok uzun tartışmalar yaptı Türkiye. 'Çok yüksek' denildi 'cari açığın en önemli nedenlerinden bir tanesi' denildi. Merkez Bankası da bazı tedbirleri aldı biliyorsunuz. Tüm bunlar dövizle alakalı bir yükseliş trendini de karşımıza çıkardı. Bu sefer de 'belli bir noktanın ötesine geçir mi' diye endişeler ortaya çıktı. Ona dair Merkez Bankası elindeki argümanları kullanıyor'' şeklinde konuştu. Döviz geliri olanların dövizle iş yapmalarının bir sorun teşkil etmediğini kaydeden Ergün, zaten şu anda dövizle borçlanan işletmelere bakıldığı zaman bunların neredeyse tamamının döviz geliri olan işletmeler olduğunun görüldüğünü söyledi. -SANAYİ ÜRETİMİNDE AYLIK BAZDAKİ YAVAŞLAMA- Sanayi üretiminde aylık bazdaki yavaşlamayı değerlendiren Ergün, şunları söyledi: ''Sanayi üretiminde aylık bazdaki yavaşlama bir anlamda yatay gidiş. Çok minik yavaşlamalardır bunlar. Bir taraftan ayağımızın da frende olması gerektiğini her zaman konuşuyorduk. Her zaman bu kontrollü gidiş, yani kontrollü bir büyüme stratejisinin olması icap ediyordu. O kontrol mekanizmaları devreye girdi ve bu kontrollü gidiş devam ediyor. Ama buna rağmen yıl sonu itibariyle baktığımızda, Türkiye'de sanayi üretiminin bir önceki yıla göre önemli bir artış göstermiş olacağını ve büyümenin öncü göstergelerinden biri olan sanayi üretimiyle birlikte değerlendirdiğimizde, Türkiye ekonomisinin 2011 yılını yüzde 7 veya üzerinde bir büyüme ile kapatabileceğini şimdiden söylemek mümkün. 2010 yılında yüzde 8,9 oranında büyümüştük. 2011'in ilk çeyreğinde yüzde 11'lik bir rakamla karşılaştık. İkinci çeyrek rakamları önümüzdeki aylarda ortaya çıkacak. Gidişat bize Türkiye ekonomisinin bugünkü dünya şartlarında 2011 yılında yüzde 7'ler civarında bir büyüme göstereceğini ortaya koyuyor. Sanayi üretimindeki gelişmeleri bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Bu kontrollü bir büyümedir. Yani işte son sürat gaza basılmış bir büyüme değildir. İyice fren yapılmış bir fren de değildir. Mekanizmalar devrededir.'' -MERKEZ BANKASININ ALDIĞI KARARLAR- Merkez Bankasının dünyadaki gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki muhtemel etkilerini analiz ederek kararlar aldığını anlatan Ergün, Bankanın son aldığı kararların dış pazarlardaki gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerinde durgunluğa yol açabilecek olumsuz bir tablo karşısında aldığını söyledi. Ergün, ''Merkez Bankası biraz da proaktif davrandı diye eleştiriler oldu. Ama ABD'deki not indirimi ortaya çıktıktan sonra bu yorumlardan bir kısmı terse döndü. 'İyi olmuş bunlar, demek ki bazı şeyler öngörülmüş' diye düşünülmeye başlandı'' dedi. Merkez Bankasının aldığı tedbirlerin, iç pazarı genişletici etkiler oluşturmayı amaçladığını belirten Bakan Ergün, ABD ve Avrupa'daki gelişmelerin dünya pazarlarında bir durgunluğa yol açması halinde o zaman iç pazarı genişletmek gerekeceğini kaydetti. Türkiye'nin sanayi üretiminde olumsuz gelişmeleri, esnek bir yapıyla olumluya çevirebilme potansiyeli bulunduğunu ifade eden Bakan Ergün, ''Bu alınan tedbirler, dışardaki daralmayı içeride genişleten nitelikteki tedbirler. Türkiye'deki sanayi üretimi, Türkiye ekonomisinin, GSYH'nin yaklaşık yüzde 7'ler civarında büyümesine yol açacak istikamette ilerleyecek. Bir düşme ya da aşırı bir yükselme tablosuyla karşı karşıya kalmayacağız. Bu trend devam edecek. 2011 sonunda büyümeye ciddi manada katkısı olan önemli unsurlardan birisi sanayi üretimi olacak. Büyük bir dalgalanma, yükselme, kırılma beklemeyelim, mevcut istikamete devam edecek'' diye konuştu. Türkiye'de faiz oranlarının hala çok yüksek olduğunu ifade eden Bakan Ergün, şunları kaydetti: ''Keşke daha düşük olsa bizim faiz oranlarımız. Bugün itibarıyla buna imkan olmayabilir. Bugün en büyük problemi yaşayan Avrupa ülkelerine, ABD'ye bakalım, faiz oranları ne? Yüzde 1 bile değil bir kısmında. Ama nasıl problem yaşıyorlar. Bu problemin içinden çıkmak için faiz temel argüman değil. Bir unsur ama temel unsur değil. Bizde yıllarca faiz en temel unsur olarak görüldü. Para politikasında en belirleyici unsur olarak görüldü ama dünya ekonomisine baktığımızda, iyi ekonomiler sorun yaşadıkları zaman hemen faiz argümanına sarılmıyorlar. Biz de dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak, iyi ekonomilerden biri olmak istiyorsak, bu istikamette ilerliyorsak, bu faiz oranlarıyla olmaz. O ekonomilerle mukayese ettiğimizde çok yukarılarda bir yerde duruyor. Bu faiz oranları ile 10 büyük ekonomiden biri olma şansı elde edemeyiz. Faiz paradan para kazanma yoludur ama bizim gibi ekonomiler, hatta dünya ekonomisi ağırlıklı olarak üretimden kazanmalıdır. Doğrusu budur zaten. Dünya ekonomisi mal ve hizmet üretimi üzerinden dönmelidir.''