Dünyaca ünlü Ermeni duduk virtiözü Civan Gasparyan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ermenistan ziyaretini izleyen gazetecilere bir sürpriz yaptı. Gazateci Amberin Zaman'ın evinde konuk olan Yavuz Baydar, Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu için Erivan’ı unutulmaz kılacak süprizi Cengiz Çandar yazdı. İşte Çandar’ın kaleminden Gasparyan’ın hoş sürprizi: “İyi millet-kötü millet yoktur; iyi insanlar-kötü insanlar vardır” diyor, yüzünde etkileyici bir barışçıl ifadeyle günümüzün ‘bilge’lerinden biri. Ve o bilge karşımızda oturuyor. Civan Gasparyan... Erivan’daki son gecemizin hoş sürprizi. Eline dudukunu alıp bize, bana, Hasan Cemal’e, Yavuz Baydar ve Ali Bayramoğlu’na Türkiye’ye dönmeden, havaalanına gitmeden önce, Erivan’daki son gecemizde unutulmaz bir mini-konser vermeden önce, bu güzel sözleri söylüyor. Yanına geçip fotoğraf çektiriyoruz. Erivan’daki son gecemizde bizi evine davet eden arkadaşımız, meslektaşımız Amberin Zaman için de, her birimiz için de sürpriz oldu, ‘final’i Gasparyan’la yapmak. Amberin’in evinde onunla buluşmadan önce biz onunla bir araya geleceğimizi o bizimle olacağını bilmiyordu. Ev sahibemiz de bilmiyordu. Bize eşlik eden İstanbullu Ermeni dostlardan biri onu getirmiş, Erivan’ın dış mahallelerinden birindeki eve vardığımızda tanıştık. Siyaset konuşmadan, kendisi ve duduk üzerine tatlı tatlı konuştuk. Tarihin gelmiş geçmiş tartışmasız en büyük duduk virtüozu olarak kabul edilen Civan Gasparyan, anası ve babası gibi Ermenistan doğumlu ama hemen her Ermeni gibi kökleri Anadolu’ya uzanıyor. ‘Neresi’ diye soruyorum, yüzünden eksik olmayan sevecen ifadesiyle Muş diye yanıtlıyor. Dudukun ‘Ermeni milli çalgısı’ olduğu konusunda dahi iddia gütmüyor. Kafkasya’nın her yerinde, Anadolu’da hatta daha da yaygın bir coğrafyada binlerce, en azından yüzlerce yıl var olduğunu anlatıyor. Dudukun, Gürcistan’daki en yakın akrabası duduki, Azerbaycan’da balaban, Türkiye’de ise mey. Virtüozluğu konusunda da alçakgönüllü. Yüreğini işaret ediyor ve “Burası olmazsa” diyor ve ardından elini ağzına götürerek “buradan ses çıkaramazsınız.” İyi duduk çalmanın sırrı, yürekte, gönülde yani... Bir de dudukun yapıldığı ağaçta ve yapan ustanın becerisinde. “Elime alınca anlarım ne kadar ustalıkla yapıldığını, iyi olup olmadığını” dedikten sonra ekliyor: “En iyi duduk kayısı ağacından yapılır.” Bunun üzerine Malatya’dan önemli duduk ustalarının çıkıp çıkmadığını soruyorum; “En iyi kayısı Eçmiyazin’de yetişir” karşılığını veriyor. Eçmiyazin, Erivan’a 20-25 dakika uzaklıkta, Türkiye topraklarının hemen karşısında Ermeni Hıristiyanlığı’nın tarihi merkezi. Duduk çalmaktan söz ederken, “Huşu içinde dua okumak gibidir, bir tür duadır duduk çalmak” diye konuşuyor. Gerçekten dudukun öyle ilahi, öyle mistik bir sesi var ki, özellikle Civan Gasparyan çaldığında insanın kendinden geçmemesi imkânsız. Ali Bayramoğlu, kulağıma eğilip, “Böyle bir gece, Civan Gasparyan’la geçirilen şu zaman herkese nasip olmaz. Bu geceyi mutlaka yazmalısın. Okurlarınla paylaşmalısın” diye fısıldıyor. Gecenin değeri öyle olmalı ki, bizden bir gün önce dönen Mustafa Karaalioğlu, ertesi gece bana telefon edip, erken gelmiş olduğu için hayıflanıyor, “Bilsem ne yapar eder sırf Civan Gasparyan’la o saatleri yaşamak için bir gün daha kalırdım Erivan’da” diyor içtenlikle. O gece ‘tüm zamanların en büyük virtüozlarından biri, dudukun en büyüğü’ ile birlikte olduğumuzdan kuşkum yoktu ama yine de ‘Büyük Usta’ya, tarih boyunca en önemli duduk virtüozlarının kim olduğunu soracak oluyorum; tereddüt geçirmeden üç isim sayıyor. Levon Madoyan, Vaçe Hovsepyan bunlar 50 yıl kadar önce ölmüşler-. Bu iki ismi sıraladıktan sonra çocuksu mahçup bir yüz ifadesiyle gözlerini gülümseyerek yere çeviriyor ve üçüncü ismi söylüyor, Civan Gasparyan! Hasan Cemal, olanca saflığıyla dudukun varlığından Hrant Dink toprağa verildiğinde, mezarının başında dinlediği zamana kadar haberi olmadığını söylüyor. Neyse ki, çeşitli müzik türleri ve dünya müziği konusunda otorite sayılabilecek kadar bilgili Yavuz Baydar var aramızda. Civan Gasparyan’ın yanına oturup koyu bir müzik sohbetine koyuluyor. O sayede, gelecek ay 12 Ekim’de 80 yaşını ardında bırakacak büyük ustanın 80. yaşgünü için George Michael, Sting, Brian May’in de dahil olduğu çok sayıda insanın Amerika’dan, Akdeniz ülkelerinden, İskandinavya’dan Erivan’a geleceğini öğreniyoruz. Civan Gasparyan, ayaküstü atıştırılan yemek sonrasında, biri bas duduk çalan, iki öğrencisini iki yanına alıp bir sandalyeye oturuyor ve unutulmaz bir duduk resitali veriyor hepimize. Amberin, hiçbirimizin unutamadığını unutmayarak, gelip Hrant Dink’in fotoğrafını yerleştiriyor Civan Gasparyan’ın önüne. Gasparyan, “Hrant, ‘Sarı Gelin’i çok severdi” diyor ve Gasparyan’ın dudukundan enstrümantal bir ‘Sarı Gelin’ dinliyoruz. ‘Ne çalmamı istersiniz?’ diye utangaç bir tavırla soruyor; Sayat Nova istiyoruz. 18. yüzyılda yaşamış, Ermenilerin bir tür Karacaoğlan’ı, belki de hatta Dede Efendi’si sayılabilecek âşık. Benim o unutulmaz geceden unutamayacağım parça ‘Önce Komitas’la gireyim Civan’la çıkayım’ diye çaldığı. Duduktan öylesine oynak nağmeler çıkabildiğini ilk kez duyuyorum. Hem fıkır fıkır iki parça, hem de insanın içine koyu bir hüzün gömülüyor. O hüzün göz pınarlarına ıslaklık olarak çıkıyor. Komitas Vardapet, modern klasik Ermeni müziğinin kurucusu diye bilinen dev isim. Erivan’da onun adına konservatuvar var. Komitas, Türkiye’nin çocuğu idi. Asıl adı Soğomon Soğomonyan. Kütahya doğumlu. 1910’da İstanbul’da yaşamaya başlamış, 24 Nisan 1915’te İstanbul’da toplananlar arasında. Çankırı’ya gönderilmiş. Yakın arkadaşları, milliyetçi şair Mehmet Emin Yurdakul ve Halide Edip’in Talat Paşa nezdindeki girişimleri üzerine salıverilmiş ve Türkiye dışına çıkarılmış. Çankırı yolunda ve orada neler yaşamışsa, bir daha iflah etmemiş Komitas, 1936’da Paris’te ölene dek. Adeta, 20. yüzyılın ilk yıllarından Komitas’la başlayıp 21. yüzyılın başlarında Hrant Dink’e uzanan bir ‘sembolizm’ söz konusu. 80 yaşındaki Civan Gasparyan’la vedalaşırken, her iki dönemi yaşayan bilge duduk ustasının sözleri kulaklarımda yankılanıyor: “İyi ve kötü millet yoktur; iyi ve kötü insanlar vardır”...