Kıbrıslı Türkler pazar günü cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu için sandık başına gidiyor. Ya Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a ‘devam’ diyecekler ya da Başbakan Derviş Eroğlu’nu buyur edecekler beş yıllığına. Kimi 'Eroğlu' deyince, 'Eyvah geçmişe döneceğiz. Çözümü de unut, AB'yi de' diyor. Kiminin Eroğlu'ndan beklentisi çok. Kimi de 'Talat'a 'ders vermek için' Eroğlu'na oy atacağını söylüyor.Seçimlere iki gün kala KKTC'deki havayı ve seçmenin adaylara bakışını gözlemleyen iRadikal gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erdal Güven'e göre 'Kıbrıs'ta gözler sessiz çoğunlukta'. Güven'in bugün (15 Nisan 2010) Radikal'de yer alan haberi şöyle:Yine bir seçim, yine Kıbrıs’tayım. Kıbrıslı Türkler pazar günü cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu için sandık başına gidiyor. Ya Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a ‘devam’ diyecekler ya da Başbakan Derviş Eroğlu’nu buyur edecekler beş yıllığına. Seçimde yaklaşık 164 bin seçmenin oy kullanması bekleniyor. Yedi aday var, ancak yarış Talat ile Eroğlu arasında geçecek. İki favori ilk turda yüzde 50’yi geçemezse 25 Nisan’da yapılacak ikinci turda en fazla oyu alan aday tutacak ‘Saray’ın yolunu. Dakika bir soru bir. Havaalanındaki büfelerin tezgâhtarlarından biri, tanımış olacak ki, benden önce davranıyor, “Ne olur seçimde, Türkiye’den nasıl görünüyor” diye. Arkamdaki hevesli vatandaş da benden hızlı çıkıp, ‘Eroğlu’ deyince ‘Eyvah’ı basıyor tezgahtar, ‘Allah bizi acısın.’ Bize değil bizi. ‘Niye’ diyorum eksik kalmayayım diye.. “Eski günlere döneceğiz yine desene. Çözümü de unut AB’yi de Eroğlu gelirse.” ‘Talat’a evet, dünyaya evet’ Havaalanı çıkışında adaylar karşılıyor bizi boy boy. Eroğlu’na göre ‘Halk kararını verdi’ bile. Talat gülümseyerek, ‘Talat’a evet dünyaya evet’ diyor. ‘Sürpriz’ aday Tahsin Ertuğruloğlu ise gayet sert: ‘Hanedana değil cesarete oy ver.’ Üstüme alınmayıp atıyorum kendini bir taksiye. Genç ve yakışıklı şoförümüz, kendi ifadesiyle, ‘harekât çocuğu.’ Adından da belli zaten: Ecevit, kısaca Eco. O da vermiş kararını çoktan. Ama Eroğlu’ndan yana değil, Talat’tan yana. “Çekişmeli geçecek seçim” diyor; belli ki Eroğlu’nu önde gösteren seçim araştırmalarına pek prim vermiyor. “Talat mutlaka kazanmalı” diyor. ‘Neden’ sorumu biraz safça bulmuş olacak ki gülümseyerek, “Çünkü çözüm isteyen odur çünkü. Kıbrıs için de Türkiye için de en iyisi çözümdür. Başka yolu yok” diyor. Eroğlu’nun da çözüm istediğini söylediğini hatırlatmam işe yaramıyor: “30 sene önceki kafa Eroğlu’nunki. O kafayla çözüm olur mu? Oysa Talat sabırla, gayretle uğraşıyor çözüm için. Bak Rumlar kışkırtıyor Talat’ı sürekli masadan kalksın diye, ama o kalkmıyor inatla. Eroğlu ne yapacak peki? KKTC diye, devlet diye tutturacak. Bak aynı ekip yine bir aray geldi. Baba-oğlu Denktaşlar ve Eroğlu. İlk günden kalkar Rumlar masadan. Öyle bir lüksümüz yok bizim” Ecevit’in ‘hayali’ şu: “Biliriz Rumlar bizi istemez. Biz de onları istemeyiz aslında. Ama evlenecek değiliz ya. Yan yana yaşayacağız işte. Bir çözüm olsun, Türkiye’nin garantisi olsun, bir de AB üyeliği... Daha ne ister bu toplum?” O zaman şu soru geliyor akla: Hal böyleyse Eroğlu nasıl bu kadar güçlendi yeniden? Yanıt Talat’ın eski partisi CTP’nin beş yıllık iktidar döneminde saklı Ecevit’e göre. “Suçun büyüğü CTP’de. Talat’ın günahı ne? Bir de tabii insanların çoğu bugünü düşünüyor, yarını düşünen insan az. İş güç, geçim derdi var tabii insanların. Eroğlu da iyi kullanıyor bunu.” İş güç derdindekilerden biri kaldığım oteldeki bellboy. Derdi biraz farklı olsa da. “Bizim gönlümüzden Eroğlu geçer tabii” diyor. “Altı yıldır burada çalışıyorum. Verse verse Eroğlu verir bize vatandaşlığı.” ‘Eroğlu korkularımıza sesleniyor’ Bellboyumuz dünkü Kıbrıs gazetesini okuduysa daha bir umutlanmıştır herhalde. Kuzey Kıbrıs’ın en çok satan gazetesi Kıbrıs birinci sayfasının yarısını eşit biçimde Eroğlu’na ve Talat’a ayırmış. Son mitinglerden: Eroğlu, “Teslim olmayız.... Tüm KKTC vatandaşları adada kalacak, Türk askeri tek güvence” demiş. Talat ise Eroğlu’na yüklenmiş: “Müzakere edemez... Eroğlu çözüme inanmıyor, o yüzden görüşmeleri sürdüremez.” Girne’den Lefkoşa’ya gitmek üzere bindiğim taksinin şoförü 1974’te dört yaşındayken gelmiş Kuzey Kıbrıs’a. Türkiye’de üniversite bitirmiş. Eroğlu’cu değil ama Eroğlu’na verecek oyunu. Nedeni basit: “Talat’a ders vermek için.” Türkiyelilere sahip çıkmadığını söylüyor Talat’ın. “Eroğlu bizim korkularımıza hitap ediyor. Talat’ın peşinden gidersek ne olacağımız belli değil. Çözüm olsa bile belli değil. Ama Eroğlu başımıza gelirse belli. Geleceğimizi tehlikeye atmaktansa böyle kalalım daha iyi. Benim hakkımı koruyacağını kim söylüyorsa ona oy verceğim doğal olarak.” Serhat İncirli, hem meslektaş hem eski dost. Talat’tan umudunu çoktan kesmişlerden. Dünkü yazısından satırlar: “Talat, kamyonu usulünce ve gerektiğince kullanamadı. Hatalı ve yasadışı çok yükleme yapıldı.... Kamyon şu anda eniş aşağı gitmekte... Genel seçimlerde freni patladı... Mucize olur mu? Şu anki görüntü mucizenin olmayacağı yönünde... Radarların saptadığı hız da ortada...” Serhat’ın ‘radarlar’ dediği, Talat’ı Eroğlu’nun arkasında gösteren seçim araştırmaları... Meydanlara göre Eroğlu ama... Bir başka dost, öteden beri Kuzey Kıbrıs’ın en çok okunan yazarı Hasan Hastürer ise seçimin daha sandıklar kurulmadan bittiği iddiasına da katılmıyor. Yazılarını artık Kuzey Kıbrıs basınının yükselen yıldızı Havadis için yazan Hastürer’in seçim analizi şöyle: “Her türlü sürprize açık bir seçim bu. Çok farklı bir seçim yaşıyoruz. Sessiz bir çoğunluk var. Seçim araştırmalarının sonuçlarına ve meydanlara bakarsak Eroğlu daha şanslı görünüyor. Ancak önemli olan bahsettiğim sessiz çoğunluğun kime oy vereceği.” Peki Eroğlu kazanırsa ne olur? Hastürer’e göre biri iyi biri kötü iki senaryo var: “Kötü senaryo, Eroğlu kendisini kuşatan fanatik unsurların denetiminde müzakere sürecini sabote edecek bir politik tavır içerisine girer. Bu tavrın zararları Ankara açısından Kapıkule’nin ötesine de gider. İyi senaryo ise şu: Eroğlu fanatik unsurları devre dışı bırakıp Ankara’yla, AKP’yle uyum içinde Talat’ın kaldığı yerden cumhurbaşkanlığını ve toplum liderliğini içte, dışta ve müzakere masasında sürdürür.” Yine bir seçim, yine Kıbrıs’tayım...