EROĞLU: ÖNEMLİ BİR EŞİKTEN GEÇİLİYOR LEFKOŞA (A.A)

-EROĞLU: ÖNEMLİ BİR EŞİKTEN GEÇİLİYOR LEFKOŞA (A.A) - 14.12.2010 - KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs müzakerelerinde çok önemli bir eşikten geçildiğini ifade ederek, çözüm müzakerelerinin bir yaşam biçimi halini almaması gerektiğini söyledi. Eroğlu, ''Kıbrıs Türk halkı uluslararası bir statü verilmeden Rum tarafının rızasına muhtaç şekilde yaşamak zorunda bırakılamaz. Bu nedenle müzakerelerin sonsuza dek devam edemeyeceği yönünde BM tarafından yapılan değerlendirmeye biz de katılıyoruz'' dedi. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, nisan ayında cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından bugün 2. kez yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında, son üç aylık dönemde yasanan ulusal ve uluslararası gelişmeler konusunda halka bilgi vererek, düşüncelerini paylaştı. Zor ve kritik bir dönemden geçmekte olan Kıbrıs Türk halkını güzel günlerin beklediğini belirten Eroğlu, kimsenin karamsarlığa kapılmamasını, birlik içinde olunmasını ve herkesin gönlünü ferah tutmasını istedi. Eroğlu, ''Biz Kıbrıs Türkleri geçmişte çok daha zor günlerde birlikte hareket ederek ayakta kalmayı ve varlığımızı sürdürmeyi başarmış bir halkız. Bundan sonra da varlığımızı sürdürecek ve bu coğrafyada kendi kendimizi başkasının tahakkümü altına girmeksizin özgürce yönetmeyi başaracağız'' dedi. Kıbrıs müzakerelerinde de önemli bir eşikten geçilmekte olduğunu kaydeden Eroğlu, ocak sonunda Cenevre'de yapılacak ve önemli olduğu anlaşılan toplantıda, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını ve bu kadar yıllık onurlu mücadelesini gözeterek hareket etmeye devam edeceklerini vurguladı. Kıbrıs Türk Halkının bir kırk yıl daha müzakerelere tutsak edilerek statüsüz bir biçimde havada bırakılamayacağını, bunun hakkaniyetle ve insan haklarıyla bağdaşmadığını her fırsatta vurguladığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Eroğlu, ''Bu nedenle BM tarafından gelecek yılın ilk çeyreğinden sonra çözüm yönünde varolan fırsat penceresinin kapanacağı yönünde yapılan saptamayı da olumlu olarak değerlendiriyorum'' ifadelerini kullandı. -''NEW YORK ÖNCESİ YENİ BİR ÖNERİ GELİŞTİRDİK''- New York görüşmesi öncesinde Genel Sekreter'in kendilerinden, ''mülkiyette yaşanan tıkanıklığın nereden kaynaklandığını saptamak ve bu tıkanıklığın aşılması için yeni öneriler masaya koymak'' yönünde iki talebinin olduğuna işaret eden Eroğlu, üçlü görüşmeye bu beklentileri karşılayan ve süreci ileriye taşımaya yardımcı olacak olan bir anlayışla gittiklerini kaydetti. Eroğlu, şunları söyledi: ''Öncelikle Kıbrıs’ta kendi hazırlıklarımızı yaptık ve çalışmalarımızı sonuçlandırmadan önce Anavatan Türkiye yetkilileriyle de gerekli istişareleri yaptık. Görüşme sırasında hem tıkanıklığın nedeni hem de bunun nasıl aşılacağı konusundaki görüşlerimizi masaya koyduk. Eski düşüncelerimizi tekrarlamak yerine uzlaşıya ve her iki tarafın da beklentilerine yanıt veren yeni bir öneri geliştirdik. Önerilerimiz Rum tarafınca kabul edilmiş olsaydı, bugün müzakere süreci çok kısa sürede sonuç doğurabilecek, üretken bir döneme girmiş olacaktı.'' -''NEW YORK SONUCUNDAN MEMNUNUZ''- Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafı olarak 18 Kasım üçlü görüşmesinin sonuçlarından memnun olduklarını, Genel Sekreter’in müzakerelerin sonsuza dek, ucu açık şekilde devam edemeyeceği yönündeki saptamaları ile müzakerelere bir tür takvimleme getirilmiş olmasının olumlu gelişmeler olduğunu dile getirdi. -İYİ NİYET RAPORU- New York'daki üçlü görüşmenin ardından BM Genel Sekreteri'nin, Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki iyi niyet misyonu raporunu yayımladığını anımsatan Eroğlu, ''Geçmişte benim KKTC Cumhurbaşkanlığı görevini almam halinde Kıbrıs görüşmelerinin bizim tutumumuz nedeniyle çökeceği, Kıbrıs Türk tarafının ve Anavatan Türkiye’nin uluslararası toplum tarafından suçlanacağı ve daha başka pek çok karamsar ve yanıltıcı tablolar çizilmişti. Yapılan eleştirilerin ve çizilen bu olumsuz tabloların haksız olduğu, gerek Mayıs ayından bugüne devam eden müzakerelerdeki yapıcı tutumumuz, gerekse BM’nin son raporuyla açıkça ortaya çıkmıştır. Bir başka ifadeyle, geçmişte çeşitli siyasi kaygılarla 'çözüm karşıtı olduğumuz' yönünde bize yapılan eleştirinin yersizliği kanıtlanmıştır'' diye konuştu. -RUM TARAFINDAKİ IRKÇI SALDIRILAR- Kıbrıs Türk tarafının iki halk arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesi yönündeki tutumuna rağmen güney Kıbrıs’ta son dönemde yaşanan birtakım olayların endişe verici olduğuna işaret eden Eroğlu, Rum tarafındaki ırkçı hareketlere değindi ve görüştüğü yabancı diplomatlara bu gelişmelerden duydukları rahatsızlığı aktararak, kapsamlı bir çözümle yeni bir ortaklık kurulması durumunda bu ortaklığın yaşayabilmesi için bu davranışların şimdiden önünün alınması gerektiğini anlatığını aktardı. Eroğlu, tüm bunların Kıbrıs Rum tarafındaki eğitim sistemi ve bazı siyasilerin sorumsuz tutumuyla ilgili olduğunu düşündüğünü belirtti. -RUM TARAFININ ÇÖZÜME TEŞVİK EDİLMESİ- Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs müzakerelerine ilginin her iki tarafta da giderek azaldığına dikkat çekerek, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda halkta bir beklenti olabilmesi için müzakere masasında somut bir ilerleme olması gerektiğini, bunun için de Kıbrıs Rum tarafının teşvik edilmesinin şart olduğunu vurguladı. -ANLAŞMANIN ÇERÇEVESİ- Müzakerelerde izledikleri politikanın çok açık ve net olduğunu, adada her iki halk için de karşılıklı kabul edilebilir, kalıcı ve adil bir barış antlaşması yapma arayışı içerisinde olduklarını vurgulayan Eroğlu, 1960'da yaşadıkları acı tecrübeyi akılda tutmak durumunda olduklarını söyledi. Eroğlu, ''Bir başka ifadeyle Kıbrıs Türk halkı olarak sütten ağzımız yandığı için yeni bir ortaklıkta yoğurdu üfleyerek yemek zorundayız. Temkinli ama yaratıcı ve olumlu bir biçimde çabamızı sürdürmekteyiz. İyi niyetle müzakere etmeye devam edeceğiz.'' Müzakerelerin yeni bir ortaklık kurmak için yapıldığını, kimsenin Kıbrıs Türk halkına, sözde Kıbrıs cumhuriyetini empoze edemeyeceğini kaydeden Eroğlu, yeni ortaklığın çerçevesini şöyle çizdi: ''Bu yeni ortaklıkta iki eşit kurucu devlet olacaktır. Her bir kurucu devletin adadaki iki halktan birisi tarafından yönetilmesi esas olmalıdır. Birleşmis Milletler tarafından da kayıt altına alınmış olan iki-kesimlilik ilkesi sulandırılmadan hayata geçirilmelidir. Bu ilke, kendi kurucu devletimizde hem toprak mülkiyeti hem de nüfus bakımından belirgin, sarih bir çoğunluğa sahip olmamızı gerektirmektedir. Eşitlik temelinde kurulacak olan ortaklıkta elde edeceğimiz hakların AB içerisinde erozyona uğratılmaması için gerekli düzenlemelerin yapılması şarttır. Çözümün temel hükümleri AB Birincil Hukukunun parçası olmalıdır. Geçmişte yaşadığımız olaylar güvenlik açısından Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin zorunlu olduğunu kanıtlamıştır. Kimse ne bizden ne de Türkiye’den Garanti ve İttifak Antlaşmaları'yla yaratılan etkin ve fiili garantinin gerisine gidecek düzenlemeler içeren bir çözüm antlaşmasını kabul etmemizi bekleyemez. Uğraşımız Garantörümüz Anavatan Türkiye ile verilen haklı bir uğraştır ve böyle olmaya devam edecektir.'' Eroğlu, ''Çözüm müzakereleri bir yaşam biçimi halini alamaz, almamalıdır. Kıbrıs Türk halkı uluslararası bir statü verilmeden Rum tarafının rızasına muhtaç şekilde yaşamak zorunda bırakılamaz. Bu nedenle müzakerelerin sonsuza dek devam edemeyeceği yönünde BM tarafından yapılan değerlendirmeye biz de katılıyoruz'' dedi.