Ersanlı: BDP'de Türk yönetici olduğum için tutuklandım, demokrasi var sandım

Ersanlı: BDP'de Türk yönetici olduğum için tutuklandım, demokrasi var sandım

KCK'dan 8 aydır tutuklu bulunan Prof. Dr. Büşra Ersanlı, hakkında çıkarılan yakalama kararını ve 15 polisin evini basmasını unutamadığını söyledi. Ersanlı, "Ben demokrasi var zannetmiştim" diyerek hayal kırıklığını özetledi. Tutuklanmasını BDP'de bir Türk yönetici olmasına bağlayan Ersanlı, katıldığı anayasa çalışmaları hakkında “Karşılıklı oturuyorduk. Bu durumu nasıl hazmedebiliyorlar?” diye sordu. KCK ile ilgisi olmadığını “Ben BDP’liyim, daha ötesi yok” sözüyle açıklayan Ersanlı, operasyonda tutuklananlardan bir çakı bile çıkmadığını söyledi.

Radikal gazetesinden Ömer Şahin'in "Evimin basılışını unutamıyorum" başlığıyla yayımlanan (9 Temmuz 2012) haberi şöyle:

Demokrasi var sanıyordum

Silivri’ye adım attığım perşembe günü ‘tahliye’ rüzgârı esiyordu. Sadece Mustafa Balbay değil, Ergenekon sanıklarının yüzüne yansıyan umut vardı. Sadece bir gün sonra görüştüğüm Büşra Ersanlı’da ise derin bir hayal kırıklığı gördüm. Yorgun ve umutsuzdu. ‘Yargı paketi’ne değindim. Sevinç ve heyecan duyacağını zannediyordum. Tepki bile vermedi. “Demokrasiye inanmıştım, ülkede demokrasi var zannetmiştim; ben güvenimi kaybettim” dedi. Bu sözü bir, iki-kez daha tekrarladı. Büşra Hoca’yı bu kadar hayal kırıklığına uğratan neydi? Tutuklanmasına ve tutuklanma yöntemine çok içerlemiş. Bütün faaliyetlerinin düşünce ve örgütlenme özgürlüğü çerçevesinde olduğunu söylüyor. Sokak başlarının polisler tarafından tutuluşunu, evinin basılışını unutamıyor. Ben paketi, tahliyeyi sordukça, “Hakkında yakalama kararı çıkarılmış bir akademisyen olarak fazla bir şey bekleyemem. Ne çıkacağımı, ne çıkmayacağımı düşünüyorum. Paketten bana ne!” diyor.

Zana iyi yaptı

KCK, PKK , BDP adı geçince ister istemez Kürtler akla gelir. KCK oprasyonundan içeri alınan Büşra Ersanlı, başına gelenleri biraz da ‘Türk’ olmasına bağlıyor. Evet, Büşra Hoca bir Türk. Hatta kimilerine göre ‘Beyaz Türk’. Kimliği ve işlevinin ülkedeki yerleşik siyasi kültüre uymadığı için fatura ödediği duygusu taşıyor. “Bir Türk’ün Kürt partisi diye bilinen BDP’de yer almış olması bunları düşünmeye alışık olmayan insanlar için bir fecaat. Yıllarca Kürtlere köle olarak bakmışlar. Bir aydın , kadın hem de Türk olan birisini bu yoldan caydırmak istediler” yorumunu yapıyor.

Ersanlı, Kürt sorunundaki gelişmeleri yakından izliyor. Leyla Zana ’nın Başbakan Erdoğan’la görüşmesini olumlu bulmuş. Zana’nın açıklamaları için, “İyi oldu. Politik kimliği güçlü bir şahsın talebi, açıklamaları niye kötü olsun ki?” diyor. Zana’nın, Kürt sorununu Erdoğan’ın çözeceği sözüne ihtiyatlı yaklaşıyor. “Bu konuda Başbakan’ın planı nedir bilmiyoruz? Başbakan etraflı açıklama yapmalı” diyor. İktidardaki liderlerin sorun çözeceğine inanılmasını doğal karşılıyor, “Ama” diyerek devam ediyor: “Olayın bir de ikinci yanı var. Bu konuda (Kürt sorunu) çalışan, düşünen bir insan 9 aydır tutukluysa, işbaşındaki hükümete güven kaybım çok dogal.”

“Hayal kırıklığınız Başbakan’a mı” diye soruyorum. “Şahsa dayalı siyaset yapmadığım için şahıslarla ilgili hayal kırıklığı yaşamam” yanıtını veriyor. Büşra Hoca, Kürt sorununun çözümü için anayasa değişikliğini zorunlu görüyor. Eğitimden, örgütlenmeye, siyasete kadar eşit vatandaşlığın sağlanması gerektiğini vurguluyor. “Biriktirilmiş nefreti atmadan bu iş bitmez” sözü çıkıyor ağzından.

Bu sorunu çözmek için MHP’nin de elini taşın altına sokmasını istiyor. ‘MHP, Türkleri düşünüyorsa işin içine girmeli. Madem endişeli insanlar var. O endişeleri giderecek formüller üretsin” görüşünde. Eğer tutuklu olmasaydı bunun için girişimde bulunacağını, “Ben burada olmasaydım Meral Akşener’e gider, konuşurdum. ‘Niye uzak duruyorsunuz?’ derdim” sözleriyle anlatıyor.

Bu söz üzerine, BDP çevrelerinin ‘şahsa’ dayalı siyasetine sözü getiriyorum. BDP üzerindeki İmralı etkisini soruyorum. Büşra Hoca, BDP’nin ‘tek adam’ felsefesiyle siyaset yaptığı fikrine katılmıyor. BDP ve Kürtler arasında Öcalan’ı lider olarak görenler olabileceğini söylüyor. Etnik ayrım yapmaksızın siyasi alandaki bir realiteye değiniyor:

“Bu ülkede tekçi siyasi kültür vardır. Tekçilikten ne Türkler, ne de Kürtler vazgeçebildi. Bu doğru değil. Ben çoğulculuğa inanıyorum. Buna inandığım için de partideyim.”

Büşra Ersanlı, son 10 gündür Silivri ’de kalıyor. KCK tutuklusu kadınlarla beraber. Toplam iki koğuşta 33 kişi yaşıyor. Üç kişilik odada kalıyor. Koğuş kalabalık olunca sessizliğin değeri artıyor. O yüzden ‘sessizlik saati’ koymuşlar kendi aralarında. Her gün sabah, öğle sonrası ve akşam 2’şer saat konuşulmuyor. Sessiz ortamda isteyen kitap okuyor, isteyen kafasını dinliyor. Öğle sonrası bazen curcuna yaşanıyormuş. Çay saatinden sonra keyifler yerindeyse türküler söylenip halaylar çekiliyor. Büşra Hoca da yapabildiği ölçüde halaylara katılıyormuş.

‘Kürtçe fiiller biraz zor geldi’

Silivri Cezaevi’nde en büyük sorun olarak su görülüyor. Büşra Hoca, su ile birlikte tuvalet sorununa da değiniyor. 21 kişilik koğuşta sadece 2 tuvalet varmış.

Uzun süre kaldığı yer Bakırköy kadın tutukeviydi. BDP’nin Siyaset Akademisi’nde verdiği derslerden başı belaya giren Büşra Hoca, ‘akıllanacak’ gibi değil! Cezaevine kendi çapında ‘akademi’ kurmuş. Ortak alanda 25 kadın mahkûma ders vermiş. Üniversitede nasıl anlatıyorsa, aynısını uygulamaya çalışmışlar. Ders süreleri bile gerçeğine yakın olmuş. Soru-cevaplarla konuları irdelemişler. Hoca, ‘İdeolojiler ve Siyaset Bilimine Giriş’ derslerini anlatmış. Kadınlar koğuşunda zengin bir kütüphane oluşmuş. Sadece Büşra Ersanlı’ya ziyaretçilerin getirdiği kitap sayısı 500’ü bulmuş.

Ersanlı, kadın mahkûmlara ders vermekle yetinmemiş. Kendisi de ders almış. BDP’de siyaset yapan bir Türk olarak eksiğini gidermeye çalışmış. Büşra Hoca, bir süredir Kürtçe öğrenmeye çalışıyor. Öğrenci olan genç kızlar Hoca’yı çalıştırıyor. İlerleme sağlasa da Kürtçeyi tam sökememiş. “Fiiller zor geldi” diyen Hoca, dışarı çıktığı zaman eksiğini tamamlamayı düşünüyor. Tutuklu kaldığı süre içerisinde en dramatik an Urfa Cezaevi’nde yangın çıktığı gün yaşanmış. “O gece sabaha kadar hiçbirimiz uyumadık, gözlerimiz yaşardı” dedi Büşra Hoca.

Rektör ve dekana çok kırgınım

Yılların hocası Büşra Ersanlı’nın en büyük hayal kırıklığı, görev yaptığı Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’ne ve dekanlığa olmuş. Hoca çok kırgın:

“Bende öfke gelişmez. Kızgınlıktan ziyade yabancılık çektiğim duygu rektörlüğün, dekanlığın bana sahip çıkmaması. İdeolojik olarak sahiplenme beklemiyorum. Mesleki olarak sahip çıkmadılar. Demek ki YÖK ’te değişen fazla bir şey olmamış...”

Şahin kendi kızını düşünsün

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Ersanlı için Meclis kürsüsünden ağır sözler söylemişti. Bakan Şahin’in sözlerini sorduğumda, Prof. Dr. Büşra Ersanlı, “Cevap vermeye değmez. Kendi kızını, karısını düşünsün. Başka bir şey demiyorum’ demekle yetiniyor.