Ertuğrul Günay: Gençlerin bir hatası varsa, sorumlusu biziz

Ertuğrul Günay: Gençlerin bir hatası varsa, sorumlusu biziz

Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye'de son birkaç aydır haklı- haksız birçok olay yaşandığına dikkati çekerek, "10 yıldan beri bu ülkeyi biz yönetiyoruz. 15- 17 yaşındaki çocuklar, bizim yönetimimizde ergenliğe ulaştı. Onların bir hatası varsa, onun da sorumlusuyuz" dedi.Eskişehir'deki Gezi Parkı eylemlerine katılan Ali İsmail Korkmaz'ın dövülerek öldürülmesiyle ilgili görüntülerin ardından Twitter'dan sert açıklamalarda bulunan Günay, sosyal medyada büyük yankı uyandıran sözlerinin ardından DHA'dan Ahmet Acar'a konuştu.

'Maide' suresinden alıntı yaptığını kaydeden Günay, "İnsanı haksız yere öldüren bütün insanlığı öldürmüş olur. Bu ister bizim ülkemizde, ister başka ülkede olsun. Ali İsmail Korkmaz 19 yaşında bir çocuk. 5- 6 kişi tarafından dövülerek öldürülüyor. İşin vahimi tarafı, kamu görevlileri görüntüler ortaya çıkıncaya kadar olayı saptırmaya, gizlemeye çalışıyor" dedi.

'İslam dünyasının başka düşmana ihtiyacı kalmadı'

Ali İsmail Korkmaz'ın dövülmesine ilişkin görüntülerin kamuoyunda infial yarattığını kaydeden Günay, şöyle dedi:"Bu çocukcağızın katilleri, onu öldürenler hak ettikleri cezayı almadan kimse adaletten söz etmesin. Kendi ülkemizdeki yanlışı düzeltmeden, başka ülkelerin acıları konusunda da birbirimizi incitmeyelim. Elbette komşularımızdaki, tarihi bağlarımız olan ülkelerdeki acılar bizim de yüreğimizi yakıyor. Suriye'deki olayları acıyla, dehşetle üzüntüyle, ibretle takip ediyoruz. Irak'ta yıllardır insanlar birbirini katlediyor. İslam dünyasının başka düşmana ihtiyacı kalmadı. Düşmanlıklar yerleştirildi, coğrafyamızın içine."

Beynelmilel bir insanım

Beynelmilel duyarlılıkları olan bir insan olduğunu kaydeden Günay sözlerini şöyle sürdürdü:

"2006'da İsrail, Lübnan'a saldırdı. Hizbullah o zaman Lübnan'ı savunmaya çalışıyordu. Ben o koşullarda Şam'dan geçerek Lübnan'a gittim. Bosna'nın acılarına tanıklık ettim. Tünelden, dağlardan Saraybosna'ya girdim. Ama uluslararası duyarlılıklarımızın dünya kamuoyunda haklılık yaratması için, kendi ülkenizdeki, kendi coğrafyanızdaki haksızlıklarda da aynı duyarlılıkla, aynı içtenlikle, aynı kararlılıkla, aynı duygusallıkla, aynı mantıkla mücadele etmeniz gerekiyor."

'Kendi ülkemizde adaleti tahsis etmeden,  başka ülkelerdeki acıları paylaşmak çok inandırıcı olmayacak'

Türkiye'de son birkaç aydır haklı- haksız birçok olay yaşandığına dikkati çeken Günay, şöyle konuştu:

"Uludere'de, Reyhanlı'da insanlar öldü. İstanbul'daki olaylarda insanlar canını yitirdi. Bunların hepsinin canı bize emanettir. Bizim felsefemizde bir söz vardır: 'Dicle kıyısında bir kurt kapsa koyunu, gelir adl-i ilahi sorar Ömer'den onu.' Yani emirden, yöneticiden sorar onu. O zaman biz bu insanların hesabını vermek zorundayız. Kaldı ki, 10 yıldan beri bu ülkeyi biz yönetiyoruz. 15- 17 yaşındaki çocuklar, bizim yönetimimizde ergenliğe ulaştı. Onların bir hatası varsa, onun da sorumlusuyuz. Başka ülkelerdeki insanlar için gözyaşı dökmeyi saygıyla karşılıyorum. Ancak ülkemizde ölen çocuklar için de 'Allah rahmet etsin' dememiz, onların anne, babalarının acılarını paylaşmamız, onların ölmemesi için gerekli ortamı, dikkati, barışçıl söylemi geliştirmemiz gerekiyor. Bunu yapmadan, kendi ülkemizde adaleti tahsis etmeden başka ülkelerdeki acıları paylaşmak çok inandırıcı olmayacak."

Keşke Başbakan 'İnsana da ağaca da kıymam' deseydi

Bazı bakan ve AKP milletvekillerinin Ali İsmail Korkmaz'ın dövülmesine son görüntülerden sonra tepki verdiğinin hatırlatılması üzerine Günay, şöyle dedi:

"Bir yanlışı nerden düzeltmeye çalışırsanız çalışın, olumlu bir gelişmedir. Ancak tabii ki geç kaldılar. Keşke bu olaylar mayıs ayında başladığı zaman hep birlikte duyarlılık gösterebilseydik. Bunu defalarca söyledim. Keşke Başbakan, 'Ben ağaca da kıymam, insana da kıymam, bir bina projesini gözden geçiririm, varsın olmasın' deseydi. Osmanlı dönemine ait, bizim için tarihsel, simgesel, manevi özelliği olmayan bir kışla. 'Bu olmasın, ama insanımızın da burnu kanamasın' diyebilirdik hep birlikte. Ama bir inada gelindi. Bu inat Türkiye'ye ciddi maliyetler getirdi. Çok geç kaldığımızı kabul ediyorum. Ama, neresinden dönülürse dönülsün hatanın, bundan sonraki hataları önlemek bakımından önemlidir."

'İktidara yaranma duygusu'

Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna'nın 'Kendilerine zarar veriyorlar, olayı kamuya yıkmaya çalışıyorlar' sözlerini 'Vahim ve kabul edilemez' diye yorumlayan Günay, "Devletin valisi, emniyet müdürü, yargıcı siyasi tartışmanın ötesinde her insanın kapısını çalacağı, her insanın hukukunu teslim edeceği bir yer olmalıdır. Ama yaranma duygusu, bazen iktidara yaranma duygusu, görevde tutunma duygusu bazı arkadaşları galiba devlet yöneticiliğinin ölçüleri dışına taşırıyor. Şimdi düzeltilmeye çalışılıyor, ama tevhit götürmüyor" dedi.

'Türkiye yalnızlığa sürükleniyor'

Dış politika hakkında da uzmanların ve Başbakan'ın yakın çevresinin birtakım mazeretler bulmaya çalıştığını kaydeden Günay, Türkiye'nin bir yalnızlaşmaya doğru gittiğini söyledi. Suriye meselesinde, rejimin kendi halkına karşı haksızlık yapmaması için Türkiye'nin farklı bir noktadan çıkış yaptığını kaydeden Günay, şöyle konuştu:

"Ne yazık Suriye'de barışı sağlayacak hakem konumunda kendimizi koruyamadık. Türkiye daha önce İsrail'le Suriye arasında hakemlik yapabilecek ülke konumundaydı. Mısır konusunda da hakem olma, rejimi hukuk içinde kalma konusunda zorlama noktasının dışında taraf olma politikası üretiyoruz. Irak konusunda da yaşadığımız sıkıntılar ortada. Dış politika ideolojik yaklaşımlar kaldırmıyor, dış politika önyargıları kaldırmıyor. Dış politikada çok ciddi sıkıntıya, açmaza gidiyoruz."

 

Meclis, Ekim'i beklemeden toplanmalı

 

Ertuğrul Günay, parlamentonun da ekim ayı beklenmeden Eylül'de toplanması gerektiğini söyledi. Suriye ve Mısır'a gösterilen haklı ilginin yanında, Türkiye'nin Güneydoğusu'nda gelişen sorunlara da eğilmek gerektiğini kaydeden Günay, konuşmasını şöyle tamamladı: "Çözüm süreci adı altında, kendi yurttaşlarımızın bir kesimi ile demokratik haklar çerçevesinde bir insanlık düzeni kurmaya çalışırken, orada oluşturulan bir vakum var. Coğrafyamızın dışından, coğrafyamıza doğru oluşturulmaya çalışılan bir otorite oluşturma çabası var. Bütün bunları parlamentoda açık yüreklilikle tartışmamız gerekiyor.