2007'den 2013'e kadar AKP hükümetinde Kültür ve Turizm Bakanlığı görevini yapan Ertuğrul Günay, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a rant mesajı gönderdi. Günay, "Ben görevden ayrıldım ve İstanbul'da yapılar yükseldi" dedi.
Lobilerin, iktidar ve belediyeler üstündeki etkisine dikkat çeken eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Siyaset zaman zaman lobilerin önünde eğilip bükülebiliyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin başta Antalya olmak üzere birçok doğa harikası bölgesinde, hızlı yapılaşma sürüyor. Bazen yapılaşma yerel yönetim ve halka rağmen yapılıyor. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Seyr-i Sabah programında Antalya'dan başlayan örneklerle betonlaşmaya doğru atılan adımların nasıl oluştuğunu, müteahhitlerin lobi faaliyetlerinin karar vericiler üstündeki etkisini anlattı:
"Türkiye son derece yoğun siyasi tartışmalar yaşıyor. Bu tartışmaların içinde Antalya ve çevre gibi sorunlar hep dikkatlerden kaçıyor. Antalya sadece Türkiye değil dünya turizmi için çok önemli destinasyonlardan biri. Biz geçmiş yıllarda yabancı turist sayısını 10 milyonların üstüne çıkarmıştık. Son birkaç yılda sıkıntı yaşanıyor. Turistlerin azaldığı dönemi Antalya şehrin rehabilitasyon zamanı olarak kullanılabilirdi, fırsat kaçırıldı. Belki yerel belediyeler bunu istedi ama mümkün olamadı.
AKP iktidarının başından beri doğa konusunda sorunlar yaşandı dersek haksızlık yapmış oluruz. İktidarın ilk yıllarında bu tür tablolar son derece azdı. Ama son 5 yılda sanki bir düğmeye basıldı. Türkiye'nin dört bir yanında buna benzeyen gayretler ortaya çıktı. Benim bakan olduğum dönemde 2007-2013 arasında Antalya'da baraj yapılması için görüş ayrılıklarım oldu. Ardından şehirdeki yapılaşmalar konusunda ayrılıklar yaşadık. En son yine benim zamanımda Gezi Parkı için anlaşmazlıklar yaşadım. Görüş ayrılığı yaşanan şeyler parmakla gösterilecek kadardı.
Karadeniz'de turizm yapmak istiyorsak HES'lere (hidroelektrik santral) fren yapmamız gerekiyor gibi geliyor bana. Hem akarsuyu borulara alıp hem doğayı yok edip turizm yapamayız demiştim o zaman. O zamanlar Karadeniz'den geçen yeşil yol, gerçekten yeşil yol olarak düşünülmüştü kara bir asfalt olarak değil. Karadeniz'de hükümetin kararları değil de müteahhitlerin istekleri oluyor gibi geliyor bana.
Müteahhitler zaman zaman çok güçlü olabiliyor. Lobiler kuruluyor. Vahşi kapitalizmin durumu bu. Dışarıdan güçlü gibi gözüküyor olabilir iktidar. Ama içinde olunca hükümetin iradelerini aşan, bakanların gücünü aşan iradelerin olduğunu görebiliyorsunuz.
Dünyayı şirketler yönetiyor hükümetler görüntüsü altında. Kapitalizm her dönemde son derece vahşidir. Bir bakan olarak bana yüzüme karşı baskı yapılmadı. Ama ben İstanbul'daki yüksek yapılaşmaya karşı çıktığımda, yapılaşmanın şehrin siluetini bozduğunu söylediğimde, ki bakanlığımın dördüncü yılıydı, aleyhimde müthiş bir kampanya olduğu söylendi bana. Bunun sebebi rant merkezlerine karşı çıkmamdı. Sonuç ortada: Ben görevden ayrıldım ve İstanbul'da yapılar yükseldi.
Sayın (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan son senelerde her şeye hükmediyor gözüküyor. Güçlü bir siyaset adamı. İstanbul belediye başkanlığı da yaptı. Çıktı ve ‘İstanbul'a ihanet ettik, ben de bunun sorumlusuyum' dedi. Demek ki bütün bu niyetleri aşan başka bir irade söz konusu. Çarpıcı örnek budur.
Elbette devletteki bir takım birimlerde görüş birliği oluşuyor. Lobiler şurada şunu yapalım diyerek siyasi iradeyi yönlendiriyorlar. Lobiler dünyanın her yerinde var: Yunanistan'da da var Amerika'da da var. Ama burada biraz fazla etkili olmaya başladı. Benim söylediğim Türkiye'de siyasi irade zaman zaman bunların önünde eğilip bükülüyor. Benim söylediğim siyasi irade çok daha katılımcı, danışmacı ve saydam olmalıdır ki bu yanlışlardan sakınılsın. Yoksa Erdoğan, İstanbul'a ihanet ettim demek zorunda kalır mıydı?
Bir yere proje yapacağınız zaman çevredeki tüm halkı toplayıp anlatacaksınız. Ben zamanında bunu yaptım. Muhtar gelir, yerel insanlar ve sivil toplum örgütleri gelir. Katılım toplantısı yapılır. İtirazlar alınır, dinlenir, değerlendirilir, askıya çıkarılır. Biz demokrasi konusunda oldukça geriden geliyoruz. Dünyada demokrasinin katılım ve saydamlık gibi vazgeçilmez ayakları var."