Ertuğrul Kürkçü: 15 Temmuz gecesi Hayati Yazıcı da havalimanından çıkıp gitti

Ertuğrul Kürkçü: 15 Temmuz gecesi Hayati Yazıcı da havalimanından çıkıp gitti

15 Temmuz darbe gecesi İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yaşananları anlatan HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, hükümet çevrelerinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na o geceye dair yöneltilen eleştirileri 'senaryo' olarak niteledi. Kürkçü, "Bunlar palavra yeni bir Kabataş senaryosuyla karşı karşıyayız. Burada deri eldivenli çıplak adamlar değil de olmayan tanklardan söz ediliyor" diye konuştu. Kürkçü, ayrıca "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tavrı çok açık deniyorsa, bu tavrı da eğer Hayati Yazıcı temsil ediyorsa, Yazıcı da bizimle aynı tavırları gösterdi. Havalimanından çıkıp gitti" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanı'ndan kaçmaya çalıştığını iddia etmesi üzerine, o gün aynı uçakta bulunan HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü yaşananları anlattı. Kılıçdaroğlu ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile aynı uçakta bulunduklarını dile getiren Kürkçü, uçaktan indikten sonra hareketlilikle ilgili bilgisinin olduğunu ancak o sıralarda yaşananların ne olduğunu tam olarak kimsenin bilmediğini söyledi.

"Hayati Yazıcı'nın tutumuna bakmalıyız"

Kürkçü, "Hayati Yazıcı'nın orada tutumuna bakmalıyız herkesten önce. Kemal Bey'in tutumu ikincildir. Olan bir şeyden değil, olmayan bir şeyi konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı kendisine iletilmiş olan, troller tarafından hazırlanmış senaryoyu ortaya attı. Şimdi senaryonun orası burası patlayınca da 'Tank yoktu, çünkü Kılıçdaroğlu konuştu tank çektirildi' deniyor. O zaman Hayati Bey de çekilen tankların üzerine çıksaydı, o çıkmış da önleyen mi varmış? Bunlar palavra yeni bir Kabataş senaryosuyla karşı karşıyayız. Burada deri eldivenli çıplak adamlar değil de olmayan tanklardan söz ediliyor" diye konuştu.

"Darbenin lafı vardı, kendisi nerede bilmiyorduk"

Kürkçü, "Uçak havalanmadan önce bu girişim başlamış ama benim bundan bilgim yoktu. Aynı uçakta bulunan Kılıçdaroğlu ve Hayati Yazıcı'nın da bir bilgisi olduğuna dair bir izlenim edinmedim. Gayet sakin ve rahat seyahat ettiklerini gördüm. Havalimanına indiğimizde, Kılıçdaroğlu'nu karşılamaya gelen grubu gördük. Daha sonra Atatürk Havalimanı'nın VIP Salonu'na giriş yaptık. Bu salonun havalimanının genel müştemilatıyla herhangi bir ilgisi yok ve apayrı bir yer. Oradaki grupta bulunan ve daha önce tanıdığımız kişiler, 'Darbe oluyor, çıkışlara da izin verilmiyor' dedi. Uçuşların ne zaman açılacağının bilinmediği belirtildi. Buna hükümet mi THY'nin kendi kararı mı yoksa darbeciler mi izin vermiyor bununla ilgili bir bilgi yoktu. Daha da önemlisi ortada asker ya da polis, bir tedbir ya da bizim hareketlerimizi önlemeye çalışan, 'Burada darbe yapılıyor hepiniz ellerinizi kaldırın' diyen kimse de yoktu. Salon dışında da bir araç yoktu. Darbenin lafı vardı ama kendisi nerde bilmiyorduk" dedi.

"Yazıcı'dan "Demokrasiyi koruyalım" diye bir teklif gelmedi"

Kılıçdaroğlu ve Yazıcı ile bir temasta bulunmadığını sözlerine ekleyen Kürkçü, şunları söyledi:

"Hayati Yazıcı, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yönetiminde önemli bir yerde, o bizlere her hangi bir teklifte bulunmadı, 'Bir dakika beyler şu an Türkiye'de bir darbe oluyor hemen demokrasiyi koruyalım' gibi bir teklif gelmedi. Kılıçdaroğlu'ndan da böyle bir teklif gelmedi. Doğrusu ben de kendileriyle bir irtibat kurmadım. Meclisteki tutumları nedeniyle onları dostluğumdan mahrum ediyorum. Ancak yaşananları izledim. Kılıçdaroğlu kendisini karşılayanlarla salonun bir köşesine gitti. Hayati Yazıcı'yı gözden kaybettim, ben de gidişata göre ne yapacağımı düşünmeye başladım.

"Yaklaşık 15 dakika sonra, kapı açıldı, 'Çıkış engellenmiyor' diye sözler işittim. O sırada salonda bulunan ve çıkmak isteyen herkes çıktı. Beni eşim karşılamaya gelmişti. Her zamanki noktalardan geçerek havalimanını TEM'e bağlayan kavşağa kadar hiçbir engelle karşılaşmadan geldik. O kavşakta 2 zırhlı taşıyıcı vardı, asker üniformalı kişiler de yerdeydi kimseyi kontrol etmiyorlardı, bize dönüp bakmadılar bile. Orada bazı sivillerle konuşuyorlardı. O gün o saatlerde, VIP Salonu'nda, kontrol merkezlerinde darbe olduğunu gösteren bir işaret yoktu. Dolayısıyla darbeye mukavemet de söz konusu değildi. Bir tank yoktu. Cumhurbaşkanı'nın söylediği gibi halk da havalimanına gelmiş değildi. Çünkü Cumhurbaşkanı saatlerce sonra kendisine telefondan bağlanıldığında 'Havalimanında toplanın' dedi. Ancak bu süreçten sonra toplanmalar başlamıştır. İnsanlar kendi kendilerine havalimanına gelmiş değildi. Havalimanını kente bağlayan yollar tıkalıydı. Kumkapı civarlarına kadar gidebildik, bazı sürücüler beton bariyerleri kaldırdı, diğer yöne girip yakındaki bir otelde sabahlamak zorunda kaldım."

"Yazıcı da havalimanından çıkıp gitti"

Havalimanında bulundukları sırada, ele geçirmeye çalışan bir kuvvet bulunmadığını savunan Kürkçü, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En azından VIP Salonu'nu ele geçirmeye çalışan bir kuvvet olmadığı için kimse bu kuvvete meydan okumadı. Peki olsaydı, namlular insanların burnuna dayansaydı ne olurdu? Ben ortak bir tavır olacağını düşünmüyorum çünkü ortak bir düşünce de ortada yoktu. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tavrı çok açık deniyorsa, bu tavrı da eğer Hayati Yazıcı temsil ediyorsa, Yazıcı da bizimle aynı tavırları gösterdi. Havalimanından çıkıp gitti.”

"Halk 'evet' derse, kasetçilere 'evet' demiş olacak"

Anlatılanların farklı parçaların bir araya getirilmesiyle oluşturulduğunu kaydeden Kürkçü, "Tarih yazmaktan söz ediliyor ya darbeciler tankları getirselerdi, biz de tarihe katılırdık. Ama böyle katılmak mümkün oldu. Herkes kendi isteğine göre bir tarih yazmıyor. Ben anlatılan öykünün ayrı zaman parçaları birleştirilerek konuşulduğunu düşünüyorum. O sırada Cumhurbaşkanı orada değil, tanklar değil, halk değil. Bunların hepsi 'Nasıl olsa kimse bir şey bilmiyor' varsayımı ile anlatılan, insanların bilmesi değil, zannetmesi istenilen şeyler. Mesela Kılıçdaroğlu ile ilgili şu söylenen şeyi nasıl kabul edebiliriz, diyor ki 'Kasetle geldin kasetle gideceksin'. Şimdi kaseti kimin yaptığını daha önce gördük, onları hapsettiniz. Şimdi siz mi imal ediyorsunuz, bunu mu söylemek istiyorsunuz? Halk eğer 'Evet' derse kasetçilere 'Evet' demiş olacak. Bence halk kasetçilere 'Evet' demez" diye konuştu.