Ertuğrul Kürkçü ‘ana dilde savunma’ tasarısına şerh koydu

 

Hülya Karabağlı

 

ANKARA

 

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndan geçen ‘anadilde savunma’ yasa  tasarısına  muhalefet şerhi koydu. Kürkçü, “Tasarının getirmeyi amaçlar göründüğü iyileşme gerçekte, 1923 Lozan Barış Antlaşmasının ulusal üstü hükümlerinin de gerisindedir” dedi. Lozan Antlaşması’nın kültürel hakların korunmasına ilişkin hükümlerine dikkat çeken Kürkçü,  “Bu hükümlerin bir kısmı Türkiye’deki “müslüman olmayan” azınlıklarının korunmasına yönelik olmakla birlikte; bazı hükümleri, aralarında Kürtlerin de bulunduğu “gayrimüslim azınlık” statüsünde olmayan, farklı kültürlerin haklarını da güvence altına almaktadır” dedi.

Kürkçü’nün, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na verdiği muhalefet şerhi şöyle:

 

Tasarının iyileştirmeleri ‘çok geç ve çok az’

 

-Adalet Bakanlığı’nın sunduğu 1/708 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1. Maddesi metnin ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Tasarının önemi cezaevlerinde süre giden ve 65. gününe varan açlık grevlerinin en önemli taleplerinden birine karşılık verme eğilimini yansıtır görünmesiyle ilgilidir. Ancak durumun ciddiyeti karşısında tasarının getirdiği iyileştirmeler  “çok geç ve çok az”dır, hatta kimi yönleriyle iyileştirmeyi amaçladığı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 202. Maddesi’nin güvenceye aldığı hakları geriye götürmektedir.

 

Lozan’ın gerisinde

 

-Tasarının getirmeyi amaçlar göründüğü iyileşme gerçekte, 1923 Lozan Barış Antlaşmasının ulusalüstü hükümlerinin de gerisindedir.Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş anlaşması olan Lozan Barış Antlaşması’nın, III. Bölümünde kültürel hakların korunmasına ilişkin hükümler yer almaktadır. Bu hükümlerin bir kısmı Türkiye’deki “müslüman olmayan” azınlıklarının korunmasına yönelik olmakla birlikte; bazı hükümleri, aralarında Kürtlerin de bulunduğu “gayrimüslim azınlık” statüsünde olmayan, farklı kültürlerin haklarını da güvence altına almaktadır.

 

Kendisini daha iyi bildiği dilde ifade edemeyecekse

 

-Tasarı mahkeme önündeki kişilerden “Meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmeyenler” için savunmanın her aşamasında tercümandan yararlanmaya bir kısıtlama getirmezken -ve getirmemesi gerekirken-  “Meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen sanık”lara tercümandan yararlanma hakkını yalnızca iki kez, iddianame ve esas hakkındaki mütalaanın okunmasından sonra tanımaktadır. 

 

Parası olduğu kadar konuşacak

 

-Her ne kadar İzmir Milletvekili Hamza Dağ ile Kahramanmaraş Milletevkili Nevzat Pakdil’in sundukları önergeyle Tasarının “tercüman”la ilgili hükümleri geliştirilmişse de “kendisini daha iyi ifade edebileceğini ifade ettiği” dille savunma yapacak olan sanıklar eninde sonunda  “savunma yapacağı oturumda tercümanını hazır bulundurmak” zorunluluğuyla baş başa bırakılmıştır.   Dağ ve Pakdil’in önergeleri “sanıklar”ın Tasarının ilk halindeki tercümanı kendilerinin bulması mecburiyetini gidermekle birlikte, Tasarının özü değişmeksizin kalmıştır. Demek ki “Kendisini daha iyi ifade edebileceğini ifade ettiği dil”e başvuranlar bunun bedelini ödeyeceklerdir. Özetle herkes mahkemede parası kadar konuşacaktır.

 

Yasa bu haliyle çıkarsa hiçbir hasta mahpus tahliye edilemez

 

-Tasarı metninde maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeni ile ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmdan bahsedilmektedir. Madde metni bu hali ile yasalaşırsa hiçbir hasta mahpus tahliye edilmeyecektir. Madde metni düzeltilerek sadece maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık ifadesi ile yetinilmelidir.