Ertuğrul Özkök: Arkadaş bunca meselemiz varken, kafanı benim lezbiyenliğime mi taktın?

Ertuğrul Özkök: Arkadaş bunca meselemiz varken, kafanı benim lezbiyenliğime mi taktın?

Ertuğrul Özkök"Tansu'ya mektuplar" başlığı altında,  yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün 95. Oscar Ödül Töreni'nde 7 ödül kazanan Everything Everywhere All at Once (Her Şey Her Yerde Aynı Anda) filminin sinema tarihinde yeni bir neslin açtığı yeni bir çağın filmi olduğunu ifade etti. Özkök, "İnanılmaz bir senaryo… Gerçek diye yaşadığımız evrende hayatta kalabilmek amacıyla “Adaba uygun” hale getirmek için ehlileştirdiğimiz yanımızın aslında içimizdeki asıl “Biz’in” yanında ne kadar korkak, ne kadar renksiz ve ruhsuz olduğunu anlatan başka bir evren öneriyor bize…" ifadelerini kullandı.

Özkök'ün "Arkadaş bunca meselemiz varken, kafanı benim lezbiyenliğime mi taktın" başlıklı yazısı şöyle: 

Arkadaş bunca meselemiz varken, kafanı benim lezbiyenliğime mi taktın

Yok yok durun siyasi bir başlık değil bu…Cumhur İttifakı’nda yeni arayışlarda gözünü “Kadının nafakasına” dikip, bunu ittifak masasına getiren yüzde sıfır küsurluk partilerle ilgili bir ima falan da değil.Onların kadının nafakası üzerinden pazarlığı kendilerini ilgilendirir.…Neticede, herkes hakettiği, kendine yakışan masada yerini ve sandalyesini bulur.

Bu cümleyi ne zaman, nerede, kim söyledi?

Bu cümleyi, geçen Pazar Oscar’da neredeyse bütün önemli ödülleri toplayan “Her şey, Her yerde, Aynı Anda” adlı filminden aldım.Önceki gece filmi seyrettim. Meraklılarına faydalı bir not vereyim.Bu yıl birinciliği alan bu film de, ‘En İyi Yabancı Film’ seçilen “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” filmi de Netflix’te var.İkisi de harika film.Ama yedi Oscar alan “Her şey, Her yerde, Aynı Anda” filmi bana göre sinema tarihinde yeni bir neslin açtığı yeni bir çağın filmi…Belki de Metaverse evrenin ilk ticari filmi…

Acaba benim çekirdek ailem başka bir evrene geçebilir mi?

Aslında filmin konusu son derece basit ve sıradan.Açtıkları çamaşırhanede çok çalışan Uzakdoğu göçmeni bir çekirdek aile.Anne, baba, ergenliğe giden kızları ve yaşlı bir babadan oluşuyor…Aslında çok sıradan bir aile…Ama bu kadar sıradan kişiliklerin her birinin içinde yaşayabilecekleri başka bir evren mümkün olursa…O küçük dünyayı metaverse bir evrene çevirebildiklerinde, her evrene başka bir kimlikle geçen kişiliğimizin aldığı biçimler hayret verici bir dünya ortaya çıkarıyor.

Gölge kişiliğimiz; şu adaba uygun kişiliğimizden daha mı saygıdeğer

Sıradan ve günlük hayatta bastırılan kişiliklerimiz bir başka evrende çok renkli, çok isyankâr, çok meydan okuyan…Ve hayatın gerçek anlamını ortayla koyan renkli birer karaktere dönüşüyor.Carl Jung’un anlattığı “Gölge kişiliklerimizin”, aslında hayalet değil, asıl kişiliğimiz olduğunu ve bunun çok daha saygıdeğer, çok daha renkli ve cesur olduğunu görüyoruz.İnanılmaz bir film.Geçtiğimiz yıllarda Oscar kazanan “Parazit’ten” çok daha komplike…Sinemanın bir montaj sanatı olduğunu çok daha iyi anlıyorsunuz.

Hayatta kalmak için kendimizi ehlileştirmek işe yaradı mı?

İnanılmaz bir senaryo…Gerçek diye yaşadığımız evrende hayatta kalabilmek amacıyla “Adaba uygun” hale getirmek için ehlileştirdiğimiz yanımızın aslında içimizdeki asıl “Biz’in” yanında ne kadar korkak, ne kadar renksiz ve ruhsuz olduğunu anlatan başka bir evren öneriyor bize…İsterseniz fazla laf kalabalığı yapmadan, filmden not aldığım ve beni çok etkileyen cümlelerle ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım..Bakın bakalım o cümlelerden birinde veya hangilerinde kendinizi de bulabileceksiniz?

Test: Bu cümlelerden hangisi sizsiniz bulun

(*) BİZ KİMİZ: “Öteki evrene atlamamızın amacı, bizi olmamız gereken yere götürmesidir…”***(*) NASIL GEÇECEĞİZ: "Evren sıçraması yapmamız gerekecek. Bunun için bir sıçrama tahtası bulmalıyız.”***(*) NASIL SEVECEĞİZ: “Ona sevdiğini söyle, yalan bile olsa söyle…”***(*) DOĞRU İNSAN İÇİN GİTMEK: “Üzgünüm Evelyn gitmem lazım evden. Doğru Evelyn’i bulmam lazım.”

Kaç kurabiye yiyerek Kung Fu olabilirsiniz

(*) CESARET BULMAK İÇİN: “Unutma… Bir kurabiye bile Kung Fu olabilir.”***(*) KENDİMİZİ ANLATABİLMEK: “(Öteki evrende) Hayatımı gördüm sensiz hayatımı… Keşke sen de görebilseydin…”***(*) VEGANLARA İYİ HABER Mİ: “Benim evrenimde ineklerin soyu tükendi..”

Bu kavgayı ancak altına işeyerek kazanabilirsin

(*) HAYATIN YÜKÜNÜ TAŞIMAK: “Fazla yüklenen zihinler kırılır. Ölür seninki sadece çatladı…”***(*) DİRENMEK ÜZERE: “Altına işemeyi dene. Bu hep iyi bir sıçrama tahtasıdır…”

Parmakların sosis olsa yer misin?

(*) HAYAL ETMEK ÜZERE: “Parmaklarınızın sosis olduğu bir dünya tahayyül edin…”***(*) KAFAYA TAKMAK ÜZERİNE: “Dünyanın bunca sorunu arasında benim lezbiyen olmama mı taktın…”***(*) NEREYE GİDİYORUZ ÜZERİNE: “Bu karadelik hepimizi içine çekiyor… Kaybolup gideceğiz…”

Amok koşusu yapan Türkiye uzay ufkuna nasıl girer

Filmin son bölümü bu cümle üzerine takılıp kalıyor.Ben de taktım ve eksik cümleleri kendimce tamamladım.Tarihimizin en büyük depremi ve yaklaşmakta olan seçim bize açıkça gösterdi. Hep birlikte bir “Amok Koşusu” yapıyoruz. Kapkara bir delikte kaybolup gideceğiz.Kapkaradeliğin ağzındaki “Uzay ufkunda” sabit, buz gibi, ruhsuz bir fotoğrafımız kalacak sadece…Gerisi yokoluş…O nedenle diyeceğim ki;Arkadaş bugün insanın ve yaşadığımız toplumun bunca meselesi varken…Gel sen kadınların lezbiyenliğine, nafakasına, erkeklerin gay’liğine takma…Böyle gidersen senin zaten şimdiden gırtlağına kadar gömüldüğün Kapkaradelik’in Uzay Ufkunda silik bir vesikalığın bile kalmayacak.O yüzden sen de artık bir başka evrene sıçrama yap…Hiç olmazsa Uzay Ufkunda afilli bir fotoğrafın kalsın…

FİLMİ İZLEYECEKLERE ÖNEMLİ NOT: BİR:Filmle ilgili tek eleştirim biraz uzun olması.İKİ: Filmi hiç beğenmeyebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz. Ben çok beğendim demek sadece benimle ilgili bir hissiyat. Beğenmezseniz yarıda, hatta başta bırakın. Dedim ya haklı da olabilirsiniz.