Ertuğrul Özkök: Bezgin Bekir ve bir 'cami cemaati' efsanesinin sonu

Ertuğrul Özkök: Bezgin Bekir ve bir 'cami cemaati' efsanesinin sonu

Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, ABD ara seçimlerini değerlendirdi. Özkök, "Diyeceğim bundan böyle kim ki din istismarı ile oy toplamaya kalkar… Hepsini ağır bir Trump hezimeti bekliyor… Bütün İslam dünyasında ‘Müslüman Kardeşler’ hareketinin tarihe gömülmesinden sonra cami Cemaati efsanesi de bitiyor. Tıpkı Ayasofya’yı camiye çevirmenin AKP’nin oy haznesine bir şey getirmediğini gördüğümüz gibi…" yorumunu yaptı.

Özkök'ün "Bezgin Bekir ve bir 'cami cemaati' efsanesinin sonu" başlıklı yazısı şöyle:

Bezgin Bekir ve bir 'cami cemaati' efsanesinin sonu

Bu sabah yazıyı yazmaya başladığım saatlerde önüme gelen haberlerden biri şuydu:

Bezgin ve bitkin ABD Başkanı Biden, gelen seçim sonucundan sonra son derece rahatlamıştı ve Beyaz Saray’da kutlama yapılıyordu…

Bunu okuyunca aklıma Hürriyet’in 28 yıl önceki bir manşeti geldi:

“Şimdi fıkra sırası bende…”

Neden olduğunu anlatacağım, ama önce ABD’de geçen salı günü yapılan seçimin açık sonucuna bakalım…

Beyaz Saray'ın Bezgin Bekir'i mi yoksa makul Amerika mı direndi?

Benim gördüğüm bu seçimin iki sonucu var:

(*) BİR Amerika’yı baştan sona bir Trump dalgasının saracağının iddia edildiği ve herkesin çok ağır bir darbe alacağını beklediği yorgun, bezgin Biden kimsenin beklemediği bir sonuç aldı.

Son 20 yılda bir başkanın ara seçimde aldığı en iyi sonuçtu bu…

(*) İKİ Herkesin bu seçimden sonra, 2024’teki başkanlığını garantileyeceğine kesin gözüyle baktığı Trump ise seçimin en büyük kaybedeni oldu.

Çünkü kendi partisi içinde bile adaylığı tartışmaya açıldı.

Onun “Sleepy Joe” (Uykulu Joe) dediği kişi ise o saatlerde Beyaz Saray’da rahatlamış şekilde uykuya yatıyordu.

28 yıl önce, 'Şimdi fıkra sırası bende' diyen biri

Bu olay beni 1980’li yılların sonuna, o dönemdeki bir ara seçime götürdü.

Özal Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş, başbakanlık koltuğu ise rahmetli Yıldırım Akbulut’a kalmıştı.

ANAP tepetaklak gidiyordu.

Sabah gazetesi onun hakkında fıkra yarışması açmıştı.

Her gün onunla dalga geçen manşetler atılıyor, fıkralar yayınlıyordu.

İşte öyle bir ortamda yapılan ara seçimden Akbulut’un başında bulunduğu ANAP, tarihinde son kez başarı ile çıkmıştı.

O sabah Hürriyet’in Ankara Büro Temsilcisi Fatih Çekirge Başbakanlık konutuna çıkmış ve ondan şu manşetle dönmüştü:

“Şimdi fıkra sırası bende…”

Ama mütevazı bir Anadolu insanıydı ve hiçbir zaman başkaları hakkında fıkra anlatmadı.

O gün “fıkra nobranlarının” hissettiklerini bilmek isterdim.

Tıpkı bugün Trump’ın ve onu destekleyenlerin ne hissettikleri gibi…

Ayasofya'yı müzeden camiye çevirene iktidar garanti mi?

“Camii cemaatini yanına almayan bir siyasi hareket başarı kazanamaz…”

“Dindarlık oy getirir…”

“Ayasofya’yı tekrar camiye çevirirsek iktidar garanti…”

Son 50 yıl boyunca Türk siyasetinin sağ kesimine hakim olan duygusal kanun  buydu…

Yine son 50 yılda toplumun merkez ve merkez sol kesimine, yani muhalefetine hâkim olan duygu da şuydu:

“Din istismarı oy getirir…”

Bu duygunun yarattığı kompleks sonunda toplumun o kanadını da şu düşünceye getirdi:

“Aman Ayasofya konusunda ses çıkarmayalım. Bize oy kaybettirir…”

Sarayı meleklere açan Evangelist siyaset de çöktü

Sanmayın ki bu sadece bizde böyledir.

Evangelist Latin Amerika ve Amerika Birleşik Devletleri'ne bile hâkim olan duygu buydu.

Yani bir tür  “kilise cemaati” inancı birçok demokratik ülkenin siyaseti üzerinde hayalet gibi dolaşıyordu.

Bu duygu son 2 haftada hem Latin Amerika hem de ABD’de hiç beklemediği bir darbe yedi…

Brezilya’nın popülist otoriter lideri Bolsonaro ve Evangelist katoliklerden bile radikal protestan eşi bütün seçim kampanyası boyunca “kilise cemaatine” seslendi.

Miting meydanlarını kilisede Pazar ayinine çevirdi.

Rakiplerinin Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı iblisin, şeytanın eline bıraktığını, kendilerinin ise o sarayı kurtarıp tekrar Hazreti İsa’nın meleklerinin emrine verdiğini anlattı.

Rakiplerini Wodoo yapmakla, büyücülükle suçladı.

Meydanlarda hayali cadılar yaktı…

Sonuç ortada…

Kaybetti…

Massachusetts'in artık kadın LGBTİ bir valisi var

Trump yanlılarının ellerindeki en büyük silah ise “kürtajın anayasa ile yasaklanmasıydı.”

Eşcinsellere karşı “Hristiyanlığın yapması gerekeni” yapmaktı.

İkisi de tutmadı…

Massachusetts’ın artık bir LGBT kadın valisi var.

Halkın oylarıyla yani…

Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’nde küçük bir çoğunluk elde etmelerine rağmen, şu an zaferi değil, neredeyse bir hezimeti konuşuyor.

Ve Beyaz Saray’ın yorgun bitkin sakini ise şimdilik yoluna devam ediyor.

Amerikan demokrasisinin mahfına neden olabilecek bir Trump istilası ise en azından şimdilik savuşturulmuş bulunuyor.

O, bundan kendine bir pay çıkarmak için uğraşacak ama bundan böyle onun rakibi demokratlar değil, kendi partisi içindeki makul siyasetçiler olacak.

Ve onlar bu seçimden çok daha güçlü çıktılar.

Trump’ın asıl sorunu ise adaletle olacak.

Tahmin ediyorum bu sonuç, adaletin  üzerindeki tahakkümü de azaltacağı için işi hiç de kolay değil.

Neticede onun tahriki ile basılan bir Kongre meselesi var.

Aynı gün aynı ABD'den gelen "0" ve "1" devrimi

Amerika’da bu sonuçların ortaya çıktığı gün bir başka konuda çok önemli bir açıklama geldi.

Dünyanın ilk bilgisayar devi IBM, bilgi işlem alanında yeni bir dönemi başlatacak olan kuantum bilgisayarını tanıttı.

“433 qubit hızında bir bilgisayar bu.”

Ne anlama geldiğini daha sonra kullanarak öğreneceğiz.

Dijital dünyanın en büyük kanunu olan “0” ve “1” sisteminde yeni bir çağa geçişin habercisi bu.

Bildiğimiz “bit” dönemi kapanıyor, bilmediğimiz “qubit” dönemi açılıyor.

Kilise cemaati seçimde ağır bir “Kürtaj ve LGBT darbesi” yerken, bilim topluluğu yeni bir zaferini ilan ediyordu.

Müslüman Kardeşler sonrası yeni şeyler söyleme zamanı 

Diyeceğim bundan böyle kim ki din istismarı ile oy toplamaya kalkar…

Hepsini ağır bir Trump hezimeti bekliyor…

Bütün İslam dünyasında ‘Müslüman Kardeşler’ hareketinin tarihe gömülmesinden sonra cami Cemaati efsanesi de bitiyor.

Tıpkı Ayasofya’yı camiye çevirmenin AKP’nin oy haznesine bir şey getirmediğini gördüğümüz gibi…

Şimdi siyasette yeni şeyler söyleme zamanıdır…

Çünkü “Dünle beraber gitti cancağazım, ne kadar söz varsa düne ait..”