Ertuğrul Özkök, "Deprem Mektubu" başlığı altında, yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün, depreme değindi. Özkök, "Hem enkaz üstündeki, hem de enkaz altındaki insanların hayatlarını uzatmak için hayvanların kış uykularının sırrı bize epey yardımcı olacak gibi…" düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Bizi enkaz altından kış uykusuna yatmış bu ayı mı kurtaracak?" başlıklı yazısı şöyle:
Bizi enkaz altından kış uykusuna yatmış bu ayı mı kurtaracak?
Yaşadığımız şu günlerde başlık bazılarınıza tuhaf gelebilir.
Gelmemeli…
Günlerdir siyasetten başka bir şey konuşmuyoruz ve deprem bölgelerindeki insanlar trajediyi yaşamaya devam ediyor.
Bu başlığı benim küçük bir protesto eylemim olarak kabul edebilirsiniz.
Yazının amacı ise çok başka…
Son günlerde çözülmeye başlanan hayvanlarla ilgili bir sırrı sizle paylaşmak.
Bu depremde öğrendiğimiz bazı gerçeklerden biri de şuydu:
Enkaz altında sağ kalanların bir bölümü umut çizgisini geçtiğimiz süreden sonra bile hayatta kalmayı başardı.
Ancak bununla birlikte şu acı gerçeği de öğrendik.
Enkaz altında kalıp da 10 gün sonra kurtulanları bekleyen en büyük tehlike böbreklerinin hasar görmesi nedeniyle hayatlarını kaybetme ihtimali ile karşı karşıya kalmasıydı.
Bunun nedeni de, enkaz altında içecek su bulamayınca ürenin kana karışıp vücudu zehirlemesiydi…
Bilim insanları şimdi şunu soruyor:
Ayılar kasım ayı ortalarında kış uykusuna yatıyor ve nisan ayının ortalarında uyanıyorlar.
Kış uykusuna yatan bir ayı 5-6 ay hiç su içmediği, hiç idrar yapmadığı veya çok az yaptığı halde vücudundaki üre neden onu zehirlemiyor?
Üstelik kış uykusuna yatan hayvanlar, aynı ağırlıktaki kış uykusuna yatmayan hayvanlara göre yüzde 50 daha uzun yaşıyor…
Neden?
Tabii soruyu daha da genişletebiliriz…
Kış uykusuna yatan hayvanlar, açlığa, susuzluğa ve vücut ısılarının düşmesine nasıl dayanabiliyorlar?
Ama en öncelikli soru şuydu:
Kış uykusuna yatan hayvanların böbrekleri nasıl oluyor da hasar görmüyordu? Nasıl oluyor da ayılar idrarlarını yapmadıkları ve su içmedikleri halde üre kana karışıp vücudu zehirlemiyordu?
Bu sorunun ilk cevabı geçen yıl ‘Science’ dergisine yayınlanan bir makale ile cevabını buldu.
Kanada Montreal Üniversitesi öğretim üyesi Matthew Regan, Wisconsin Üniversitesi öğretim üyesi Hannah Carey’le birlikte bu sorunun cevabını “Onüç çizgili Spermofil” denilen Alp dağı sıçanında buldular.
Buna göre dağ sıçanının vücudundaki mikrobiyotalar, hayvan uyuma haline geçince değişikliğe uğruyor ve üreyi dönüştürerek bir tür azota çeviriyordu. Böylece üre, idrar yoluyla dışarı atılmak yerine amino aside dönüşüyor ve bağırsaktaki bakteriler aracılığıyla absorbe ediliyordu.
Enkaz altındaki insan vücudunun yapamadığı işlem işte buydu…
Peki enkaz altındaki insan vücuduna bu kabiliyet kazandırılabilir mi?
Henüz bilinmiyor…
Ama şimdilik en azından bu soru sorulmaya başlandı.
Tabii sorulmaya başlayan başka sorular da var.
Kış uykusuna yatan hayvanların bugüne kadar bilinmeyen bazı sırları insana da sağlık bakımından ve hayatı uzatma bakımından yeni ufuklar açabilir mi?
Canlılar dış ısı şartlarının değişmesine farklı biçimde direniyor.
Bazıları göç ederek, bazıları kürkleri ile bazıları da kış uykusuna yatarak.
İnsan gibi bazıları ise giyinerek veya iç mekân ısısını ayarlayarak…
Şimdi önümüzde küresel ısınma tehlikesi var.
Küresel ısınmanın bizlere vereceği zararın azaltılması bakımından çok önemli…
İnsan vücudu normal ısısı olan 36-36.5’un 3 derece altına düştüğü zaman zor nefes almaya başlar.
32 derecede artık ciddi bir tıbbi müdahale gerekir. 26 derece artık ölüm aşamasıdır.
Oysa ayıların, yazın 37-38 derece olan vücut ısıları kış uykusuna yatınca 30-35 derece arasına iniyor ve 5-6 ay boyunca bu ısıda kalıyor.
Kutup sincapları ise kış uykusunda vücut ısılarını 37-38 dereceden eksi 3 dereceye kadar indirebiliyor.
Yani resmen donduruyor kendisini…
Dahası oksijen ihtiyacının azaltabilme kabiliyetini kazanmak.
Ayılar kış uykusunda kalp atış hızlarını dakikada 60’dan 8-10’a indiriyor.
Daha da önemlisi nefes alıp verme ritmlerini dakikada 30’dan 2’ye indirebilmeleri.
Yani bir dakikada sadece 2 defa soluk alıp vererek 7 ay yaşayabiliyorlar.
Kutup sincaplarınınki ise iyice ilginç.
Normalde dakikada 200 olan kalp atışlarını kış uykusunda 2-3’e indirmeyi başarıyorlar.
Bu da tüketilen oksijen miktarını düşürüyor.
Dediğim gibi üstelik yaşam süreleri, aynı ağırlıkta olup da kış uykusuna yatmayan canlılara göre 2 kat fazla.
Kısaca hem enkaz üstündeki, hem de enkaz altındaki insanların hayatlarını uzatmak için hayvanların kış uykularının sırrı bize epey yardımcı olacak gibi…