Ertuğrul Özkök: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın apartman sakini tavrı hoşuma gidiyor

Ertuğrul Özkök: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın apartman sakini tavrı hoşuma gidiyor

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında aidatını ödemeyen ülkeleri eleştirmesine ilişkin “Apartman sakini tavrı benim hoşuma gidiyor” yorumunu yaptı. Erdoğan’ın üslubunu direk ve samimi bulduğunu belirten Özkök, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Ayakkabımın bağcığını bağlayacağım” cümlesini bile Osmanlı tarihine, İslam büyüklerinin deyişlerine, ayetlere bağlayarak kocaman ve anlaşılmaz bir paragraf haline getirmesinden daha sahici olduğunu söyledi.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın dünkü köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili yazdığı şiirle gündeme gelen Alman komedyen Jan Böhermann’a ‘Aşağılık Alman’ demesini eleştiren Özkök, “Ben olsam o televizyoncuyu kesinlikle muhatap almaz, direkt Alman halkına seslenirdim” dedi. Özkök “Alman kardeşim… Sen ki Goethe’yi çıkarmış bir milletin ferdisin. O millet ki Kant’ı, Beethooven’ı, Schiller’i, Bach’ı, Nietzsche’yi, Thomas Mann’ı çıkarmıştır. Şimdi bu seviyesiz mizahla övünebilir misin? Bak kardeşim, tamam. O adamın yaptığı bana hakarettir... Ama bu benim değil, senin meselendir. Çünkü bu seviyesizlik, bu zekâ yoksunluğu, benden çok sana, senin de ait olduğun millete hakarettir.” ifadelerini kullandı.

Özkök’ün bugün (19 Nisan 2016) yayımlanan “Bu iş beni aşar kardeşim” başlıklı yazısı şöyle:

Aman ha... Yanlış anlamayın. Sakın bana 'Fitneci' falan demeyin...

***

Ben fark etmemişim...

Olayı dün Cumhurbaşkanı’na yakın Sabah gazetesinin bir köşesinde okudum.

Aynen aktarıyorum.

***

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz iki hafta önce, Alman Bild am Sonntag gazetesine verdiği röportajda, Türkiye-AB arasında varılan ‘Geri Kabul Anlaşması’na dair sorulan soruya şu cevabı vermiş:

“Biz Erdoğan’la anlaşmadık, Türkiye Cumhuriyeti ile anlaştık. Biz Davutoğlu yönetimindeki hükümetle müzakere ediyoruz. Oldukça ciddi bir ortak.”

***

Cumhurbaşkanı’na yakın yazarın yorumu şu:

Bu sözün anlamı, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’na ‘ciddiyetsizlik’ ithamında bulunmak, muhatapları olmadığını ilan etmektir.”

***

Yazar, aynı gazeteden bir başka köşe yazarını da yanına alarak soruyor:

“Hükümet bu iddiaya neden sessiz kalıyor?”

***

Benim saf kafam, iki yazarın müddeiumumi edasıyla parmağını Başbakan’a uzatıp, “Suçlu ayağa kalk” tavrını anlamıyor.

***

- Çünkü AB temsilcisinin lafı bana, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin bir başbakanı vardır” cümlesi kadar normal geliyor

- Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası böyle yazıyor ve onu muhatap almaları bana çok normal geliyor.

- Çünkü kendi kendime soruyorum:

Türkiye, Almanya ile ilgili meselelerinde kimi muhatap alıyor?

Almanya Cumhurbaşkanı’nı mı, yoksa Başbakan Merkel’i mi? 

***

Yine de ben fazla bulaşmayayım.

Belli ki orada ciddi bir mesele var.

Ve bu mesele beni aşar.

 

Ben ‘Aşağılık Alman’ demezdim onun yerine şunu derdim

 

Bir kere daha yazıyorum.

Türkiye Cumhurbaşkanı’na hakaret eden seviyesiz ve zekâdan yoksun bir şiire verilecek en iyi cevap; mahkemeye vermek, ona “Aşağılık Alman” diyerek, bütün Alman halkına dönebilecek hakaretamiz bir ifadeyle yüklenmek değildir.

***

En etkili tavır, seviyesizliğe seviye ile zekâsızlığa zekâ ile verilen cevap olabilirdi.

***

Ben olsam o televizyoncuyu kesinlikle muhatap almaz, direkt Alman halkına seslenirdim. Nasıl ki, Cemil Bayık’ın yaptığına kızıp “Aşağılık Kürt” demiyorsam...

Nasıl ki, iftira atan bir Türk köşe yazarına “Aşağılık Türk” demiyorsam...

Ona da ‘Aşağılık Alman” değil, tam aksine ‘Alman kardeşim” der ve şunu söylerdim:

***

“Alman kardeşim...

Sen ki Goethe’yi çıkarmış bir milletin ferdisin.

O millet ki Kant’ı, Beethooven’ı, Schiller’i, Bach’ı, Nietzsche’yi, Thomas Mann’ı çıkarmıştır...

Şimdi bu seviyesiz mizahla övünebilir misin?

Bak kardeşim, tamam... O adamın yaptığı bana hakarettir... Ama bu benim değil, senin meselendir.

Çünkü bu seviyesizlik, bu zekâ yoksunluğu, benden çok sana, senin de ait olduğun millete hakarettir…”

 

Apartman sakini tavrı benim hoşuma gidiyor

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam ülkeleri liderlerine “Aidatını öde kardeşim” tavrını sevdim.

Ben bu üslubu seviyorum.

Direkt, samimi...

Uluslararası ilişkilere sıcaklık veren bir sahicilik gibi görünüyor bana.

En azından Başbakan Davutoğlu’nun “Ayakkabımın bağcığını bağlayacağım” cümlesini bile Osmanlı tarihine, İslam büyüklerinin deyişlerine, ayetlere bağlayarak kocaman ve anlaşılmaz bir paragraf haline getiren üslubundan daha sahici geliyor.

 

Altan kardeşim unutma, Ahmet Hakan da artık Nişantaşı çocuğu

 

Altan Tan kardeşim...

Ensar Vakfı’nın arkasında dur, önüne yat, ne istersen yap, tamam.

Ama bunu savunurken niye işin içine “Üç tane Nişantaşılıyı, Bebekliyi memnun edeceğim” gibi artık iyice pespayeleşen avam bir cümleyi sıkıştırıyorsun? 

Üstelik Ahmet Hakan gibi has bir Nişantaşılının da Ensar Vakfı’nı en az senin kadar iştiyakla savunduğunu bildiğin halde nedir bu araya Nişantaşı’nı, Bebek’i sokuşturma telaşı? Yahu... Bak söyleyeyim, asıl sen bu halinle çakma Ensarcı oluyorsun...

Yazının tamamını okumak için tıklayın