Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, hükûmet ve MHP'nin açıklamalarıyla zincir marketleri hedef almasına değindi. BİM'in kapısına "devlet" yazılmasına yazısında yer veren Özkök, "Altmış yıl boyunca ekonomi politikalarını iflasa götüren iktidarların en başarılı olduğu şey işte buydu…Hayali düşmanlar yaratıp, kendi hata, ısrar ve beceriksizliklerinin bedelini “Operadaki hayaletlere” ödetmek. BİM kapısındaki 'devlet' bize işte bunu anlatıyor." değerlendirmesini yaptı.
Özkök'ün "Devlet'in "üç harfli" kapısını işaretlediği dakikalarda açıklanan 'üç rakam" başlıklı yazısı şöyle:
Devlet'in "üç harfli" kapısını işaretlediği dakikalarda açıklanan 'üç rakam'
Dün Türkiye iktisat tarihinin ilerisi için en endişe verici olaylarından birini yaşadık.
Genellikle gelir düzeyi düşük ailelerini alışveriş ettiği BİM mağazalarından birinin kapısı “ işaretlendi”
Kapısına “ Devlet” yazıldı.
Umarım bu olay, ilerde yaşama ihtimalimiz olan çok vahim bazı başka olayların ilk işareti olmaz.
Çünkü olay sadece bununla kalmadı, organize tehditlere kadar uzadı.
Eminim AKP’nin makul kadrolarının da canını çok sıkmıştır böyle bir gelişme.
Şimdi bir başka noktaya gidelim.
Kapıya "Devlet" yazısının yazıldığı saatlerde çok ilginç bir rakam açıklandı.
Dünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden biri olan Ipsos’un son anketinin sonuçlarından biriydi bu.
Anket, kasım ayı sonunda yapılan ve eskiden “ Kara Cuma”, şimdiyse “Şanslı Cuma” denilen indirimli satış haftası ile ilgiliydi.
Bu hafta boyunca alışveriş yapanlara şu soru sorulmuş:
“İndirim haftasında en çok hangi ürünleri almayı tercih ettiniz?”
Mantıken nasıl bir sonuç beklersiniz?
Normal olarak insan böyle özel bir indirim gününde hangi ürünlere yönelir?
Mesela, daha yüksek fiyatlı ev eşyası, elektronik eşya ve marka giyecek gibi normal fiyatlarıyla ulaşılmaz gibi görünen ve özlem duyulan bazı ürünler…
Veya görece daha pahalı cilt bakımı, makyaj malzemesi gibi ürünlere değil mi…
Bu haftalar onlara ulaşmak için bir fırsat olarak görülür.…
Hayır öyle değil.
IPSOS araştırmasına göre birinci sırada, yüzde 31 ile temizlik malzemesi geliyor.
Giyim konfeksiyon yüzde 29 ile ikinci sırada.
Ucuzluk haftası hücumu size bir şeyi hatırlatmıyor mu?
Hani savaş çıkma ihtimali, yaklaşan bir felaket veya Covid’den kapanma gibi durumları…
İnsanlar böyle durumlarda temel gıda ürünleri ve temizlik malzemesi, su gibi ürünlere hücum ederler.
Türkiye’de bu üç ihtimal de yok…
Öyleyse bu hücum niye?
Sakın, halkın enflasyonun ineceğine zerre kadar inanmaması gibi bir psikoloji olmasın bu…
İyi de o bir türlü enflasyonun sorumlusu kim?
Daha çok gelir düzeyi düşük insanların ucuz diye alışveriş ettiği BİM ve ŞOK gibi alışveriş zincirleri mi…
Yani bugün iktidar yanlılarının “Üç Harfli” diyerek cinleştirdiği, şeytanlaştırdığı alışveriş zincirleri…
Onlar mı sorumlu; yoksa dün onların kapılarına yazılan “Devlet” mi…
Yani iktidar…
Ama şimdi kapıya adını yazdıran Devlet, halka diyor ki, “Enflasyonun sorumlusu ben değilim, bu “Üç harfliler…”
Biz ödediğimiz vergilerin nerelere harcandığı konusunda devletten bir bilgi alamıyoruz.
Ama, kapıya dayanıp adını yazdıran "Devlet", BİM’in rakamlarını en ince ayrıntısına kadar biliyor.
Medya da biliyor.
Barış Soydan’ın yazısına göre BİM’in yıllık net kâr marjı yüzde 4.43 seviyesinde.
Yıllık kârı ise yüzde 109 artmış.
Aynı gün bir dördüncü rakam daha açıklandı.
Devletin, artık kimsenin inanmadığı TÜİK verilerine göre bile yıllık gıda enflasyonu yüzde 102…
Tarımsal ürün enflasyonu ondan da fazla…
Yani BİM, geçen yıl ancak sermayesini koruyabilmiş.
Bu durumda BİM’in kapısına adı yazılan "Devlet" bu şirkete nasıl bir suçlama yapabilir ki…
Benim küçüklüğümde Demokrat Parti döneminde sol mizah dergilerinin yarattığı bir “Karaborsacı” tipi vardı.
O dergilerinin kapaklarında sık sık bu tipin karikatürlerini görürdük.
Genellikle şişman adamlardır bunlar. Üzerlerinde nedense hep smokin vardır.
Ağızlarında puro, bir koltukta bacak bacak üstüne atmış oturur halde çizilirdi.
Çünkü böylece semirmiş göbekleri daha da tepkisini çekerdi insanın.
Ellerinde hep viski veya şampanya kadehi bulunurdu.
Gözerinde de Zoro maskesi gibi siyah gözlükümsü bir şeyle tasvir edilirlerdi.
Yani “istifçi” ve “karaborsacı” bir sömürücü tip.
O devirde daha çok solcuların yarattığı bir “halk düşmanı” klişesiydi…
Zengin bir karakterdi.
O karakteri iktidar değil, muhalefet yaratmıştı.
Bilinçsiz bir muhalefetti ve iktidarın yarattığı enflasyonun suçunu şişko bir zenginin üzerine atardı.
28 Şubat’ın hayali düşmanı ise “yeşil sermayeydi…”
Devir değişti.
Şimdi “karaborsacı” tipini devlet ve iktidar kendi eliyle yaratıyor.
Üstelik bu tip artık elinde puro ve viski kadehi olan bir tip değil, “alnı secdeye varan” insanlar…
Ama 60 yıldır değişmeyen bir gerçek var.
Pahalılığın, enflasyonun kaynağı iktidarların uyguladığı politikalar değil, “halk düşmanı hainlerdir…”
O günün solcuları şuursuzca bir “düşman” yaratmaya çalışıyordu.
Bugün ise devletleşmiş bir iktidar, mağazaların kapısına adını yazarak, bilinçli bir şekilde yeni bir düşman profili çiziyor.
Şampanya kadehli, smokinli karaborsacı klişesinin üzerinden 60 yıl geçti.
Başta yine sağ muhafazakâr bir iktidar var.
Enflasyon hayat pahalılığı yine sorun.
Sermaye el değiştirdi, artık “Kan içici vampir Şişko zenginler” fotoğrafı iyi iş yapmıyor.
Onun yerini rahmetli Ufuk Güldemir’in deyişiyle “Alnı secdeye varan büfeci Müslümanlar” ve onların kurduğu şirketler aldı.
Klişe değişti….
Ama enflasyon aynı enflasyon…
Atmış yıl boyunca ekonomi politikalarını iflasa götüren iktidarların en başarılı olduğu şey işte buydu…
Hayali düşmanlar yaratıp, kendi hata, ısrar ve beceriksizliklerinin bedelini “Operadaki hayaletlere” ödetmek.
BİM kapısındaki “Devlet” bize işte bunu anlatıyor.