Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Odatv'nin 'Bu fotoğraflar olay yaratacak' başlıklı 5 Ekim 2009 tarihli haberinde kullandığı, hâkim, savcı ve polislerin bir arada iftar yemeğinde buluştuğu fotoğrafı tekrar gündeme getirerek, "Devletin çöküşünün ilk fotoğraf karesi. Ergenekon davalarının başladığı günlerde çekilen bu fotoğraf, Türk adalet tarihinin gördüğü en derin kumpasın suçüstü belgesidir. Ve 15 Temmuz gecesi tarihimizin en büyük ihaneti ile biten karanlık dönemin ilk adımı işte bu geminin güvertesinde atıldı" diye yazdı. Özkök, fotoğrafta 'Ergenekon, Odatv ve Balyoz kumpasını kuran polislerin bulunduğunu' belirterek "Hepsi aynı karede... Şen şakrak, omuz omuza, kucak kucağa aynı suç mahallinde" dedi.
Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesinin bugünkü (11 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan "Yahu Ahmet, sen rezil olmaya doymaz mısın" başlıklı yazısı şöyle:
AHMET Özal yine devrede...
***
- DÜN, gün Silivri günüydü...
İktidar da Ergenekon savcılarının yanındaydı...
Yaranmak için kumpasçılarla kucak kucağaydı.
***
Çıktı “Babamı Ergenekoncular zehirledi” dedi...
***
- Bu saçmalığa delil olarak hastane kapısından fotoğraf koydu. Babam dediği kişi, Anadolu Ajansı muhabiri çıktı.
Rezil oldu.
Yılmadı...
***
- BUGÜN, gün FETÖ’ye vurma günü ya...
İktidar FETÖ’cülere karşı ya...
Yaranmak için yine fırladı.
“Babamı FETÖ’cüler öldürmüş olabilir...” diyor.
***
Aman ha diyorum...
Yüz vermeyin bu baba cenazesi üzerinden prim toplamaya çalışan çocuğa...
***
Rezil olmaya ve babasının kemiklerini sızlatmaya doyamayan bir karakter bu...
***
Kendi rezil olur, umurunda değildir.
Olan davaların itibarına olur.
ERGENEKON davalarının başladığı günlerde çekilen bu fotoğraf, Türk adalet tarihinin gördüğü en derin kumpasın suçüstü belgesidir.
***
Ey bugününün aklıselim sahibi insanı...
Çok iyi bak bu fotoğrafa.
***
80 yaşındaki İlhan Abi’yi...
Hastalığının terminal safhasındaki Türkan Hocamızı sabahın köründe evinden alıp götüren, zindanlara tıkan...
Ali Yarbayımı ölüme sürükleyen... Kuddusi Okkır’ın hasta bedenini çiğneyen...
Ve 15 Temmuz gecesi tarihimizin en büyük ihaneti ile biten karanlık dönemin ilk adımı işte bu geminin güvertesinde atıldı.
***
Kimleri görüyoruz bu fotoğrafta...
- Ergenekon, Odatv, Balyoz kumpasını kuran polisler...
- Onların imal ettiği sahte delilleri, uydurma belgeleri iddianame haline getiren savcılar...
- O savcıların yazdığı kumpas iddianamelerini noktasına virgülüne dokunmadan kabul eden, insanları tutuklayan, yıllarca hapiste süründüren hâkimler...
***
Hepsi aynı karede... Şen şakrak, omuz omuza, kucak kucağa aynı suç mahallinde...
Hepsi aynı geminin güvertesinde, birlikte iftar davetine gidiyorlar.
***
Dünyanın herhangi bir hukuk devletinde, aynı davanın polisi, savcısı, hâkimi aynı kareye girdiği an, o dava çöker...
Ama bu davalar çökmedi...
***
Çünkü onlara da “alnı secdeye değen” insanlar diye bakıldı...
Liyakat ve hukukun en temel ilkeleri, işte bu yol arkadaşlığı uğruna lime lime edildi...
***
Devletimizi yeniden kurmak, demokrasimizi yeniden inşa etmek, yeniden çağdaş bir ülke, kaynaşmış bir millet haline gelmek istiyorsak...
***
Bu fotoğrafa iyi bakın...
Bakın ki... Kara tarih, makûs talih bir kere daha tekerrür etmesin...
ÖĞRETMENİN adı Gökhan Açıkkollu...
FETÖ’cü diye içeri atmışlar.
***
Kendinizi onun babası yerine koyun.
Oğlu şeker hastası...
Fenalaşmış...
Hastaneye götürmüşler...
Bir şey olmaz diye rapor vermişler...
***
İki gün sonra cesedini morgda bulmuş.
Oğlunuzu alıp gömmek istiyorsunuz...
“Hayır hainler mezarlığına gömülecek” diyorlar...
***
“İlaçlayın, alıp memleketime götüreyim” diyorsunuz...
“Hayır haini ilaçlamayız” diyorlar...
Zar zor ikna edip ilaçlıyorlar ama bu defa cenazeyi nakletmek için bir cenaze arabası vermiyorlar.
Ve o cenazeyi alıyor, tabutun yarısını dışarıda bırakan bir Doblo ile evladınızı memleketine götürüyorsunuz.
***
Hakkında hazırlanmış bir iddianame bile yok...
Hüküm yok...
Mahkeme kararı yok...
Ama birileri ona “hain” damgasını vurmuş ya...
Yetiyor...
***
Lütfen diyorum... Yalvarıyorum...
Bu halkın demokrasi şahlanışını böyle insanlık dışı uygulamalarla, linçlerle, insafsızlıklarla çirkinleştirmeyin...
Hâkim olun şu durumdan vazife çıkaran işgüzar memurlara...
MUHAFAZAKÂR kesimin dikkatle izlediğim yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal soruyor: “Gülen kadrolarına bürokraside büyük yer açan AK Parti’nin günahları yüzüne vurulurken, nedense pek kimse, asıl büyük günah sahiplerine dönüp bir şey söylemiyor?”
Önce itirazımı söyleyeyim.
Bu işte “daha büyük günah-daha küçük günah” kıyaslaması yapmaya başlarsak bundan hepimiz zararlı çıkarız. O zaman ben de derim ki: “66 yıllık çok partili hayatın en az 55 yılında iktidarda muhafazakâr sağ vardı. Devlet kimin zamanında ele geçirildi?”
SİLİVRİ’deki hukuk katliamını savunan aydın bize ne diyordu:
“Büyük fotoğrafa bak...”
Silivri günlerinde, vesikalık fotoğraflardaki dramlar, trajediler, insanlık ıstırapları birer teferruattan ibaretti...
Bugün aynı lafı başkalarının ağzından duyuyoruz.
Nihayet bir dergi çıktı...
Çok sevdiğim, her sayfasını satır satır okuduğum “OT” dergisi... Burak Aksak “Büyük resmi gördün mü” başlıklı yazısında diyor ki:
“İnsanların üzerine mermiler yağarken büyük resmi görmeye çalışmak korkaklıktan başka bir şey değildir.” “Herkes kendi meşrebine göre bir resim çizdi attı önümüze...”
Ve tamamlıyor:
“İşte kötülük dediğin de tam bu noktada başlıyor...”
Lütfen vesikalık fotoğraflara bakın...