Ertuğrul Özkök, "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında, yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Mandarin Oriental Bosphorus Otel’de 60 iş insanını Rusya’dan gelen 20 kişilik bir heyeti buluşturduğu "Türkiye-Rusya: Altın Fırsatlar Buluşması" davetine değindi. Davetten izlenimlerini aktaran Özkök, "Doğu Perinçek, Türkiye’nin içinde bulunduğu şu çok kritik ve bıçak sırtı konjonktürde kendisi açısından çok başarılı bir toplantı yaptı. Eminim Avrasyacıların hoşuna gitmiştir. Ama bu toplantı Türkiye açısından da başarılı bir girişim miydi emin değilim." yorumunu yaptı. Özkök, davette Perinçek'le birlikte Şam'a gideceklerini öğrendiğini yazdı.
Özkök'ün "Doğru söyle Ethem, parayı sen mi verdin?" başlıklı yazısı şöyle:
Doğru söyle Ethem, parayı sen mi verdin?
Dün akşam Boğaz’daki lüks Mandarin Otel'in kapısından içeri girerken, eski bir Türk solcusu olarak kafamda şu düşünce vardı:
“Herhalde CIA’nın Ankara ve İstanbul istasyon şefleri son 4 gündür bütün mesailerini bu yemeğe ayırmıştır."
Tabii ki Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin istihbarat birimlerinin de aynı durumda olduğuna eminim.
Biri benim.
Böyle bir toplantıya davetli iki şanslı gazeteciden biri olmanın verdiği merakla salona giriyordum
Kapıda Doğu Perinçek ve eşi Şule Perinçek, bir düğün sahibi gibi gelenleri karşılıyordu.
Yani bir Avrasya düğünü…
Beni görünce kollarını açtı ve aynen şunu söyledi:
“Özkök hoş geldin. Bak sen bu gecenin şeref misafirisin.”
Böylece bir anda gazetecilikten, Avrasya düğününün şeref misafirliğine yatay geçiş yaptım.
Ama şunu da hemen ekleyeyim.
Hayatımda bir gazeteci olarak izlediğim en ilginç davetlerden biriydi.
Doğu benim iflah olmaz bir Batı yanlısı olduğumu bilir.
Herhalde pek hazzetmediğim Avrasya ile ilgili gelişmeyi bu salonda bana tebliğ etmek istedi.
O iflah olmaz Avrasyacı.
Ben iflah olmaz Batı yanlısı…
Ama nedense hep medeni ve sıcak bir ilişkimiz oldu.
Sanıyorum bu ikimizin de karakterinden kaynaklandı biraz.
Hayat 60 yıldır böyle “barış içinde birlikte yaşama” şeklinde akıp gidiyor işte.
Hatırlayın hafta başında yazmıştım.
Başlığı şöyleydi:
“Perinçek’in lüks masasına oturacak 60 insanı kim…”
Doğu Perinçek’in başında bulunduğu Vatan Partisi sürpriz bir işi başarmış ve 20 kişilik üstü düzey bir Rus heyetini İstanbul’da 60 Türk iş insanı ile bir araya getirmişti.
Rus heyetinin başında Rusya Federasyonu Moskova Hükümeti Dış Ekonomik İlişkiler ve Uluslararası İlişkiler Bakanı Sergey Çeryomin vardı.
Hükûmetin bu konudaki görüşü nedir bilemem ama bunun Doğu Perinçek için bir başarı olduğu kesin.
Özellikle sol kanattaki yeminli düşmanlarım yine çok kızacak ama ne yapayım gerçek bu…
Salonda benim dışımda tek gazeteci olarak Nagehan Alçı’yı gördüm.
Hatta benden erken gelip, elinde not defteri ile Rus bakanla sohbet ediyordu.
Haber atlatmış olabilir.
Başka gazeteci var mıydı emin değilim.
Çünkü önceki hafta Şanghay ve New York’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında aile fotoğrafı çektiren gazetecilere baktığımda sadece Ahmet Hakan ve Hakan Çelik’i tanıyabildim.
Salonun düzenleniş biçimi tam retroydu. Bende bir “vintage” duygusu oluşturdu.
Kendimi Sovyetler Birliği döneminin Politbüro toplantılarında hissettim.
Tam sol partilere ait bir düzendi bu.
Protokol olmasın diye kare şeklinde devasa bir masa kurulmuştu.
Düşünebiliyor musunuz en az 100 kişi oturmuştu bu masanın etrafında.
Tarihi bir toplantıydı ve gazeteci olarak masanın başında oturan üçlünün arkasında bir fotoğraf çektirtmek istedik.
Yani Doğu Perinçek, Rus Bakan ve Ethem Sancak…
Tam Oktober Bayramında Lenin Mozolesi'nin üzerindeki Sovyet Nomenklotura’sı gibi bir tabloydu.
Ancak şöyle bir zorluk vardı. Masanın dört tarafı kapalıydı ve ortaya geçecek yer yoktu.
Neyse görevli arkadaşlardan birinden rica ettim, benim telefonum alıp masanın örtüsünün altında ortaya bölüme geldi ve Nagehan ile benim birlikte fotoğrafımızı çekti.
Tarihi bir fotoğraftı bu.
Tam arkamızdaki dev ekranda Türk ve Rus Bayrakları vardı ve altında şu yazıyordu:
“Türkiye-Rusya: Altın Fırsatlar Buluşması…”
Tabii Doğu Perinçek için “Altın Fırsatlar” buluşması, Batı için, “Altın Fırsatçılıklar Buluşması” anlamına gelebilirdi.
Bu yazıyı yazdığım günden beri çevremde şu sorunun cevabını arıyoruz.
Mandarin, İstanbul’un en lüks ve pahalı üç otelinden biri.
Böyle bir salonda 100 kişilik bir yemek baya para demekti.
Acaba Vatan Partisi gibi, Hazine yardımı almayan bir kuruluş bu parayı ödeyebilir miydi?
Acaba gezinin ve yemeklerin finansmanını, kendisi ön plana çıkmayıp arkadan destekleyen hükûmet sağlamış olabilir miydi?
Yoksa Rus tarafı mı finanse etmişti…
Ama…
Hepimizin aklına gelen ilk isim tabi ki yeni Vatan Partili Ethem Sancak oldu…
Nagehan Alçı ile bunu konuşurken, Ethem Sancak yanımızda belirdi ve herkesin merak ettiği soruyu patavatsızca sordum…
“Ethem, herkes, bu parayı Ethem Sancak ödemiştir diyor. Gerçekten sen mi ödedin?”
Gülümseyerek şu cevabı verdi:
“Bende onu ödeyecek para mı bıraktılar…”
Ethem Sancak’ı çok eskiden tanırım o nedenle birbirimize ismimizle seslenecek samimiyetimiz vardır.
“Ethem kim inanır buna, hiç sende para kalmamış olabilir mi…”
Parayı kimin ödediğini söylemedi.
Önümüzdeki günlerde bir yemekte buluşmak için sözleşirken, o geceki yemeğin finansal kaynağını, bizzat Doğu Perinçek’in ağzından, bir teşekkür ifadesiyle öğrendik.
Gizli finansör Mandarin Otel’in binasının sahibi, Astaş Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşçı’ymış.
Biz bunları konuşurken, Nagehan Alçı’nın yanında oturan bir iş insanı söze katılıyor.
Genç bir iş insanı… Meraklı gözlerim anında iki ilginç ayrıntıyı tarıyor.
Sol kulağında bir küpe var.
Ama en ilginci kol düğmeleri. Çünkü kocaman bir çift “orak çekiç…”
Sovyet komünizminin sembolü yani.
Orak çekiçli iş insanı bize bugüne kadar hiç duymadığımız bir “holding’den” söz ediyor.
Orak çekiç kol düğmeli ve küpeli iş insanının verdiği bilgiye göre Vatan Partisi’nin kurduğu “Görev” adlı bir holding varmış...
İlaç ve başka bir çok alanda yatırımları bulunuyormuş.
Bu holdingin de toplantıyla finansal katkısı olabilir diye düşündüm.
Holdingin internet sitesine girdim, orada “Başkanın Mesajı” diye bir bölüm var.
Yönetim Kurulu Başkanı Tugay Şen şunu söylüyor:
“Değerli iş ve çözüm ortağımız,
Sevgili çalışma arkadaşlarımız;
Küresel ekonominin ağırlık merkezinin Atlantik’ten Avrasya’ya kaydığı, Asya’nın dünyanın üretim merkezi haline geldiği bir değişime tanıklık ediyoruz…”
Başkanın mesajı her şeyi anlatıyor.
Avrasyacı bir holding. Arkasında da Vatan Partisi var.
Orak çekiç kold üğmeli komşumuza “Şirketi kimler yönetiyor?” diye soruyorum.
“Devrimci profesyonel arkadaşlar” cevabını alıyorum.
Şimdi biraz salondan çıkıp o sabah meydana gelen bir olayı anlatayım.
Bu toplantıyı ve yemeği düzenleyen Vatan Partisi…
Yani resmi bir niteliği yok.
Ama o sabah ilginç bir şey olmuş.
DEİK, yani Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, o sabah Rusya’dan gelen heyetle apar topar bir toplantı düzenlemiş.
Aldığım bilgi doğruysa 300 iş insanı katılmış.
Anlayacağınız hükûmet bu alanda tek başına oynaması için sahayı Vatan Partisi’ne bırakmamış.
İşte tam o an kafamdaki soruyu sorma zamanı geldi.
Doğu Perinçek ve Ethem Sancak birlikte Şam’a gidip, Esad’la görüşecekti.
Kapıda Perinçek’e “Rol çalıyorsun diye hükûmetin bu geziyi engellediği dedikodusu var” dedim.
“Yok öyle bir şey. Bir ara Esad’ın Şanghay toplantısına gitmesi söz konusu oldu. O nedenle biraz gecikti” dedi.
Ancak biraz sonra yemeğin açılış konuşmasında bana bir sürpriz yaptı ve “Şam’a Özkök’le birlikte gideceğiz” diye herkese ilan etti.
Her gazeteci için elbette büyük fırsat…
Memnuniyetle kabul ettim..
Şimdi gelelim Doğu Perinçek’in konuşmasına…
Vatan Partisi artık hükûmetin üç koalisyon ortağından biri haline geldi.
O nedenle söyledikleri önemliydi.
Perinçek’in konuşmasından ilgimi çeken cümleler şunlardı:
(*) “Yeni bir dünya kuruluyor biz bu akşam burada kurucu heyet toplantısı yapıyoruz…”
(*) “Biz Anadolu köylüleri, Rus mujikleriyiz (köylüleri). Geçmişte bu insanlar mucize yarattı.”
(*) “Bugün o mujik ve köylülerin kurduğu şirketler ‘dolar ve haraç sistemini çökertiyor.”
(*) “Bugüne kadar sadece Amerika’nın silahlı kuvvetleri vardı. Artık başka ülkelerin de silahlı kuvvetleri var.”
(*) "Batı özgürlük diyor. Biz ise ticaret özgürlüğünü savunuyoruz…”
Konuşmanın bu noktasında Ankara’yı düşündürecek engebeli bir alana giriyor.
(*) “Türkiye hiç vakit kaybetmeden Rusya'nın geliştirdiği para transfer sistemini kabul etmeli.”
Arkasından da şu cümle geliyor:
(*) “Ukrayna Karadeniz’in Yunanistan’ıdır…”
Kısaca Doğu yeni bir dünya kumuş ve Türkiye’yi de oraya yerleştirmiş.
Rus bakanın konuşmasında farklı bir nokta vardı.
O da benzer şeyler söyledi ama şunu eklemeyi de ihmal etmedi:
(*) “Bizim kadar savaşların acısını çekmiş başka ülke yoktur. Biz bu kadar acılı bir olayı devam ettirmek istemiyoruz. Çünkü tarihte çok acı çektik.”
Bu cümle insana “Rusya’nın da artık savaştan rahatsız olmaya başladığı” hissini vermiyor mu?
Ama Putin de aynı şeyi mi düşünüyor emin olamadım.
Rus bakan devam ediyor:
(*) “Bu sabahki toplantıya ve bu yemeğe bu kadar çok insanın katılmasına şaşırdım. “
(*) “Batı medyasına inanmayın. Gerçekten ABD, Kanada ve İngiliz şirketi terketti ama Avrupalı şirketlerinin çok azı ayrıldı..”
Nagehan bakana, "Seferberlik ilanından sonra niye bu kadar çok Rus ülkeyi terketti" diye sormuş.
Cevabı şu olmuş:
“Onlar terketmiyor, turizm için gidiyor…”
Bu arada yemekteki Buratta peynir harikaydı.
Küçük bir ara verip menüyü anlatayım…
Menüde bugüne kadar görmediğimiz bir yenilik vardı.
Genellikle Türkçe ve İngilizce olan menü, bu yemekte Rusça’nın da eklenmesiyle üç dilli olmuştu.
Demek ki ufukta üç, dört, beş dilli Avrasya menüsü var.
Levrek balığı da güzeldi.
Şarap olarak da Türk şarabı tercih edilmişti.
Tabii ki bir gazeteci olarak bu yemeğe hangi şirketler ve kimler katıldı merak ettim.
Etrafta tanımadığım bazı patronlar vardı.
Ancak hissiyatım şirketlerin daha çok alt düzey yöneticilerini veya danışmanlarını yolladığı şeklinde.
Yine de ihtiyatlı olayım.
Yanılıyor olabilirim.
Tam listeyi veriyorum, belki iyi bir ekonomi editörü analizini daha güzel yapabilir.
Bence Doğu Perinçek, Türkiye’nin içinde bulunduğu şu çok kritik ve bıçak sırtı konjonktürde kendisi açısından çok başarılı bir toplantı yaptı.
Eminim Avrasyacıların hoşuna gitmiştir.
Ama bu toplantı Türkiye açısından da başarılı bir girişim miydi emin değilim.
Bana gelince…
Herkesin bildiği bir gerçek var, zaten kendim de açık açık söylüyorum.
Ben Batı değerleri ve demokrasisi içinde yaşamak isteyen bir insanım.
Açıkça ifade edeyim toplantıda kendimi biraz yabancı hissettim.
Bu Şanghay girişimlerinden zaten başından beri pireleniyordum, şüphelerim daha da arttı.
İnşallah seçime kadar Türkiye’yi Batı’nın demokrasi coğrafyasından, Avrasya’nın tek adam otoriterliği coğrafyasına taşıyacak radikal bir adım atılmaz.