Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, oyuncu Ezgi Mola'nın Altın Kelebek Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmanın kendisine 1999 yılında Merve Kavakçı'nın başörtüsü ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geldiği günü hatırlattığını yazdı. İran'daki kadınların eylemine değinen Özkök, "Gönlüm arzu ederdi ki, 25 yıl önce başlarını örtmek için mücadele veren Türk kadınları, bugün başlarını örtmemek için canını veren İranlı kadınların yanında olsun…" düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Dün akşam Ezgi Mola'yı dinlerken sordum: Hangi işaret kazanıyor?" başlıklı yazısı şöyle:
Dün akşam Ezgi Mola'yı dinlerken sordum: Hangi işaret kazanıyor?
Dün akşam Altın Kelebek Ödülleri töreninde Ezgi Mola’nın konuşmasını izliyorum…
Şöyle diyor:
“Bugün güzel bir haber geldi İran’dan.’ Ahlak Polisi’ kavramının kaldırıldığı artık olmayacağı söylendi. Ben de onların yanında olduğumuzu buradan söylemek istiyorum.”
Aynı dakikalarda ben ve Cengiz Semercioğlu da TV100’deki canlı yayınımızda İran kadınlarını ayağa kalkarak alkışlıyorduk.
Ezgi Mola’nın konuşma haberi de o sırada gelmişti.
Ezgi Mola’yı, ülkemizde kadın hakları için verdiği yürekli mücadelesi için yürekten destekleyen erkeklerden biriyim.
Onu izlerken 22 Mayıs 1999'daki kareyi hatırladımEve döndüm onun görüntülerini tekrar tekrar seyrettim. İçim burkuldu… Çünkü o an gözümün önüne yıllarca önce gördüğüm bir fotoğraf geldi. İki kadın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonundan içeri giriyordu… Etrafları, gerilmiş hançereleriyle onlara bağıran erkeklerle çevriliydi. Bir öfke çemberi içinde dimdik yürüyorlardı. 22 Mayıs 1999 günüydü. Merve Kavakçı o gün başörtüsü ile Meclis Genel Kurul salonuna giriyordu. TBMM tarihinde bir ilkti… Yanında ise laik bir Türk kadını vardı. Nazlı Ilıcak… Başı açıktı. Hayatı boyunca başını hiç örtmemişti. Ama başı örtülü Meclis’e giren ilk Türk kadınına destek vermek için orada yanındaydı. Evet Ezgi Mola’yı dinlerken işte o günü hatırladım ve içim burkuldu. Neden mi..Onu da anlatayım. |
İran’da kadınlar dün itibariyle büyük bir zafer kazandılar.
Başlarını örtmeme özgürlüğü için verdikleri savaşta ilk siperi kazandılar.
Rejimin başsavcılığı “Ahlak Polisi’nin kaldırılacağını açıkladı.
Gerçi rejim tarafından resmen doğrulanmadı ama başsavcının bunu açıklama ihtiyacı duyması bile büyük bir zaferdi.
Adı ‘Ahlak Polisi’…
Bana sorarsanız İslam aleminin en utanç verici devlet kurumu…
Sokaktaki kadının başını zorla örttürmek için kurulmuş ceberrüt bir milis gücü.
Tam adı “İrşad Devriyesi…”
Nee…
İrşad Devriyesi mi…
“İrşad"ın Türkçedeki karşılığına baktınız mı hiç?
“Doğru yolu gösterme…”
Tanıdık gelmedi mi size?
25 yıl önce Türkiye’de üniversite kapılarında başörtülü kızları ikna etmek için kurulan merkezlere ne adı verilmişti?
Doğru yolu gösterme odası değil mi…
Yaa…İşte bu nedenle hatırladım Merve Kavakçı’yı…
Ama bir dakika… Zannettiğiniz gibi değil…
Dahası var.
Üniversite kapılarında, başörtülerini çıkarması için kızları “ikna etmeye” çalışılan bu odalara sadece başörtülü kadınlar mı karşı çıkmıştı o dönemde?
İsterseniz onu da bir hatırlayalım.
Merve Kavakçı Meclis'e girerken yanında başı açık bir kadın vardıMerve Kavakçı TBMM’ye girerken yanında başı açık bir Türk kadını vardı. Dönemin en parlak kadın öğretim üyelerinden Nilüfer Göle “Modern Mahrem” kitabıyla, ülkenin en katı laiklerinin öfkesini çekme pahasına başörtülü kızların yanındaydı. Köşe yazarları… Gülay Göktürk… Kaç yazı yazdı bunun için. Hürriyet’in bütün kadın çalışanları…Hürriyet Pazar ekini çıkaran başta Neyyire Özkan olmak üzere bütün kadın gazetecileri… Ayşe Arman başörtülü yazar Nihal Bengisu Karaca’yla iki tam sayfalık mülakatlar yayınlıyordu. Kızım Gülümsün, Bilkent Üniversitesi’nde hocası başörtülü bir kızı sınıftan çıkardığı için o da sınıfı terkediyor ve o hocadan aldığı seçimlik dersi bırakıyordu. Bu ülkenin milyonlarca başı açık kadını, başörtülü arkadaşları üniversiteye girsin diye çabalıyordu. |
Ezgi Mola’yı dinlerken işte o günleri hatırladım.
İçim burkuldu. Umudumu kaybettim.
İran’dan gelen fotoğraflara bakıyorum.
Başı simsiyah örtülü kadınlar da destek veriyor başını örtmek istemeyen arkadaşlarına.
Dini liderlerinin yeğeni de Ahlak Polisi'ne karşı ayakta.
Gönlüm arzu ederdi ki, 25 yıl önce başlarını örtmek için mücadele veren Türk kadınları, bugün başlarını örtmemek için canını veren İranlı kadınların yanında olsun…
En gür sesleri ile haykırsınlar.
Onların da aralarından bir Nazlı Ilıcak, bir Gülay Göktürk bir Nilüfer Göle, bir Ayşe Arman çıksın.
Rabia işareti için seçim meydanlarını gümbür gümbür inletenler, İranlı kadınlar için de birkaç kelime etsinler.
Ne yazık ki birkaç cılız, ürkek sesten başka hiçbir şey duymadık.
O zaman dedim ki, "Demek ki bütün mücadele sadece kendi özgürlükleri içinmiş…”
Ne yazık ki İran Milli Futbol Takımı'nın erkekleri kadar bile olamadılar.
Bu yazıyı yazarken önümde ajansların geçtiği bir fotoğraf duruyor.
Eliyle zafer işareti yapan İranlı bir kadın.
Onun yanına da Mısır’da Tahrir Meydanı'ndan gelen eski bir fotoğrafı koydum.
Elinde Rabia pankartı taşıyan Mısırlı bir erkek.
Rabia işareti o meydanda doğdu.
Ve o da İslamcı bir hareketin özgürlük işaretiydi.
Ama dünyada hiçbir özgürlük sembolü bu kadar hızlı yıpratılmadı, bu kadar hızlı dejenere edilmedi.
O işaretin altında, geniş bir cepheyle iktidara gelen Müslüman Kardeşler Hareketi'nin yaptığı ilk iş, yüzde 25 oyuyla kadınlara İslami hayat tarzını zorlayacak bir anayasa hazırlamak oldu.
O zaman anladık ki siyasi İslamın tek derdi kendi özgürlüğümüş…
Mervelere destek veren kadınlar şimdi nerede?Nazlı Ilıcak hapse girdi. Şimdi evinde oturuyor. Nilüfer Göle artık yurtdışında yaşıyor ve çalışıyor. Gülay Göktürk yazacak gazete bulamıyor. Ayşe Arman Hürriyet’ten ayrıldı. Ama Ezgi Mola mesleğinin zirvesinde ve bütün kadınların haklarını savunmaya devam ediyor. İki fotoğrafı yan yana koydum ve dakikalarca baktım. |
Bu iki kareden, bu iki işaretten hangisi kazanacak İslam aleminde…
Zafer işareti yapan kadınlar mı…
Rabia işareti yapan erkekler mi…
Hiç şüpheniz olmasın.
İran’da kadınların hayatları pahasına verdiği bu onur mücadelesinden onlar galip çıkacak, çıkıyor.
Rabia Mısır’da kaybetti. Suriye’de kaybetti… Arap ülkelerinde kaybetti...
Tunus da kaybetti…
İslam aleminde artık kadınlar yüzyılı açılıyor.
Çünkü kadınların çoğu artık şunu çok iyi biliyor.
Bir kadının başını kendi iradesi ile örtme özgürlüğünün en büyük garantisi, başını kendi iradesi ile örtmeme özgürlüğüdür.
Her iki hürriyet birbirinin vazgeçilmez parçasıdır.
Ve başı açık kadınla başı örtülü kadının bu dayanışması, yeryüzünde hiçbir anayasanın veremeyeceği kadar güçlü bir garantidir.
Mahsa Amini…
Bu adı hiç unutmamalıyız…
Dünyanın en utanç verici polisinin öldürdüğü İranlı genç kadının adıdır bu…
Müslüman dünyasının kadınları onun adını hiçbir zaman unutmamalı…
Erkekleri de unutmamalı…
Çünkü her Müslüman kadının gerçek özgürlüğünde onun hayatıyla ödediği bedelin bir hatırası olacak…
Başını kendi özgür iradesi ile örtmemek veya açmak isteyen kadının da…
Başını kendi özgür iradesi ile örtmek isteyen kadının da…