Ertuğrul Özkök, "Seçim Mektubu" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın diploması tartışmalarına değindi. Özkök, Aksaray Yüksek İktisat Okulu’nda 4 yıl beraber okuduğunu Tahta Kale kitabında yazan Rafeal Sadi'yi hatırlatarak, "Erdoğan bu yüksek okulda 4 yıl okuduysa, ona böyle ilginç detaylarla tanıklık edecek Kasımpaşa’dan böyle bir arkadaşı da varsa…Bu okul 4 yıllık. Okul arkadaşının söylediğine göre 4 yıl birlikte bu okula devam etmişler. Aksaray Yüksek İktisat Okulu daha sonra Marmara Üniversitesi bünyesine geçmiş. Öyleyse YÖK Başkanı bu diplomayı niye bulamamış? Diploma gerçekten kayıp olabilir mi… Seçimde iktidar değişirse, belki bu konu daha ciddi biçimde araştırılabilecek…" düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Erdoğan'ın yüksek okuldan bir arkadaşı yok muydu, varmış, hem de Kasımpaşalı, işte o sürpriz arkadaşın ortaya çıktığı an" başlıklı yazısı şöyle:
Erdoğan'ın yüksek okuldan bir arkadaşı yok muydu, varmış, hem de Kasımpaşalı, işte o sürpriz arkadaşın ortaya çıktığı an
Bu sabah Halk TV’deki Medya Mahallesi programında Emin Çapa ısrarla şu soruyu soruyordu:
“Yahu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuldan bir tek arkadaşı yok mudur, çıksın ve ‘Evet biz birlikte okuduk’ desin…"
Üstelik şöyle bir argümanı da vardı.
"Onun İmam Hatip’ten arkadaşları, hatta oğlunun Kartal İmam Hatip’ten arkadaşları her yerde mevkiler, ihaleler kapıp zenginleşirken İktisat Yüksek Okulundan bir arkadaşı olsa bunu iftiharla söylemez miydi?”
Yüksek Seçim Kurulu’nun “Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanı” adaylarını kesinleştirmek için çalıştığı şu en kritik günlerde, eski tartışma yeniden alevlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek okul diploması var mı?
Üstelik dün çok da kuvvetli bir tanıktan çok sürpriz bir açıklama geldi.
Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan Halk TV’den Seyhan Avşar’a verdiği demeçte çok iddialı bir söz söyledi:
“YÖK Başkanlığım sırasında diplomayı çok aradım ama bulamadım…”
Ayşenur Aslan’la yaptığı programda Emin Çapa o nedenle ısrarla sormaya devam etti:
“Cumhurbaşkanı'nın okuduğunu iddia ettiği yüksek okulda bir arkadaşı yok muydu?”
Cevabını ben vereyim.
Bir arkadaşı var ve geçen aralık ayında ortaya çıktı.
Hem de kendisine hâlâ “Recep” diye ilk ismiyle hitap edecek kadar yakın bir arkadaşı…
Onunla 30 yıl sonra bir araya geldi ve ilginç bir sohbet yaptılar.
Şimdi sizi iki arkadaşın 30 yıl sonra bir araya gelip konuştukları o güne götüreyim.
Tarih 5 Mayıs 2005…
AKP iktidarının üçüncü yılı.
Başbakan Erdoğan yanında 100 iş insanı ve 50 gazeteci ile birlikte İsrail’de…
Yanındaki gazetecilerden biri Türkiye’de yayınlanan Yahudi Cemaatinin “Şalom” gazetesinin muhabiri…
Adı Rafael Sadi
1955 yılında İstanbul’da Kasımpaşa’da doğmuş.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir yaş küçük. Akranı sayılır.
Şimdilerde İsrail’de yaşıyor.
İş insanı..
Ama damarındaki gazetecilik devam ediyor.
Özellikle Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine yazdığı yazılar Türkiye’de Oda TV’de yayınlanıyor.
Olayın gerisini onun geçen Aralık ayında yayınlanan “Tahta Kale” adlı hatıra kitabından aktaracağım.
Kitap 2000 adet basıldı ve 2022 yılı Aralık ayında Alter yayınları tarafından yayınlandı.
Rafael Sadi, kitabın 257’inci sayfasında Erdoğan’la “Aksaray Yüksek İktisat Okulu’nda 4 yıl beraber okuduğunu” yazıyor.
Aradan 30 yıl geçtikten sonra ilk defa, Erdoğan, İsrail gezisi sırasında Yad Vashem anıtında anı defterine imza atarken göz göze geliyorlar.
Rafael Sadi o anı şöyle anlatıyor:
“Başını hafifçe eğerek bana selam verdi, ancak beni nereden anımsadığını hatırlayamadığını anlayabiliyordum. Hani ‘bu adamı nereden tanıyorum’ hissi var ya işte o hisler Recep’in gözlerinde okunuyordu.
Anı defterini imzalayıp tören bittiğinde yanımdan geçerken durdu ve kendisi sormadan kendimi tanıttım ve aynı sınıftan olduğumuzu söyleyince, gözlerinden beni gri beyin hücreleri içinde bulduğunu görebildim ve hemen eşine dönerek;
‘Hanım bak Rafael, bizim okuldan akademiden’ diyerek beni tanıdığını tasdik etti.
Recep devam etti:
‘İyi de burada ne yapıyorsun gazeteci mi oldun”
Hatıra kitabının iki sonraki sayfasında ise birlikte okudukları okul hakkında daha ayrıntılı bilgilere giriyoruz.
Çünkü Rafael Sadi okul arkadaşı Erdoğan’la görüşmek ister.
Bunu da o günlerde Türk Yahudi Camaati Başkanı olan, geçen yıl kaybettiğimiz sevgili dostum Bension Pinto sağlar.
Pinto, “Tayyip Bey sınıf arkadaşınız sizinle görüşmek istiyor" der
Erdoğan da şu cevabı verir:
“Sağol görüyorum kendisi karşımda oturuyor.”
İşte bu noktadan itibaren, Erdoğan’ın diploma alıp almadığı tartışmasına ışık tutacak ayrıntılar geliyor.
Bu bölümü yine kitaptan aktarıyorum:
“RTE: ‘Eee anlat bakalım... Ne arıyorsun burada? Ne yapıyorsun bakalım bu göbekle?”
RS: ‘İyi de soruları ben soracaktım. 30 yıl oldu neredeyse görüşmeyeli…’
RTE: ‘ Oldu mu o kadar…”
RS: Aşağı yukarı…Okulu, hocaları hatırlıyor musun? İsmail Özaslan, Kamuran Pekiner, İsmet Giritli, Ergun Tuna, Erol Zeytinoğlu?
Ergun Tuna ismi dikkatini çekmişti.
RTE: ‘Haklısın Oldukça zaman geçmiş.”
Ayşenur Arslan ve Emin Çapa'yı dinlerken bu kitap aklıma geldiBu sabah Ayşenur Aslan ile Emin Çapa’nın Halk TV’deki tartışmasını dinlerken geçenlerde okuduğum bu kitap aklıma geldi. Erdoğan bu yüksek okulda 4 yıl okuduysa, ona böyle ilginç detaylarla tanıklık edecek Kasımpaşa’dan böyle bir arkadaşı da varsa… Bu okul 4 yıllık. Okul arkadaşının söylediğine göre 4 yıl birlikte bu okula devam etmişler. Aksaray Yüksek İktisat Okulu daha sonra Marmara Üniversitesi bünyesine geçmiş. Öyleyse YÖK Başkanı bu diplomayı niye bulamamış? Diploma gerçekten kayıp olabilir mi… Seçimde iktidar değişirse, belki bu konu daha ciddi biçimde araştırılabilecek… Ben çok önemsemiyorum ama Anayasa önemsiyorBunu söylememin nedeni, diploma konusuna aşırı önem vermemden değil. Tam aksine yakından tanıdığım rahmetli Bülent Ecevit üniversite mezunu değildi ama olağanüstü kültürü olan bir insandı. Konuyu ben önemsemiyorum ama Anayasa’nın 101’inci maddesi önemsiyor. Üstelik bizzat Erdoğan yaptığı Anayasa değişikliklerinde o maddeye hiç dokunmadı. 101’nci madde şöyle diyor: “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş yüksek öğretim yapmış, milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” Dolayısıyla YSK da, önüne Anayasanın 101’nci maddesini koyup, adaylık için kendisine başvuran herkesin bu şartları yerine getirip getirmediğine bakacak. Tabii ki şöyle bir gerekçeleri de var. Erdoğan daha önce, aynı eğitim statüsüyle 2 dönem Cumhurbaşkanlığı yaptı… Şimdi niye olmasın? |