Ertuğrul Özkök, "Pazar Mektubu" başlığı altında, yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün eşeklerin tarihçesine değindi. Özkök, "Eşeğin tarih boyunca gaspedilen hakları geri verilmeye başlanıyor. Nitekim New York Times gazetesinin geçen hafta güzel gözlü eşeğin arkeolojik mazisini anlatan uzunca bir yazıyı yayınlamış olması da bunun bir göstergesi… Ne mutlu bize ki, arkadaşımız eşek yeniden aramıza katılıyor. Welcome donkey…" düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Eşek yılında doğsaydım acaba adım ne olurdu?" başlıklı yazısı şöyle:
Eşek yılında doğsaydım acaba adım ne olurdu?
Bu pazar sabahı belki size tuhaf gelecek bir soru…
Ama sormamın bir nedeni var.
Şuradan başlayayım.
Doğduğum yıldan çok memnun değilim.
Bir Müslüman için hiç de güzel bir yıl değil.
Çünkü Çin takvimine göre “Domuz” yılında doğdum.
Daha şanslı olsaydım, Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi “At” yılında doğabilirdim.
Bu yıl eşek yılı oldu galiba, baksanıza Oscar'da bileHiç olmazsa “Eşek” yılında doğabilirdim. Ne yazık ki Çin takviminde bile “Eşek” yılı yok… Yine de soruyu sormamın nedeni bu değil. Ancak 2023 bir anlamda “Eşek” yılı oldu. Çok sevdiğim Polonyalı yönetmen Jerzy Skolimowski’nin “EO” adlı filmi Oscar’a aday gösterildi. EO, çok kötü muamelelere maruz kalan bir sirk eşeğinin yol hikâyesini anlatıyor. |
Tarih boyunca çok haksızlığa uğramış, ezik bir hayvandır eşek.
Mesela Latincede “Aptal” anlamında kullanılan “Asinine” kelimesi resmen eşek kelimesinden üretilmiştir.
Bizde “eşek kafalı” deyiminin anlamı da bundan farklı değil.
“Eşşek oğlu eşek” ifadesinin insana pek saygı getirdiği söylenemez.
“Eşek kadar aklın olsa” deyimi ise insanın zekâ seviyesini gösteren IQ bakımından pek övünülecek bir mertebenin ifadesi değildir.
Oysa tarih boyunca insanın çok işine yarayan meşakkatlı işlere koşulan bir hayvandır.
İnsanın hareket imkânının bulunmadığı dönemlerde onun taşımadaki hareket kabiliyetini sağlayan en önemli canlıdır.
İnanç tarihinin en önemli hayvanlarından biridir.
Kutsal kitaplarda adı geçer.
Mesela Hazreti İsa Kudüs’e eşek sırtında girmiştir.
Kuran’da 5 ayrı yerde adı geçer…
Kadere bakın ki, eşeğin makus talihi de inanç tarihi ile başlamıştır.
Buna göre Hazreti Nuh gemisine bir de eşek alır.
Ne var ki, şeytanı Nuh’un gemisine bu eşek sokmuştur.
Şeytan gizlice gemiye girmek için eşeğin kuyruğuna yapışır. Fakat bunu anlayan eşek, kapıdan adımını atmamakta ısrar eder.
Bunu gören Nuh Peygamber “Yürü ya melun” deyince eşek içeri girmek zorunda kalır ve onun sayesinde şeytan da gemiye girmiş olur.
Ancak şimdi eşeğin makus talihinin kırılacağına, itibarının iade edileceğine dair işaretler gelmeye başladı.
Şimdi eşeğin tarihi yeniden yazılıyor
207 modern ve 21 kadim eşeğin DNA'sı hangi gerçeği söylüyorÖnce bilimsel çalışmalardan başlayalım. Geçen yıl sonunda, 8 Eylül 2022 günü “Science” dergisi, eşeğin genetik kökenleri ile ilgili bugüne kadar yapılmış en geniş kapsamlı araştırmayı yayınladı. Fransa’da “Toulouse Antropobiyoloji ve Genetik Bilimleri Merkezi” öğretim üyesi Dr. Ludovic Orlando ve 3 diğer bilim insanı tarafından yapılan bu çalışmaya dünyanın çeşitli ülkelerinden 37 laboratuvar katıldı. Modern döneme ait 31 ülkeden 207 eşeğin DNA’ları incelendi. Ayrıca 4.500 yıl öncesine kadar uzanan bir sürede yaşamış 31 erken dönem eşeğin kemiklerinin DNA’ları da incelendi. Meğer o itibarlı attan 3 bin yıl önce ailemize katılmışOrtaya çıkan gerçek şu.. Bugüne kadar taşıma işinde kullanılmak üzere evcilleştirilen ilk eşeğin Kahire yakınlarındaki El Omari bölgesinde yaşadığı sanılıyordu. Oysa ilk eşek ondan 400 yıl önce, yani MÖ 5000 yılında Afrika’da evcilleştirilmiş. Evcilleştirildiği yer de bugünkü Kenya. Bunun anlamı şu: Eşek, hepimizin gözünde çok daha itibarlı bir yere sahip olan attan 3 bin yıl önce ailemize katılarak insanoğluna yardım etmeye başlamış. O nedenle hiç olmazsa yaşına ve kıdemine hürmet edelim yahu… |
Ancak eşeğin, sonradan gelen ata göre çok büyük bir dezavantajı vardı.
Barışsever bir hayvandı eşek…
Savaşmayı bilmiyordu.
Ondan 3 bin sonra evimize gelen at, savaşlardaki büyük hizmeti ile bir anda eşeği ahırdan dışarı atar.
Artık atın ikbal günleri başlamıştır.
Savaştaki kahramanlığına bir de spor ve yarış konusu girince…
Eşeğin itibar aleminden sürgün yılları başlar.
Hele hele savaşlara yük taşıma işine bir de katır katılınca…Hele hele tekerlekli araçlar da gelişince…
Güzel gözlü eşek küçük köy yollarında kendisi gibi ezilen bir başka canlı türü olan kadınların en yakın yardımcısı haline gelir.
Artık soframızdaki yeri, Nâzım Hikmet’in şiirindeki gibi, “Öküzlerden sonra gelen kadınlarımızdan” sonra olacaktı.
Peki hayvan haklarının artık İran gibi ülkelerde bile yükselmeye başladığı bir dönemde eşeğin makus talihi hiç kırılamayacak mı?
Öyle sanıyorum ki, o günler artık geliyor.
Türkiye’de bunun başlangıcı 1981 yılında Barış Manço’nun “Arkadaşım Eşek” şarkısı oldu dilebilir miyiz?
Popüler kültür açısından niye demeyelim ki…
Dünyada başka hangi ülkede bu kadar güzel, bu kadar sempatik ve çocuklara eşeği bu kadar güzel anlatan bir şarkı yazıldı…
Eşeğin rehabilitasyonunda, 2002 yılında gösterime giren “Shrek” filminin de özel bir yeri var.
Nitekim, Hürriyet Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni olarak büyükçe bir yazımı bu güzel eşeğe ayırmıştım.
Gelişmeleri erkenden fark eden biri olduğumu o gün bir kere daha ispat etmişim demek ki…
Türkiye’deki eşeklerin sempati tarihine devam edelim.
2020 yılı Türkiye’de eşekler açısından çok önemli bir kazanım yılıydı.
Çünkü o yıl üste üste 3 çok tanınmış insan birer sıpayı evlat edindiler.
Bu gelişme Cem-Ümit Boyner ve Sezen Aksu ile başladı; Başak Dizer ve Kıvanç Tatlıtuğ ile devam etti.
Böylece üç sempatik eşek yavrusu kendilerine birer ev buldu.
Ancak eşek hakları açısından gidilecek önemli bir mesafe var.
Soru şu:
Bir sıpayı evlat edinebilirsiniz ama bir sıpanın adını evladınıza verebilir misiniz?
Soruyu sormamın bir nedeni var elbet.
Yukarıda sözünü etmiştim.
Kur’an’da 5 ayrı yerde eşeklerin adı geçiyor.
Hazreti İsa’nın eşeğinin adı “Lokael’di.” Türçe’de “Üçüncü Eşek” olarak bilinir.
Hazreti Muhammed’in de bir eşeği vardı.
Adı “Ya’fur’du…”
Peygamber Efendimizin iki savaşa eşeğin sırtında gittiği yazılır.
Ne var ki tarihte her olayda olduğu gibi zavallı eşek inanç kitaplarında bile atın altında ezilmiştir.
Hazreti Muhammed’in en ünlü atının adı Burak’tı.
Miraç gecesi onu sırtına alıp gökyüzüne taşıyan attı bu.
Yunan mitolojisinde Zeus’a savaşta kullanacağı “yıldırım oklarını” taşıyan Pegasus gibi Burak da kanatları olan bir at olarak tasvir edilir.
Zaten Hazreti “Burak” kelimesi de Arapça’da “yıldırım” anlamına gelir.
Adı birçok insana verilmiştir.
Türkiye’nin en ünlü Burak’larına gelince…
Onlar arasında Osmanlı denizcisi Burak Reis, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak ve Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay’ı sayabiliriz.
Şimdi gelelim meselenin zavallı eşekle ilgili kısmına…
Türkiye’de Hazreti Muhammed’in adı Burak’ın adını taşıyan 178 bin 246 kişi var.
Osmanlı Beyliği'nin kurucusu Ertuğrul adını taşıyan insan sayısının 49 bin 711olduğunu söylersem bir karşılaştırma yapabilirsiniz.
Hazreti Muhammed’in eşeği “Ya’fur’un” ismini taşıyan kaç kişi vardır?
Cevap şu:
Hiç kimse…
Oysa “Ya’fur” “tüyleri toprak renkli ceylan” demektir.
Çok güzel bir isim…
Yani insana rahatlıkla verilebilecek bir isim.
Herhalde önyargılar bizi engelliyor.
İşte o nedenle sevinerek ilan ediyorum ki…
Eşeğin tarih boyunca gaspedilen hakları geri verilmeye başlanıyor.
Nitekim New York Times gazetesinin geçen hafta güzel gözlü eşeğin arkeolojik mazisini anlatan uzunca bir yazıyı yayınlamış olması da bunun bir göstergesi…
Ne mutlu bize ki, arkadaşımız eşek yeniden aramıza katılıyor.
Welcome donkey…
İLGİLENENLERE NOT: (*) Eşek üzerine ilginç bir şey okumak isteyenlere Akit İnternet sitesinde 11.08.2018 günü yayınlanan “Muhafazakârlar Eşekleri Neden Sever” adlı uzun yazıyı tavsiye ederim. Gazeteci Turan Kışlalı’nın yazdığı yazıda “Eşek” kelimesinin günlük hayat, siyaset ve sanattaki pejorativ anlamına ait ilginç bilgiler var. |
(*) Ayrıca Youtube’da “Şifaı Şerif Dersleri” adı altında yayınlanan “Peygamber Efendimizin Sevgili Eşeği Ya’fur” adlı video da ilginç.