Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Gülen cemaati mensuplarının devlet kurumlarında kadrolaşmasına ilişkin olarak, "İşine son verilen öğretmenlere baktığımızda eğitim sistemimizin içine de fena halde sızdıkları duygusuna kapılıyoruz. Ama bir yer var ki... Oradan hiç ses gelmiyor. İmam hatip okulları... Yani bu FETÖ denen teşkilat oralara hiç mi sızamamış...Yoksa oralarda temizlik var da duymamız mı istenmiyor..." dedi.
Özkök'ün Hürriyet'te "Bir avuç mendilden bir millet çıkar mı" başlığıyla yayımlanan (4 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
- Önce Cumhurbaşkanı'nın dün bu sözleri söylediği toplantının adı şaşırttı beni:
“Dinin istismarına karşı birlik toplantısı...”
Demek ki din istismar edilebiliyormuş...
***
- Sonra geçmişe ait söylediği sözleri.
“Evet biz de alet olduk buna” anlamına gelen sözlerdi...
Demek ki hepimiz bazı kötü şeylere alet olabilirmişiz...
***
- Sonra belki de ilk defa tanık olduğumuz bir cümle:
“Rabbim ve milletim bizi affetsin...”
Demek ki bu ülkenin makûs talihinde hepimizin özür dilemesi gereken davranışları olabilirmiş...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beni en çok neyi etkiliyor biliyor musunuz...
Cesareti...
Ölümden kıl payı kurtulduğu meşum gece, “İstanbul’a gidiyoruz” deyişi...
***
Ama dün, onun asıl cesaretini gördüm...
Yapılan bir hatayı açık açık söyleyebilme cesareti...
***
Ben eleştirisinde cimri, ama övgüsünde bonkör bir insanım.
Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerini öve öve bitiremeyeceğim.
Çünkü bu sözlerde geleceğe ait küçük de olsa büyük bir umut görüyorum.
***
Tavsiyem...
Siz de küçümsemeyin bu sözleri...
Samimiyetini sorgulamayın.
***
Biliyorum hâlâ birbirimize güvenemiyoruz.
Ama artık şunu çok daha iyi biliyorum.
Birbirimize güvenebileceğimiz üç-beş metrekare yer olsun...
***
Genişletiriz bu vatan sathını...
Elbirliği ile yeniden büyütür...
Yeniden bir millet haline getirebiliriz.
Erdal kardeşim...
Erdal Şafak...
Sabah’ın genel yayın yönetmeni...
Mustafa Karaalioğlu...
Siz öteki genel yayın yönetmenleri...
Ferhat Sarıkaya’ları, Silivri mezaliminin polis, savcı ve hâkimlerini göklere çıkaranlar...
Duydunuz mu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü sözlerini...
“Rabbim ve milletim bizi affetsin” derkenki duygusunu...
Nedir bu sessizliğiniz...
Sizde hiç yok mu o duygudan...
Bir dirhem yahu...
Sadece bir dirhem...
ÜST AKIL, FETÖ VE CIA SUÇLU HEPİMİZ MASUMUZ ÖYLE M
En dincimiz ile Doğu Perinçek ulusalcımız...
En makul modernistimiz ile en makul muhafazakârımız bile...
Bütün suç, “Üst akıl, FETÖ ve CIA’dedir” yargısında birleşmişse eğer...
Size şunu hatırlatmak isterim.
- Bu ülke Osmanlı’dan beri bağımsız yaşadı.
- 1923’ten beri Cumhuriyet’le yönetiliyor.
- 1950’den beri çok partili rejime sahibiz.
- Son 60 yılın 55’inde iktidarda sağ muhafazakâr partiler vardı.
Yani bunca asır, bunca yıl ve bunca bağımsızlıktan sonra....
Duvara toslamışsak eğer...
Ve “Mahşerin üç atlısı” diye sadece “Üst akıl, FETÖ ve CIA” üçgenine sığınmışsak...
Kendimizde hiç kabahat aramayıp suçu hep başkasının sırtına yüklüyorsak...
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...
Yani bizi kurtaracak olan şey bu süfli Batı düşmanlığı mı olacak...
Sözümün bir manası var mıdır bilmem...
Ama ülkemin Cumhurbaşkanı’na bir vatandaş olarak şunu bütün kalbimle söylemek isterim.
Sayın Cumhurbaşkanı...
Bu millet 15 Temmuz gecesi size sahip çıktı...
Muhafazakârı, modernisti, laiki, dincisi...
Sünni’si, Alevi’si...
Size oy vereni vermeyeni...
Lütfen siz de bu tavrınızı bozmayın, milletin tamamına sahip çıkın...
Emin olun siz de, bütün ülkemiz de kazançlı çıkacaktır bu el sıkışmadan.
- Örgütün polisimiz içine sızdığını biliyorduk.
- Yargının canına okuduğunu da...
- 15 Temmuz gecesi ordumuza da fena halde sızdığını çok trajik bir bedel ödeyerek öğrendik.
- İşine son verilen öğretmenlere baktığımızda eğitim sistemimizin içine de fena halde sızdıkları duygusuna kapılıyoruz.
Ama bir yer var ki...
Oradan hiç ses gelmiyor.
İmam hatip okulları...
Yani bu FETÖ denen teşkilat oralara hiç mi sızamamış...
Yoksa oralarda temizlik var da duymamız mı istenmiyor...
Ahmet Taşgetiren dün Star gazetesindeki köşesinde Fetullah Gülen’e bir açık mektup yayınlandı.
Yazanların adı yok ama sanları var:
“Cemaat abilerinden bir grup”
Doğruysa çok ilginç bir iddiaları var.
Ordu içindeki birçok subay Gülen’e bağlılıklarını bildirmek için kılıçlarını ona göndermişler.
Demek ki orduda bir kılıç envanteri yapma zamanı gelmiş.
Belki cemaatin “kozmik odasına” bu kılıç müzesinden girilebilir.