Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, yaşamını yitiren Türkiye’nin diplomasi tarihine geçen büyükelçilerden olan ve 12 Eylül darbesinin ardından 21 Eylül 1980-31 Aralık 1983 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı yapan İlter Türkmen'e değindi. Özkök, Türkmen için "Diplomasi gerçekten bir sanat mıdır? Eğer öyleyse, İlter Türkmen gerçek bir virtüözdü." değerlendirmesini yaptı. Hürriyet gazetesinden genel yayın yönetmenliği yaptığı dönemde Türkmen'in köşe yazarlığını bıraktığını hatırlatan Özkök, "O gün Aydın Bey’in telefonda bana sorduğu cümle, adeta onun köşeden ayrılma dilekçesiydi. Bugün onun arkasından geriye bakıyorum ve gördüğüm şu. Ne kadar yorgun olursa olsun o dilekçeyi kabul etmemeliymişim. Çünkü Türkiye’nin bu makul akla, vatanseverliğe her zaman daha fazla ihtiyacı olduğu günler yaşıyoruz..." düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Genel yayın yönetmeninin kara kaplı defterinden bir sayfa" başlıklı yazısı şöyle:
Genel yayın yönetmeninin kara kaplı defterinden bir sayfa
30 Ekim 2007 günü Ankara'da uçaktan indim.
Aydın Doğan’ın asistanı Arçu Karakadıoğlu aradı ve “Patronu bağlıyorum” dedi.
Aydın Bey, o gün İlter Türkmen’in yazısını okumuş.
İlter Bey, 'artık yaşlandığını, yakında çok sevdiği gazete yazarlığını da bırakacağını’ yazmış.
Nedense o cümle gözümden kaçmış.
Aydın Bey bana işte o cümleyi soruyordu.
Sorduğu an içim cız etti. İlter Bey’in yazmayacağı o köşeyi gözümün önüne bile getirmek istemedim.
Hayatımın en çarpıcı çelişkilerinden birini İlter Bey konusunda yaşadım.
Bu da 12 Eylül askeri yönetim döneminde oldu.
Bülent Ecevit’in “Arayış” dergisini çıkaran ekip içinde çalışıyordum.
Bir yandan, askeri darbe sayesinde ‘hayatım kurtuldu’ diye seviniyordum, bir yandan da askeri yönetimi eleştiren bir dergide çalışıyordum.
İlter Bey işte o günlerde aklıma takılmaya başladı.
Yurt dışında bazı solcular Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden atılması için her kapıyı çalıyordu.
İlter Bey ise askeri yönetimin Dışişleri Bakanı olarak olağanüstü bir maharetle Türk diplomasisini yönetiyor, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkartılmasını önlemeye çalışıyordu.
Bir tek bu hizmeti bile İlter Bey’i Türkiye’nin en büyük devlet insanlarından biri yapmaya yeterdi.
Diplomasi gerçekten bir sanat mıdır? Eğer öyleyse, İlter Türkmen gerçek bir virtüözdü.
Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan okurken rahmetli hocam Prof. Dr. Fahir Armaoğlu bana “Siyasi Tarih” dersini çok sevdirmişti.
Mülkiye tarihinde ondan 10 tam not alan öğrenci sayısının çok az olduğu söylenirdi.
Kafama koymuştum ve 700 sayfalık kitabı defalarca okuyarak 10 almıştım.
Fahir Armaoğlu hocamdan aldığım o 10 notunu hâlâ bir gurur madalyası olarak taşıyorum.
Onun kitabında, 19’uncu yüzyılda siyasetçilerin, diplomatların dünyayı nasıl etkilediklerini örnekleriyle okumuştum.
İlter Bey de o büyük diplomatlardan biriydi.
Bugün düşünüyorum.
İlter Türkmen kimdir?
Emekli bir eski diplomat…
Sadece bunu söylerseniz hem ona, hem de bıraktığı izlere çok haksızlık edersiniz.
Benim gözümde İlter Türkmen, siyaseti, diplomasiyi ve uluslararası ilişkileri şahsında toplamış büyük bir düşünürdü.
Paradigmayı kırmak, statükoyu bozmak bazen insanlığın ve devletlerin hayatında çok olumlu rol oynar.
Bazen de bu olumlu misyonu statükoyu korumak yerine getirebilir.
İlter Bey benim gözümde işte bu insandı.
Fırtınalı, kasırgalı günlerde ülkemizi salim limanlarda tutan, büyük kaptanlardan biriydi.
Bugün Türkiye geride bıraktığı askeri yönetimlere rağmen, Orta Doğu’nun şeytan üçgenlerine rağmen Avrupa Birliği ile ilişkilerini hâlâ sürdürebiliyorsa eğer, İlter Türkmen gibi insanların bunda çok ama çok büyük rolü olmuştur.
Her genel yayın yönetmeninin kara kaplı bir defteri vardır.
Hepsi itiraf edemez ama hepsinin bu defterlerinde utanç sayfaları da vardır.
Mutlaka vardır.
Ama gurur duyacağı sayfaları da vardır.
Sol ve sağ omuzlara yazılan günah ve sevaplar gibidir bu sayfalar.
Onun başarısı gurur duyacağı sayfaların sayısı ile ölçülür.
Benim kara kaplı defterimin gurur sayfalarından biri de İlter Türkmen adı yazılıdır.
Sedat Ergin’in önerisi ve girişi ile onun Hürriyet’te yazı yazmaya başlamasıdır o sayfa…
İlter Türkmen’i Perşembe günü kaybettik.
İlter Bey Hürriyet’te 10 yıl boyunca 783 yazısı yayınlandı.
O yazılar aynı zamanda bir diplomasi tarihi antolojisidir.
O gün Aydın Bey’in telefonda bana sorduğu cümle, adeta onun köşeden ayrılma dilekçesiydi.
Bugün onun arkasından geriye bakıyorum ve gördüğüm şu.
Ne kadar yorgun olursa olsun o dilekçeyi kabul etmemeliymişim.
Çünkü Türkiye’nin bu makul akla, vatanseverliğe her zaman daha fazla ihtiyacı olduğu günler yaşıyoruz...
Hele hele şu günler…
Çünkü bu ihtiyacın ne olduğunu bugün çok daha da net görüyorum…
Ama ne yazık ki artık söyleyebileceğim tek şey var.
Nur içinde yatsın.
Bu ülke onun gibi insanlara çok şey borçlu…
NOT: Bu yazının bir bölümü, 2007 yılında Milliyet Gazetesinde onun için hazırlanan bir ekte yer almıştı.
TIKLAYIN | Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen son yolculuğuna uğurlandı
TIKLAYIN | Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen hayatını kaybetti
TIKLAYIN | Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen için Teşvikiye Camii’nde tören düzenlendi