Ertuğrul Özkök: Hasan Cemal’in basın kartını bile veririm vermem meselesi haline getirdiler...

Ertuğrul Özkök: Hasan Cemal’in basın kartını bile veririm vermem meselesi haline getirdiler...

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonunu Ergenekon operasyonları sürecinde 21 Mart 2008'de gözaltına alınan Cumhuriyet Başyazarı İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasına benzeterek “Acaba bunu yapan hangi üst akıldır?” diye sordu.

Özkök, Türkiye medyasının en kıdemli isimlerinden T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) Kurucu Başkanı Hasan Cemal’in basın kartının “yenileme başvurusu yapmadığı için otomatik olarak iptale alınmış” olmasını “Bu durum karşısında devlet gazetecisi değilseniz ne yaparsınız? ’Alın kartınızı başınıza çarpın’ dersiniz… Veya o kartı yırtar atarsınız. Ben daha beterini yapacağım. Basın kartımı bu dönemin hatırası olarak saklayacağım” sözleriyle eleştirdi.

Özkök’ün Hürriyet’te bugün (1 Kasım 2016) yayımlanan “Acaba bunu yapan hangi üst akıldır” başlıklı yazısından ilgili kısımlar şöyle:

SABAHIN 05.00'inde Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının evine yapılan baskını okuyunca aklıma yine o günler geldi...

İlhan Abi’nin evinden alınıp götürüldüğü o meşum sabahı hatırladım.

Yani tarihimize “Kumpas” olarak geçen o karanlık dönemi...

* * * 

Bir şey daha hatırladım.

31 Mayıs sabahı, Gezi Parkı’ndaki o üç-beş çadıra saldırarak yakma emrini kim vermişti...

Kimdi o tarihimizin en büyük provokasyonlarından birini yapan üst akıl...

Dün sabah o soruyu yine sordum...

-İlhan abileri sabah 05.00’te evinden alıp hapse götüren üst akıl kimdi...

-Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı tutuklatacak kadar kendinden geçen o üst akıl kimdi...

-Ve dün sabah bu ülkenin en köklü gazetelerinden birine şafak baskını yapan bu üst akıl kimdir...

* * * 

Demokrat dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir sırada hangi akıldır ülkenin en köklü gazetelerinden birinin bütün yönetimini gözaltına almak...

Kimdir bu ülkenin kendi ayağına ateş ettiren üst akıl...

NAMUS ÜZERİNE YEMİN ETMEYİP MUKADDESAT ÜZERİNE YEMİN ETMEK

MİLLETVEKİLLİĞİ yemininde 3 değişiklik yapılacakmış.

* *  *

BİR: “Laiklik” kelimesi çıkarılıyormuş.

MHP’ye havale ediyorum.

Başkanlık için şartlarının Anayasa’nın ilk 4 maddesinin aynı kalması olacağını söylemişlerdi.

* * * 

İKİ: “Namusum üzerine yemin ederim” ifadesinin yerine “Mukaddesatım üzerine yemin ederim” ifadesi konacakmış.

“Bir insanın namusu mukaddesatından daha mı az önemlidir” diye sormayacağım.

Neticede, herkesin namusu, arı kendini ilgilendirir.

“Namusun önemli değil de onun üzerine ettiğin yemini çiğnersen” hesabını kendine verirsin.

* * *  

Peki ortada “mukaddesat” varsa... Onu da AKP’ye oy veren Müslümanlar düşünsün.

Belki kendilerine şu soruyu sorarlar:

* * * 

 “Mukaddesatı üzerine” yemin eden bir milletvekili yeminine sadık kalmazsa bu ne anlama gelecek?

* * * 

Hepimizin mukaddesatı, bir devlet yalanına şahit gösterilmiş olmayacak mı...

* * * 

Bence iyi düşünmek lazım.

BASIN KARTIMI YIRTIP ATMAYACAĞIM AMA

DEVLETİN verdiği basın kartından hiç hazzetmem zaten.

Bana eski Sovyet sistemlerini veya Baas rejimlerini hatırlatır.

Hasan Cemal’in kartını bile veririm vermem meselesi haline getirdiler.

Bu durum karşısında devlet gazetecisi değilseniz ne yaparsınız?

“Alın kartınızı başınıza çarpın” dersiniz...

Veya o kartı yırtar atarsınız.

Ben daha beterini yapacağım.

Basın kartımı bu dönemin hatırası olarak saklayacağım.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.