Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının da arasında bulunduğu 4'ü tutuklu 20 sanığın yargılandığı üçüncü duruşma sonrası tahliye edilen Kadri Gürsel'in 'Reza Zarrab davası'yla ilgili yazısını önerdi. Özkök, iktidar yanlısı olanlara seslenerek "Hakkında doğru dürüst hiçbir iddia olmadan, sadece hurafelerle hayatı çalınan Kadri Gürsel’in dün Cumhuriyet’te yayınlanan yazısını okudunuz mu?" diye sordu.
Ertuğrul Özkök'ün "Verenin katı yıkılıyor alanın saati tıklıyor" başlığıyla yayımlanan (13 Aralık 2017) yazısı şöyle:
O günlerde uyardılar.
“Zarrab denilen bu adam kaçak kat çıkıyor...”
*
Cicim aylarıydı... Bayrakların önünde poz veren milli kahramandı...
Tabiatıyla, İstanbul sağırdı... Ankara ise dilsiz...
*
Şimdi adam pis bir itirafçı, daha da pis bir iftiracı oldu ya...
Saat veren öküz öldü ya...
*
Kaçak katı yıkma kararı çıktı...
*
İyi de arkadaş...
O pis rüşveti veren kirli ele, avucunu uzatan birileri de yok muydu bu ülkede...
*
Rüşveti o verdiyse, alan birisi, birileri de yok muydu...
*
Rüşveti verenin kaçak katı yıkılıyor...
Ama alanın kolundaki saatten gelen ses hâlâ bütün milletin kulağında çınlıyor...
Tik tak... Tik tak....
*
İstanbul’daki uyandı...
Kaçak katı yıkıyor...
*
Sıra Ankara’da...
*
Diyorum ki...
Orada da birileri uyansa...
*
21 Ocak 2015 günü o dosyaları kapatmak için Meclis’te kalkan eller, bir daha kalksa...
İstanbul’daki kattan sonra...
Şu utanç dosyaları da yıkılsa..
*
Hem AKP için hem Türkiye için çok daha iyi olmaz mı.
- Bir Filistin düşünün ki, aslında bir değil iki...
El Fetihçisi, Hamasçısına neredeyse terörist muamelesi yapacak...
Hamasçısı ise ötekini neredeyse İsrail işbirlikçisi olmakla suçlayacak.
- Güya İsrail’le iki devletli çözümü tartışıyorlar...
Ama kendileri tek olamamış...
Eski Osmanlı’nın orada bir hatırı varsa eğer...
Hani bize anlatılan o masaldaki gibi, Filistinliler Osmanlı dönemini özlüyorsa...
Böyle bir gücümüz, böyle bir hatırımız varsa, önce iki Filistin’i tek yapalım...
Sonra onların başkentini Kudüs yapmaya sıra gelsin...
İKTİDAR yanlısı arkadaş... Hani FETÖ’cü diye aylarca içeride hapis yatırılan...
Hakkında doğru dürüst hiçbir iddia olmadan, sadece hurafelerle hayatı çalınan Kadri Gürsel’in dün Cumhuriyet’te yayınlanan yazısını okudunuz mu...
Söyleyin hanginizde böyle vatanseverce bir bakış, ülkenizin İran’la ticaret yapma hakkına böylesine samimi bir destekle, rüşvet olayı arasına böylesine net bir çizgi çekme vicdanı var... Okuyun lütfen...
Bugünlerde hepinizin ağzından millilik, vatanseverlik, milliyetçilik lafları düşmüyor...
Okuyun da görün...
Vatanseverlik neymiş...
O siber yaratık ki...
Korkak bir yaratık...
Çoğu zaman kendi adını bile kullanamıyor...
Takma isimlerin arkasına sığınıp, sırtını güçlü abilerine dayayıp kalleşçe saldırıyor...
Sana bana hakaret ediyor, tehdit ediyor, sindirmeye çalışıyor...
Siber zorba, dijital mafya bunlar...
Samsung bugünü “Siber zorbalığa hayır” günü ilan etti...
Ben de bugünden gönüllü katılıyorum...
Bu dijital it sürüsüne, bu dijital mafyaya hep birlikte hayır diyelim.
- “ELEKTRONİK ortamda bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak, bir birey veya grubun diğerlerine yönelik kasıtlı biçimde gerçekleştirdiği aşağılama, iftira, dedikodu, taciz, tehdit, utandırma ve dışlama gibi rahatsızlık verici eylemleri...”
Filmim yapılsa beni kim oynasın
ŞİMDİ biraz megaloman diyeceksiniz ama demeyin...
Ben de insanım, benim de içimde küçük bir dev adam var yani...
Mesele şu...
Steven Spielberg’ün yakında gösterime çıkacak olan son filmi “The Post”Amerika’nın en ünlü gazetesi The Washington Post’u anlatıyor.
Daha doğrusu gazetenin patronu Katharine Graham ve genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’nin, dönemin Amerikan yönetimi ile mücadelelerini anlatıyor.
Filmde Katharine Graham’ı Meryl Streep, genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’yi ise Tom Hanks oynuyor...
İtirazım var.
Ben Bradlee, Tom Hanks’tan çok daha yakışıklı bir adamdı. Olmaz ya, bir gün filmim yapılsa acaba beni kimin oynamasını isterdim...
O aktörü bulamadım, ama profilini çizebilirim.
“Tavşan kardeş” rolünü en iyi kim oynayabilecekse o oynasın...
CİNSEL taciz fırtınası mutfağa da girdi. Amerika Birleşik Devletleri’nin en ünlü şeflerinden Mario Batali de cinsel tacizcilikle suçlandı. Üstelik bir değil dört kadın aynı suçlamayı yaptı.
Batali de tıpkı öteki ünlüler gibi kendisine yapılan suçlamayı şu ilginç açıklama ile kabul etti: “Bu suçlamaları yapan kişilerin adı bana bildirilmese de, tarif ettikleri şeyler yaptıklarımla uyuşuyor. Bu davranışlarım yanlıştı ve hiçbir özrü de yoktur. Bu nedenle günlük operasyonlardan çekiliyorum.”
Mario Batali aynı zamanda ABC televizyonunun “The Chew” adlı programının sunucularındandı. Oradaki işini de kaybetti. Böylece Amerikan eğlence, medya ve gastronomi sektöründe tacizden dolayı itirafta bulunan kişi sayısı 42’yi buldu.