Ertuğrul Özkök: Kısaltılmış Putin masasından gelen iki büyük Rus bombası

Ertuğrul Özkök: Kısaltılmış Putin masasından gelen iki büyük Rus bombası

0 yılı Genel Yayın Yönetmeni olmak üzere 35 yıl aralıksız çalıştığı Hürriyet'in kasım ayında yollarını ayırdığı Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazılarını sürdürüyor. Yazılarını "newsletter" olarak geniş bir gruba gönderen Özkök, son yazısında, Aydınlık gazetesinin İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov'la yaptığı röportaja değindi.  Özkök Buravov'un açıklamalarına ilişkin olarak, "Kısaca Rusya bu savaştan sonra dünyaya açılış penceresi olarak İstanbul Havalimanı'nı görüyor.. Öyle anlaşılıyor ki Moskova’da bu karar şimdiden alınmış durumda. Netice olarak Rusya Batı’nın kurduğu bu ağır baskının en önemli iki alanında kurtuluş çaresini Türkiye olarak görüyor." düşüncesini dile getirdi. 

Özkök'ün "Tansu'ya Mektuplar" dizisindeki "Kısaltılmış Putin masasından gelen iki büyük Rus bombası" başlıklı yazısı şöyle: 

"Bu sabahın bombası Aydınlık gazetesinden geldi. Çin yanlısı gazeteden tam bir Rus bombasıydı bu.

Konuşan öyle sıradan bir kişi değil. Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov… Yirmi yıldır Türkiye’de yaşayan bir Rus. Daha önce 2.5 yıl Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde görev yapmış kilit bir diplomat.

Aydınlık gazetesi ve Ulusal TV’den  Işıkgün Akfırat ile Seda Anık… Başkonsolosla birlikte çektirdikleri fotoğraf da ilginç. Putin’in Macron’u ağırladığı o uzun masanın kısaltılmış versiyonu gibi görünüyor.

Asıl cümle satırlar arasında gizlenmiş

Aydınlık gazetesi bugün haberi manşetten vermiş ama başlık çok sıradan:

“İlişkilerimizi yeni ufuklar bekliyor…”

Mülakatın ilk bölümü sıradan mı sıradan…Başkonsolos Rus pozisyonlarını açık ve net bir propaganda diliyle anlatıyor.

Ama ikinci bölümde satırlar arasına sıkışmış bir cümle var ki, işte o anında gözlerimi faltaşı gibi açtı.

Cümle şuydu:

“Bazı ön çalışmalar yürütülüyor…”

Hemen altında da hangi konularda çalışma yürütüldüğü şu cümleyle anlatıyordu:

“Mesela yeni lojistik yolların açılması konusunda ve finansal ödemelerle ilgili...”

Bunun üzerine mülakatın ikinci bölümünü altını çize çize okumaya başladım. 

Hangi konularda ön çalışma yapılıyor?

Yapılan ön çalışmaların hangi konularda olduğu konusunda şöyle bir bilanço çıktı önüme…O bölümleri mülakattan aynen aktarıyorum:

(*) TÜRKİYE’DEN MEMNUNUZ “Ukrayna krizi konusunda mevcut olan görüş ayrılıklarına rağmen Türkiye’nin bu olaylarla ilgili tutumunu önemli buluyoruz. Dengeli ve tutarlı bir tutum olarak değerlendiriyoruz.” 

1939'da Montrö Sözleşmesi'ni değiştirmek isteyen Rusya şimdi o sözleşmeden memnun

(*) “Son gelişmelerle ilgili Türkiye’nin bize de haber vererek Montrö Sözleşmesi’nin hükümlerini yerine getirilmesiyle ilgili adımları biz Türkiye’nin tutarlı ve objektif bir tutumu olarak değerlendiriyoruz."

BENİM NOTUM: 1939 yılında Montrö Sözleşmesi'ni değiştirterek  Boğazlar üzerinde hak iddia eden Sovyet Rusya’dan bu sözleşmeden memnun bir Rusya’ya gelmişiz demektir.

İlk ön çalışmalardan biri Türkiye ile

(*) “Yaptırımlar söz konusu olunca birtakım ülkelerle ilişkiler kesilmiş ya da önemli ölçüde sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla burada engeller söz konusu olunca, yoğun bir şekilde diğer istikametlerde nasıl telafi edebileceğimiz üzerine çalışmaya başladık. “

(*) “Bu noktada biz, ilk başta gelen ülkelerden biri olarak mutlak surette yaptırımlara hayır diyen Türkiye'yi görüyoruz. Bu durum ikili ilişkilerimizin siyasal olarak gelişmesine de katkıda bulunacaktır. Ayrıca nitelik olarak da ilişkilerimizin çeşitlendirilmesi için ilerlemeler sağlayabiliriz. Bununla ilgili bazı ön çalışmalar yürütülüyor. Mesela yeni lojistik yolların açılması konusunda ve finansal ödemelerle ilgili... 

SWIFT sistemini nasıl by-pass edebiliriz?

Başkonsolos bunu söyledikten sonra ön çalışmaların hangi konularda yapıldığını biraz daha açıyor:

(*) “Yaptırımlar arasında ödeme yeteneklerimizin sınırlandırılmasına yönelik birtakım tedbirler alındı. SWIFT sistemi ve diğer bankalarla ilişki konusunda...”

(*) “Burada da çeşitli yöntemler düşünülüyor. Bu açıdan da hem milli ödeme sistemlerinin geliştirilmesi geliyor hem de milli paralarla daha geniş bir şekilde ikili ticaretin geliştirilmesi gerekiyor. Birkaç sene içinde de alternatif ödeme sistemlerinin geliştirilmesi, MİR kartlarını kastediyorum, SWIFT'e benzeyen bir finans bilgi sisteminin kurulması ve milli paralarla ticaretin geliştirilmesi önem taşımaktadır.”

Uçaklarımıza el kondu, sigortalar zorlaştırıldı

Rusya’nın İstanbul Başkonsolosluğu'nun özel bir de görevi var. Türkiye ile Rusya arasındaki havacılık ilişkileriyle bu konsolosluk ilgileniyor. Dolayısıyla Andrey Buravov havacılık konularında bilgi veriyor:  

(*) “İlk başta bizim de aldığımız bir karar vardı. Yani belirli hava sahası ile bazı havalimanlarını sivil uçuşlara kapadık. Bu da kısmen sınırlayıcıydı. Ama buna bir de Batı tarafından uygulanan yaptırımlar eklendi ve bu da çok büyük bir etki yaptı. Hava sahalarını kapattılar. Dolayısıyla Rusya da karşılıklılık temelinde aynı kararı almak durumunda kaldı.

(*) “Bu durum kendiliğinden birtakım zorlukları yaratıyor. Buna daha sonra uçaklarla ilgili problemler eklendi. Uçakların bir kısmı leasing yöntemiyle çalışıyor. Leasing antlaşmaları sonlandırılınca, bu uçaklarla ilgili sorunlar çıktı. Çeşitli havalimanlarında uçaklara el konuldu. İnsanlar da havayolu şirketleri de zor durumda kaldılar.  

Ayrıca risklerin sigortalanmasıyla ilgili işleri daha çok Batı yapıyordu. Onlar da bu garantilerini geri çektiler. Bütün riskler havayolu şirketlerine kaldı. Bu durum yeniden yapılanmayı gerektiriyor.” 

Ve ikinci bomba geliyor: İstanbul

Başkonsolos işte tam bu noktada ikinci bombayı patlatıyor.

İstanbul Havalimanı…

Sözlerini aynen aktarıyorum:

(*) “Bu sınırlamaların olduğu dönemde, İstanbul Havalimanı’nın rolünü çok önemli görüyoruz. Hem Rusya’ya gitmek açısından hem diğer ülkelere gitmek açısından önemi var. Türk Hava Yolları’nın kendi uçuşlarını yapmasını çok önemli buluyoruz. Diğer hava yolu şirketleri de uçuyor ama sınırlamalar var. Ümit ediyoruz gelecekte de bu rolü sürdürecektir.”

Ve son bomba: Büyük Avrasya ortaklığı

Ama durun bitmedi. Bunlardan sonra son bir bomba var…

Büyük Avrasya Planı…

Onu da ağzından aktarıyorum:

(*) “Bu durumda Doğu’yla ilişkilerin daha yoğun bir şekilde geliştirilmesi konusu ön plana çıktı ve çeşitli formatlar gündeme geldi. Bu konuda birtakım büyük kurumlar ve kuruluşlar var: Mesela Avrasya Ekonomik Birliği, Şanghay İşbirliği Örgütü, Kuşak-Yol İnisiyatifi gibi.

Bütün bunların senkronize edilmesi ve aynı büyük çatı altında birleştirilmesi düşüncesi ön plana çıkıyor. Bu görüşmelerde de Büyük Avrasya Ortaklığı şeklinde Rusya ve Çin'in lokomotif olabileceği bir ortaklıktan bahsediliyor. Eğer diğer ülkeler ilişkilerin geliştirilmesine engel oluyorlarsa, o zaman başka çaremiz kalmıyor. İlişkiler, mutlak bir suretle karşılıklı yarar temeli üzerinde ilişkileri geliştirmek isteyenlerle gelişecektir ve bu noktada boşluk olmayacaktır. Bundan zarar görenler de yaptırım uygulayanlar olacaktır.” 

"Ruslar için millî bir istirahat yeri"

Tabii ki 90’li yılların ortasından başlayarak Türkiye bizim için bir “milli istirahat yeri” rolü oynamaya başladı. Çünkü hem güzel, hem hesaplı. Özellikle deniz kenarında tatili geçirmek için bir cazibe merkezi. Gelişmiş altyapı da söz konusu olunca bunlar bizim Rus turistlerin cenneti haline geldi Türkiye. En fazla 2017 yılında zannediyorum 7 milyon turist geldi. Normal koşullar altında bunun devam etmemesi için hiçbir neden görmüyorum. Bunun yanında sizin ülkenizin de Rusya’da turizmin geliştirilmesine katkıda bulunabileceği hafızada tutulmalı.

Erdoğan NATO Zirvesi'ne giderken gelen mülakat

Kısaca Rusya bu savaştan sonra dünyaya açılış penceresi olarak İstanbul Havalimanı'nı görüyor.. Öyle anlaşılıyor ki Moskova’da bu karar şimdiden alınmış durumda.

Netice olarak Rusya Batı’nın kurduğu bu ağır baskının en önemli iki alanında kurtuluş çaresini Türkiye olarak görüyor.

Biri SWIFT engelini by-pass etmek…

Öteki Rusya’nın dünyaya açılış kapısını açık tutmak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO zirvesine katılmasından önce gelen bu çok önemli mülakat gösteriyor ki, önümüzdeki dönemde her iki dünyanın gözü de Türkiye’nin üzerinde olacak…

Bu yol da çok engebeli maalesef…

Hele hele sonunda Türkiye’ye Batı’dan kopup bir “Büyük Avrasya” ittifakına davet varsa…

İşler daha da karmaşıklaşıyor…"