Ertuğrul Özkök: O sayın milletvekiline zorunlu 29 Ekim cevabı...

Ertuğrul Özkök: O sayın milletvekiline zorunlu 29 Ekim cevabı...

Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, "Maalesef bir kültür devrimi olan Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçe'nin düşünce üretebilmesi mümkün değildir" diyen AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’a yanıt verdi. 

Özkök'ün "O sayın milletvekiline zorunlu 29 Ekim cevabı" başlıklı yazısı şöyle:

Sayın Mahir Ünal…

Sayın milletvekili,

Sevgili kardeşim,

Başlıktaki “sen” ifadesini lütfen bir saygısızlık olarak yorumlama…

Bugün 29 Ekim..

Bugün  hepimizi eşit kılan bir yönetim biçiminin kuruluş günü...

O nedenle Cumhuriyetimizin hepimize verdiği bu eşitlik hakkının kardeşçe bir ifadesi olarak kabul et bunu…

Sen 56 yaşındasın, partin 23, Cumhuriyet ise 100'üne giriyor 

100 yıla giriyoruz.

Sen 56 yaşındasın, partin ise 23…

Hepimizin ömrü bu 100 yıllık Cumhuriyetin yanında kısa…

Herhalde o yüzden unutuyorsun bazı “şeyleri…”

Mesela geçen gün dedin ki: “Cumhuriyet düşünce setlerimizi yok etmiştir…”

Her şeyden önce mantıklı bir cümle değil. Bir kere yok edememiş ki, sen hâlâ o eski set düşünceye devam ediyorsun. Çok içime oturdu bu lafların… Kusura bakma "söz" deyip de ciddiye alamadım ondan "laf" diyorum… Salata gibi bir şey yani…

Bugün 29 Ekim, sana bazı şeyleri hatırlatayım...

Bugün 29 Ekim…

En büyük bayramımız.

Biz, yani bu halkın evlatlarının…

Bu ülke vatandaşlarının…

Senin, benim, hepimizin en büyük bayramı…

İşte bir hafta gecikmiş cevabımı sana bugün vereceğim…

Hem senin, hem benim, hem hepimizin bayramını kutlamak için vereceğim bu cevabı…

Aslında cevap da değil.

Sadece bir hatırlatma…

Geçici bir hafıza tutulmasıdır, eminim sen de hatırlayacaksın bu ortak maziyi...

Kasımpaşa'da, Malatya'da köyde, kasabada doğanların destanı

Bak kardeşim…Çok partili hayatın ta başından başlayayım...

(*) Adnan Menderes, senin ve partinin "devamıyız" dediği Demokrat Parti'nin kurucusu, çok partili hayatın ilk başbakanı…

Aydın vilayetinin Çakırbeyli Köyü'nde doğdu.

Ha şunu söyleyeyim…

O günden bu yana başbakanlığa gelen ilk ve son varlıklı aile çocuğudur.

Ama bir köyde doğdu işte… Devletin okullarında okudu.

İslamköy'ün yalınayak yoksul çocuğu başbakan

(*) Süleyman Demirel, Isparta’nın İslam Köyü'nde, adı gibi gerçek bir köyde doğdu.

Bütün hayatı boyunca bu Cumhuriyet parasız okullarında okuttu onu.

Bugün doğduğu köyde yatıyor…

17 Haziran ölüm gününde, onun bu Cumhuriyet'e, demokrasiye bağlılığını yine minnetle anacağız.

İstanbul'un Beşiktaş ilçesinden çıkan bir 'Karaoğlan'

(*) Bülent Ecevit, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde doğdu. Bu devletin okullarında okudu.

Bu ülkenin emekçisine ilk sosyal hakları o getirdi.

Kıbrıs’ta ezilen Türk halkını özgürlüğüne kavuşturdu.

Malatyalı öğretmen çocuğu bir devrimci 

(*) Turgut Özal, Malatya’da doğan bir öğretmen çocuğuydu. Bu Cumhuriyet'in parasız mekteplerinde okudu.

Türkiye’yi bugün küresel pazarlarda en rekabetçi ülkelerden biri haline getiren ekonomik reformları yaptı, telekomünikasyon alt yapısını, 'yap-işlet' modellerini getirdi.

Türk siyasetinde muhafazakâr akımın ilk kurucu babası

(*) Necmettin Erbakan, senin partinin kurucu babası. Sinop’da doğdu. Bugüne kadar başbakanlığa gelen Menderes’ten sonra en varlıklı aile çocuğu oydu. 

Varlıklı dediysek, bugünün varlıklısıyla karıştırma.

O varlık bugünün ölçüleriyle orta halli bir şeydi.  

O da bu Cumhuriyet'in parasız okullarında okudu.

Cumhuriyetçi babanın milliyetçi evladı

(*) Devlet Bahçeli, Osmaniye’de doğdu. Babası bu Cumhuriyet’e büyük sadakatla bağlı bir insandı. Kendisi de öyledir. Bu ülkenin liberal merkez sağcısı da, sosyal demokratı da muhafazakârı gibi o da bu Cumhuriyet’in parasız okullarında okudu.

Devlet okulunda parasız okumak bu milletin ortak hafızasıdır.

Bir kıyı kaptanının Cumhurbaşkanı çocuğu

(*) Recep Tayyip Erdoğan, Kasımpaşa’da doğdu. Babası bir kıyı kaptanıydı. Bu Cumhuriyet’in ona sağladığı parasız okullarda okudu. 

Bu Cumhuriyet ve onun demokrasisi sayesinde önce İstanbul Belediye Başkanı, sonra başbakan sonra Cumhurbaşkanı oldu.

Şimdi söyle bana kardeşim; sen nerede doğdun, nerede okudun?

Söyle bana kardeşim.

Var mı aralarında Saray’da doğmuş biri... Hepsi bu ülkenin dört bir yanından, kimi daha orta halli, çoğu yoksul ailelerinden gelmiş insanlar onlar.

Ya sen kardeşim?

Sen nerede doğdun?

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi değil mi…

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde neyle okudun?

Bu Cumhuriyet’in parasız imkânlarıyla değil mi?..

Ben de öyleyim.

İzmir’in Kahramanlar Mahallesi’nde bir matbaa işçisinin oğlu olarak geldim bu dünyaya…

Fransa’daki doktorama kadar bu Cumhuriyet parasız okuttu beni…

Eee böyle olunca benim düşünce setimi de bu Cumhuriyet verdi bana…

Önce vefalı ve minnettar olmayı öğretti…

Sonra çağdaş…

Bu Cumhuriyet bugün doğdu ama daha kaç kere doğdu! 

Bugün Cumhuriyet’in 99’uncu yılını kutluyoruz.

Belli ki sen unutmuşsun ben yine hatırlatayım.

Bu cumhuriyet kaç kere ilan edildi biliyor musun?

(*) Her kız çocuğu ilkokula başladığında, Cumhuriyet bir kere daha ilan edildi...

(*) Her kadın sandık başına gittiğinde; her genç fikrini özgürce ifade ettiğinde...

(*) Bugün TOGG arabamız gibi, her fabrikada ürettiklerimiz hattan çıktığında...

(*) Her hastalanan kendine bakacak bir Cumhuriyet doktoru bulduğunda...

(*) Her turist memleketimize hayran kaldığında...

(*) Her milli sporcumuz marşımızı çaldırdığında...

(*) Her bilim insanımızın başarısı bize en büyük mirasın ilim ve akıl olduğunu hatırlattığında...

(*) Kasımpaşa’da, Elbistan’da, Malatya’da, İzmir’de, Çakırbeyli’de doğmuş bir halk çocuğu her başbakanlık koltuğuna, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda… 

Cumhuriyet bir kere daha, bir kere daha, bir kere daha ilan edildi...

İstersen gel bir de bugün ve yarını konuşalım

Geçmişi kendi gerçeği ile baş başa bırak. İstersen gel biraz da bugüne, yarına bakalım.

Bak dün partinizin "Türkiye Yüzyılı" projesi açıklandı.

İyimser bir bekleyişle umut verecek şeyler gelecek sanıyordum, ne yazık ki gelmedi.

Olsun…

Demokraside çareler tükenmez.

Ama madem konu açıldı ben de sorayım; 'Türkiye Yüzyılı'nı hangi duygu ve düşünceyle inşa edeceğiz?  

'Türkiye Yüzyıl'ını hangi zihniyetle kuracağız?

Aydınını, siyasetçisini, en küçük itirazını dile getireni bir emirle iki cümleyle içeri attıran bir zihniyetle mi?.. Ekonomisini yüzde 149 enflasyonla yöneten bir anlayışla mı?.. Komşularıyla, kendi vatandaşının yarısından fazlasıyla kavgalı… Bügüne kadar en ağır hakaretlerle saldırdığımız, Rabia işaretleriyle yerden yere vurduğumuz "darbeci Sisi"ye, bugün büyükelçimizin ağzından, ekonomik başarılarına methiyeler düzen mesajlar verirken, bu muhabbetin yüzde birini, halkının yarısından fazlasına göstermeyerek mi?..

Yukarıdan bakan, kibirli bir tavrı sürdürerek mi yani... Ülkesini kurtaran kahramanlarına karşı vefasız, kendini var eden bir Cumhuriyet'e karşı nankör... Bu duygularla, bu nefretle mi yani…

Bir kere daha düşün kardeşim

Hepimizin bu en büyük bayramı kutlu olsun. Umarım 100'üncü yılında hepimiz; sen, ben, hepimiz…El ele, omuz omuza, hep birlikte bu bayramımızı en büyük coşkuyla kutlarız.

Bizim 'Türkiye Yüzyılı’ndan beklediğimiz tek şey işte bu muhabbettir, bu vefa duygusudur, bu anlayıştır…

Çünkü bu Cumhuriyet… Atatürk, İsmet İnönü ve Kurtuluş Savaşı'nı yapan bütün öteki kahramanlar tarafından kurulan bu Cumhuriyet sayesinde hepimizin çocukları, Kasımpaşa, Malatya, Yozgat, Diyarbakır, Edirne, Rize, İzmir, Kahramanmaraş'ın yoksul mahallelerinden gelen evlatlarımız da bugün senin oturduğun koltuklarda oturacaklar. İlelebet payidar kalacak bu Cumhuriyet sayesinde olacak bu… Kenar mahalle, köy, kasaba yollarını başarıya bağlayan o ana caddeler hep açık kalacak. Ve inan hiçbirinin alfabesiyle, kültürüyle geçmişiyle geleceğiyle senin gibi sorunları olmayacak. Eminim senin çocuklarının da olmayacak…