Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, Türk dizilerinin Cannes'daKİ MİPCOM fuarında satılmasına dikkat çekerek, "
Dünyada savaşların kaderini değiştiren insansız hava araçları, İHA’lar yaptık. Ama bundan daha önemli ilerlemeyi “Türk yumuşak gücü” denilen televizyon sanayinde kaydetmiştik.
Muhteşem Yüzyıllar ve başka diziler dünyayı fethetmişti.
Ama ne yazık ki Türkiye çevresindeki herkesle kavga etmeye başlayınca ülke olarak sempatisini de kaybetti. Açık konuşalım antipatik bir ülkeye dönüştük. Şimdi kaybettiğimiz sahaya yeniden dönüyoruz." düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Orta Doğu'da dengeyi değiştirecek 'volume deal' bir 'İHA' imzası" başlıklı yazısı şöyle:
Orta Doğu'da dengeyi değiştirecek 'volume deal' bir 'İHA' imzası
‘Barriere Majestic’, Cannes şehrinde ünlü festivalin yapıldığı binaya karşıdan bakan çok ünlü bir otel.
Dünyanın tanınmış bir çok ünlü film oyuncusunu ağırlamış otellerden biri.
İşte bu otelin bir salonunda geçtiğimiz çarşamba günü Türkiye’nin “yumuşak gücünü” Bayraktar insansız hava araçlarından bile daha önemli hale getirecek bir imza atıldı.
Rusya-Ukrayna savaşının tam ortasında, İran drone'larının konuşulduğu bir günde bu cümle size abartılı gelebilir.
Ama yazdıklarımı okuduğunuzda eminim siz de aynı şeyi düşüneceksiniz.
Geçen hafta Cannes’da ‘MİPCOM’ fuarı vardı.
Yani dünyanın en büyük eğlence ürünü yapımcılarını biraya getiren bir içerik fuarı.
Türk televizyon şirketlerinin yöneticileri uzun yıllar boyunca bu fuara sadece yabancı dizi almak için gitmişlerdi.
Şimdi iş tersine dönüyordu. Türk yapımcılar almaya değil satmaya gidiyordu.
Masanın başında üç kişi vardı.
İkisi Türk, biri yabancıydı.
Türk tarafında imzayı atanlardan biri Fatih Aksoy’du.
Türk televizyon sektörünün önde gelmen şirketlerinden Med Yapım'ın Yönetim Kurulu Başkanı.
Yani Türkiye’de reyting rekorları kırmış “Yasak Elma”, “Sadakatsiz” ve “Kadın” gibi dizilerin yapımcısı.
Öte ise Kerem Çatay.
O da “Yargı”, “İçerde” ve “Çukur” gibi reyting canavarı dizilerin yapımcısı.
Ortada oturan kişini adı ise Sam Bernett…
MBC Grubunun CEO’su…
Açılmış adı şöyle: “Midde East Broadcasting Company.”
Yani Orta Doğu Yayımcılık Şirketi…
Adından da anlaşılacağı gibi, faaliyet alanı bütün Arap ülkeleri.
Orta Doğu’nun en büyük televizyon ve eğlence şirketi.
Suudi Arabistan merkezli bir şirket ama Orta Doğu’nun Arapça konuşan ülkelerinin hepsinde yatırımları bulunan devasa bir şirket.
Çok güçlü bir dağıtım sistemi var.
İşte bu üç kişi, Orta Doğu’da kartları yeniden dağıtan devasa bir anlaşmaya imza attılar.
Bundan böyle bu iki Türk şirketinin yapacağı dizileri bütün Orta Doğu’da MBC Grubu tarafından dağıtılacak.
Ama sadece bu değil.
Aynı zamanda ortak işlere de imza atacaklar. İstanbul aynı zamanda Arap dizilerinin de yapıldığı yer olacak.
Tabii de benim gibi merak etmişsinizdir. Anlaşmanın parasal büyüklüğü nedir?
MBC CEO’su imza töreninde bir rakam vermedi ama bunu “Volume Deal” olarak açıkladı.
Yani “Hacimli bir anlaşma…”
Dikkat edin aşağı yukarı aynı gün Türkiye’de bir açıklama yapıldı.
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şakip Avdagiç, Türkiye’nin yurtdışına satacağı dizilerin miktarının bu yıl 600 milyon doları bulacağını söyledi.
Verdiği rakama göre 100’e yakın Türk dizisi 150 ülkede gösteriliyordu.
Ben de şöyle diyeyim.
Herhalde başkanın bu anlaşmadan haberi yoktu. Çünkü sadece Cannes’da imzalanan bu anlaşma, İTO Başkanı'nın verdiği rakamı şimdiden çok gerilerde bırakmış olacak.
Yine şöyle diyeyim, anlaşma bütün Cannes çevrelerinde öyle dikkati çekti ki, Los Angeles merkezli dünyanın en büyük eğlence haberleri sitesi Variety bunu büyük haber olarak yayınladı.
Ancak bu anlaşmanın bir başka özelliği var. Bunu imza töreninde MBC şirketinin CEO’su da söyledi.
Türkiye bundan 15 yıl önce bütün Orta Doğu ülkelerinde bir numaralı eğlence ürünleri yapımcısıydı.
Bu pazarlarda ne Amerikan, ne Brezilya ne de Meksika dizilerini bırakmıştı.
Ancak sonradan araya yanlış hem de çok yanlış dış politika uygulamaları girdi.
Türkiye neredeyse bütün Arap alemi ile kavgalı hale geldi.
Bu da Türk dizilerinin önünü bıçak gibi kesti.
Şimdi dış politikada bu yanlışlardan dönülüyor ve bununla birlikte Türk dizileri de yeniden Arap piyasasına dönüyor.
Tabii bu, Türk dizilerinin Arap halkının evlerine girmesi demek.
Aynı zamanda modern Türk hayat tarzının da…
Şimdi başlıktaki ‘İHA’ya’ geliyorum.
Son 2 yılda savunma sanayinde çok büyük ilerlemeler kaydettik.
Dünyada savaşların kaderini değiştiren insansız hava araçları, İHA’lar yaptık.
Ama bundan daha önemli ilerlemeyi “Türk yumuşak gücü” denilen televizyon sanayinde kaydetmiştik.
Muhteşem Yüzyıllar ve başka diziler dünyayı fethetmişti.
Ama ne yazık ki Türkiye çevresindeki herkesle kavga etmeye başlayınca ülke olarak sempatisini de kaybetti. Açık konuşalım antipatik bir ülkeye dönüştük.
Şimdi kaybettiğimiz sahaya yeniden dönüyoruz.
Ve yine yazıyorum.
Bu imza da yeni bir İHA anlaşması. Bayraktar’ınki ‘İnsansız Hava Aracıydı.’
Başarılı dizilerimiz ise “İnsanlı Hayat Aracı…”
Bu İHA’larla, topla tüfekle elde edilen güçten çok daha etkili bir güç…
Türkiye’yi dünyanın gözünde yeniden sempatik ülke haline getirecek araçlar bunlar.
O nedenle Türk televizyon yapımcılarını bir kere daha kutluyorum.