Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, 18 Ocak’tan bu yana 48 roketin atılmasıyla 17 kişinin hayatını kaybettiği, 73 kişinin de yaralandığı Kilis’e ilişkin, “Suriye’de muhalefete füze gönderen, o füzelerin kaçının Kilis’e düşeceğini bilecek” ifadelerini kullandı. Özkök, Rus uçağının düşürülmesi ve Suriye’deki iç savaşta Suriye Arap Cumhuriyeti Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı muhaliflerin desteklenmesi konularında da “Suriye’de Esad’ı devireceğim diye yola çıkan, Antalya’da hangi şirketleri devireceğini düşünecek. Rus uçağını düşürme kararı veren kişi, attığı füzenin Antalya’da nereye düşeceğini hesaplayacak.” yorumunu yaptı.
Özkök’ün bugün (29 Nisan 2016) yayımlanan “Birbirimizle barışmamız mümkün mü” başlıklı yazısı şöyle:
Önceki akşam Antalya'nın Akra Barut Oteli'nin büyük salonunda Antalyalı işadamlarının katıldığı yemekte bir konuşma yaptım.
Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği’nin düzenlediği yemekteki konuşmamın başlığı şuydu:
“Birbirimizle barışmak artık hayal mi, yoksa mümkün mü?”
Sabah Antalya’ya indiğimde hava şöyleydi:
- Sokaklarda turist yoktu.
- İnsanlar turizmle ilgili çok karamsar bir hava içindeydiler.
- Geçen gün bir işadamı intihar etmiş. Bu, Rus uçağının düşürülmesi ile başlayan kriz sonrasında üçüncü işadamı intiharıymış.
- Yazla birlikte intiharların artmasından endişe ediliyormuş.
- Her yıl 1 Mart’ta başlayan turizm mevsiminin açılışı 1 Haziran’a kalmış.
- Bazı oteller hiç açılmayacakmış, bazıları ise sadece bir bölümlerini açacakmış.
İşte bütün bunları dinledikten sonra sahneye çıktım ve konuşmama şöyle başladım:
“Tablo karanlık. Önümüz gece. Birbirimizin boğazına sarılmış vaziyetteyiz.
Buraya çok karamsar duygularla geliyordum. Ama biraz önce Cumhurbaşkanı’nın laiklikle ilgili konuşmasını okudum.
Çoğunuz bana katılmayabilir, beni çok saf bulabilir...
İnanıyorum ki, barışacağız. Belki bugün, yarın değil.
Ama mutlaka barışacağız.
Çünkü bu böyle gitmez, gidemez, gitmemeli...”
Ben kırılıyorum ama siz gülmeyin lütfen.
Gülseniz, hatta kahkahalar atsanız, haklısınız...
Ama gülmeyin...
Önce biraz ciddi olalım, sonra hep birlikte sararız makaraya...
Arkadaşın adı Adil Gür... Mesleği anketçilik.
Gazetenin adı Sabah...
Şu bildiğimiz Sabah yani...
Bazılarının “havuz gazetesi” dediği gazete.
Parasını bastırıp Adil Gür’e bir araştırma yaptırmış.
Soru şu:
“Türkiye’nin en güvenilir gazetesi hangisidir?”
Hangi gazete çıkmış biliyor musunuz:
Ne olur gülmeyin, şimdi adını söyleyeceğim.
Sabah gazetesi...
‘En tarafsız gazete hangisidir?’ sorusuna da aynı yanıt verilmiş.
Özetliyorum...
Şu Türk halkı var ya...
O demiş ki, “En güvenilir gazete Sabah’tır”...
Şimdi Adil Bey’e çok eğlenceli bir teklifim var.
Sokağa kendisi çıkıp, önüne gelen ilk 100 kişiye şunu sorsun:
“Sizce Türkiye’nin en güvenilir gazetesi hangisidir?”
Sonra şıkları saysın.
“A: Sabah” desin...
Cevap ne mi olacak?
Hani sosyal medyada millet kırıp geçiren o kadın var ya...
Hani “Hafta sonu tatiline kimle gitmek istersin” diye soruyorlar ve “A: Kocanla” diye devam ediyorlar...
Kadın daha ikinci şıkkın ne olduğunu dinlemeden “B” diyor ya...
İşte o skeç aklıma geldi.
Sen çok yaşa Adil Bey...
Yaşa ki bizi böyle hep güldür...
Önceki gün Bursa’da bir canlı bomba olayı vardı. Ucuz atlatıldı...
Neredeyse bütün gazetelerin birinci sayfalarında var.
Hürriyet’te, Posta’da var.
Muhalefetin gazetelerinde var.
Ethem Sancak’ın gazetelerinde var.
Hatta kayyum gazetelerinde bile var.
Bir tek gazete, birinci sayfasında bunu saklamış...
Herkese soruyorum...
Adil Beeey... Size de soruyorum.
Hangi gazetenin birinci sayfasında yok...
Türkiye’nin “en güvenilir gazetesinin” birinci sayfasında görünmüyor.
Hrant Dink öldürüldüğünde, “Okey masasındaki gençlere dikkat” diye yazdığım için bana demediğini bırakmayan liberal arkadaş...
Trabzon stadında sahaya girip hakemi döven adamı gördünüz mü?
Şimdi gazetelerde “Beyaz bereliler yeniden türedi” diye yazıyorlar.
Hiç bitmemişti ki...
Hâlâ aynı şeyi söylüyorum:
İşsiz güçsüz çocukların toplandığı okey salonlarının her biri bir “beyaz bereli fabrikasıdır”...
Siz hâlâ en iyi sosyologlarınızı, pedagoglarınızı, psikologlarınızı oralara göndermeyin.
Gelir gelmez, MHP’nin içindeki “ülkücü mafyayı” partiden söküp attı...
Milliyetçi bir damarın üzerinde oturuyordu ama bu duyguyu hiçbir zaman ırkçılığa çevirmedi.
Üniversiteler yeniden kaynamaya başladı ama o ülkücü gençleri hep kavganın dışında tutmayı başardı.
Yolsuzluğun diz boyu olduğu günlerde, ne kendini ne partisini yolsuzlukları bulaştırdı.
Ve önceki gün Türkiye, laiklik konusunda ayağa kalktığında o, Anayasamızın en temel maddelerinden olan laikliğe anında sahip çıktı.
Suriye’de Esad’ı devireceğim diye yola çıkan, Antalya’da hangi şirketleri devireceğini düşünecek.
Rus uçağını düşürme kararı veren kişi, attığı füzenin Antalya’da nereye düşeceğini hesaplayacak.
Mısır’da Sisi’yi devirmek için yola çıkan, Mısır’da yatırım yapan kaç Türk şirketini devireceğini de hesaplayacak.
Suriye’de muhalefete füze gönderen, o füzelerin kaçının Kilis’e düşeceğini bilecek.
Bir Alman arkadaşım sordu: “Bir Alman Türkiye’de Erdoğan aleyhine konuşursa başına bir şey gelebilir mi?”
“Hakaret etmezse bir şey olmaz” dedim.
Arkasından ekledim. “Özellikle Twitter’a dikkat. Troller çok iyi takip ediyor ve anında gammazlıyor.”