Ertuğrul Özkök: Yılmaz Özdil adam gibi ayrılmanın dersini vermişti, şimdi insanlığı öğretiyor

Ertuğrul Özkök: Yılmaz Özdil adam gibi ayrılmanın dersini vermişti, şimdi insanlığı öğretiyor

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Yılmaz Özdil'in geçtiğimiz günlerde okuyucularla bululan "Adam" adlı kitabıyla ilgili olarak "Yılmaz Özdil, iki yıl önce Hürriyet’ten ayrılırken, 'adam' gibi ayrılmanın dersini vermişti. Ayrılmayı mesleki bir kahramanlık menkıbesine çevirmeye çalışan zavallılara da bir dersti bu. Şimdi de kadın gibi kadın, adam gibi adam, insan gibi insan olmanın dersini veriyor" dedi.

Ertuğrul Özkök'ün "Bu vebal hiçbir 'hainler mezarlığı'na sığmaz" başlığıyla yayımlanan (27 Ekim 2016) yazısı şöyle:

Hakkı Topal hakkında bütün bildiğimiz şu 3 cümleden ibaretti.

19 yıllık polis memuruydu. Çorum’da yaşıyordu. Biri 12, öteki 16 yaşında iki çocuğu vardı. Bildiğimiz dördüncü bir cümle daha vardı ve o da şuydu: “FETÖ’cü olduğu iddiasıyla görevinden alındı...” 20 Ekim günü arabasına bindi. Şehrin kenarındaki bir göletin kıyısına gitti. Elindeki ipi bir ağaca geçirdi, boynunu da elindeki ipe... Sonra kendini bıraktı... Eşi Ç.T. arkasından, “Bizi bitirdiniz, eşimin hiçbir suçu yoktu” diyerek baygınlık geçirdi. Kızı “Ben babamı istiyorum. Bana babamı geri verin, benim babam suçsuzdu” diyerek gözyaşı döktü.  Bugün 27 Ekim... Yedi gün sonra hepimiz Hakkı Topal’ı unuttuk. Ben aklı hâlâ başında AKP’lilere hatırlatayım. 15 Temmuz’dan bu yana görevinden alınanlar arasında 18’inci intihar vakasıydı... Yanlış okumadınız... On sekizinci vaka...  18 intihar.... Ortada bir darbe girişimi var ve kimseyi suçlamıyorum.  Ama hepimiz bilmeliyiz ki, bu, üzerinde dikkatle durulması gereken çok ağır bir bilançodur... Siz... Sayın siyasetçiler, sayın polisler, sayın savcılar ve sayın hâkimler.... Siz aklı başında köşe yazarları... Adil olun... Vicdanlı olun... Kurunun yanında yaşın da yanmasına izin vermeyin... Yoksa bu vebal hiçbir “hainler mezarlığı”na sığmaz...

Birer cümlelik 18 mezar taşı

Necmi Akman: Ahmetli İlçe Kaymakamı, 20 Temmuz

Mutlu Çil: Polis, Güdül, 20 Temmuz Muhammet Mertoğlu: Polis, Bartın, 21 Temmuz Halil Gök: Polis, Akçakoca, 22 Temmuz Levent Önder: Yarbay, Siirt, 22 Temmuz İsmail Çakmak: Yarbay, Silivri, 23 Temmuz Mithat Aynacı: Polis, İstanbul, 25 Temmuz Vedat Savlu: İş insanı, Isparta, 2 Ağustos Ahmet Beşli: Emniyet amiri, Hatay, 10 Ağustos Ömer Çubuklu: İnfaz koruma memuru, İzmir, 1 Eylül Mustafa Güneyler: Öğretmen, Osmaneli, 6 Eylül Ali Derebaşı: Okul müdürü, Kayseri, 19 Eylül Seyfettin Yiğit: Savcı, Bursa,25 Eylül Emrah Oğuz: Polis, Bayburt, 3 Ekim Adem Tıraş: Polis, Mersin, 4 Ekim Önder Irmak: Astsubay, Eskişehir, 10 Ekim Enver Şentürk: İnfaz koruma memuru, Adıyaman, 20 Ekim Hakkı Topal: Polis, Çorum, 20 Ekim NOT: Bugüne kadar intihar edenlerin listesi bu. Hiçbiri hakkında henüz dava açılmamıştı. Henüz bir iddianame bile yoktu. 

Adam gibi gazetecinin, adam gibi gazeteciyle, adam gibi helalleşmesi

Yılmaz Özdil’in geçen hafta çıkan “Adam” kitabında beni en çok duygulandıran portre Mehmet Ali Birand’ınki oldu. Yıllar önce Mehmet Ali Birand, okuduğu okula konuşma yapmaya geldiğinde Yılmaz Özdil salonu terk etmiş. Yani öğrenciyken, onun hakkında olumsuz bir izlenimi varmış. Daha sonraki yıllarda o ve Uğur Dündar’ın başında bulunduğu Star Haber’le, Mehmet Ali Birand’ın başında bulunduğu Kanal D Haber birbiriyle kıyasıya bir rekabete girmişti. Onun güler yüzlü bir resmini koymuş kitaba ve şöyle yazıyor: “Hiç birlikte çalışmadık ama, birbirimizin aleyhine yazı yazdığımızda bile, kıran kırana reyting mücadelesi verdiğimizde bile, insani temasımız hiç kopmadı.” Yılmaz Özdil, iki yıl önce Hürriyet’ten ayrılırken, “adam” gibi ayrılmanın dersini vermişti. Ayrılmayı mesleki bir kahramanlık menkıbesine çevirmeye çalışan zavallılara da bir dersti bu... Şimdi de kadın gibi kadın, adam gibi adam, insan gibi insan olmanın dersini veriyor...  Yılmaz Özdil: ‘Adam’, Kırmızıkedi Yayınları, 2016. ÖNCE 'EYVAH SEN DE Mİ YILMAZ ÖZDİL' DEDİM YILMAZ Özdil’in yeni kitabının kapağında “Adam” kelimesini görünce irkildim. “Adamlığın” sadece erkeklere ait bir yüceltme sıfatı olduğu bir ülkede başka ne düşünebilirsiniz ki... Ama sonra hatırladım. Yılmaz’ın daha önce yazdığı kitabın adı da “Kadın”dı... Evet...  Kadın kelimesinin üstüne basa basa “Kadın gibi kadın” demişseniz... O zaman bir erkek için de “Adam gibi adam” deme hakkınız olur. Çünkü bu iki cümleyi yan yana yazıp, aralarına bir de artı işareti koyarsanız, eşittir işaretinin öteki tarafında da şu cümle olur: “İnsan gibi insan...” 'ADAM' KİTABINI NEDEN ÇOK SEVDİM Atatürk’le başlayıp, Kubilay’la bittiği için. Tarkan’ı, Müslüm Gürses’i , Kerim Tekin’i , Mor ve Ötesi’ni, Lefter’i, Ahmet Tarık Tekçe’yi adamlar listesine alıp, Edirne’den Kars’a kadar geniş bir “Adam Misak-ı Milli’si” çizdiği için.  CHP genel merkezinin kedisi “Şero”yu da adam gibi adam saydığı için. Uğradığı suikastta göğsünü siper ederek Ecevit’i kurtaran Amerikalı güvenlik görevlisi Bernard Johnson’u unutmadığı için. Attilâ İlhan’ı es geçmeyip “Kime baksam sensin” dediğimiz insanları hatırlattığı için. Nobel’in hatırlamadığı Yaşar Kemal’e “Adamlık Nobel’i” verdiği için. Nihat Genç’e o olağanüstü giriş yazısını yazdırdığı için.