Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yazar İskender Pala'nın 15 Temmuz'la ilgili bir tiyatro oyunu yazdığını belirten köşe komşusu Akif Beki'nin "Madem yeni FETÖ’lerin çıkmaması, din bezirgânlarının tuzağına bir daha düşülmemesi için romancısı, tiyatrocusu, sinemacısı seferber olmalı" şeklindeki sözlerine karşı çıktı. Özkök, "Şimdiden söyleyeyim. O, bir 'Devlet Tiyatrosu oyunu' değil, olsa olsa 'temsili dostlar' ve 'temsili düşman' güçleri ile oynanan bir 'devlet müsameresi' olur" dedi.
Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesinin bugünkü (30 Kasım 2016) nüshasında yayımlanan 'Bir hayalin sonunu ilan eden fotoğraf' başlıklı yazısı şöyle:
Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş o geceyi anlatıyor:
“Gece saat 01.20’de komşuların telefonu ile uyandık. Eşimi uyandırdım, ‘Polisler geldi’ dedim.”
Devam ediyor:
“Kapı zili çalındı. ‘Kim o’ dedim. ‘Tebligat iletmeye geldik’ dediler...”
Sayın AKP’liler, Sayın CHP’liler, Sayın MHP’liler.
Muhafazakârlar, sekülerler, milliyetçiler, liberaller...
Lütfen elinizi vicdanınıza koyun. Bir soluk alın...
Bir dakika için, kendinizi o insanların yerine koymaya çalışın.
Kürt siyasetçisisiniz...
Geçmişinizde, hafıza kartlarınızda Musa Anter olayları var...
Resmi, gayriresmi bütün tarihlerinizde, bir gece evinden alınıp götürülüp de hiç geri gelmeyenler var...
Ve kapınız gece yarısından sonra 01.20’de çalınıyor...
Ne hissederdiniz Allah aşkına...
Benim de eleştirilerim var Demirtaş’a...
Bırakın onları bir an için kenara...
Sorun kendi kendinize... “Bir tebligat niye gece yarısı saat 01.20’de gönderilir...”
Köşe komşum Akif Beki, Devlet Tiyatroları’na sardırdı...
Konu “Niye 15 Temmuz oyunu sahneye konmuyor”...
Onun yazısından öğrendim ki kitaplarını çok sevdiğim İskender Pala bir de oyun yazmış ve Devlet Tiyatroları’nın repertuvarına alıp oynamasını bekliyormuş.
Şimdiden söyleyeyim.
O, bir “Devlet Tiyatrosu oyunu” değil, olsa olsa “temsili dostlar” ve “temsili düşman” güçleri ile oynanan bir “devlet müsameresi” olur...
Haa bir de temsili düşman FETÖ’yü oynayacak aktör bulabilir misiniz bilmem.
İki gün sonra, ya sokakta döverler ya da FETÖ’cülükten içeri atarlar adamcağızı...
Kitabını Türkiye’de ilk okuyan veya yazan insanlardan biri olduğum halde filmini seyretmeyi reddettiğim “Grinin 50 Tonu”nu seyredince neler hissettim?
Dünyanın en romantik filmi ile en pervers cinsel ilişkisini anlatan iki ayrı filmi aynı anda düşünmek insanda nasıl bir etki yapıyor?
47 yıl önce okuduğum “Z” kitabının yeni baskısını okurken kim aklıma geldi ve ağladım.
1996’da “örgüt itirafçısı” olan “kafası karışık kadın” Ece Temelkuran, hayalet savcıya neler itiraf etmişti?
Küçük İskender’e göre “2000 kuşağı şairleri” neden birdenbire ortadan kayboldu?