ESA Direktörü Wörner: Uzay araştırmaları dünyevi sorunları aşıyor

ESA Direktörü Wörner: Uzay araştırmaları dünyevi sorunları aşıyor

1975 yılında hükümetlerarası bir organizasyon olarak kurulan Avrupa Uzay Ajansı ESA'ya 20 AB ülkesininin yanı sıra İsviçre ve Norveç de üye. Paris merkezli kurumun 2 bine yakın çalışanı ve yıllık 4 milyar Euro'dan fazla bütçesi bulunuyor. ESA'nın direktörlüğünü ise 63 yaşındaki Alman mühendis Prof. Johann-Dietrich Wörner yürütüyor. Wörner ile ESA'nın faaliyetleri ve uzay çalışmalarının geleceği hakkında konuştuk.

Deutsche Welle: Brüksel’deki Uzay Konferansı'nda en iyi navigasyon ve harita sistemleri ile en güvenilir roketlerin Avrupalılar tarafından geliştirildiği sık sık dile getirildi. Bunlar sadece övgü ve temenniden mi ibaret yoksa gerçekten doğru mu?

Johann-Dietrich Wörner: Kesin olan şu ki, yeryüzünün uzaydan gözlemlenmesi ya da "Navigasyon Avrupa” adını verdiğimiz dijtal yönlendirme sistemlerinde son derece etkin bir konumdayız. AB Komisyonu ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından ortaklaşa finanse edilen "Copernicus” (Kopernik) projesi, yeryüzünün ve atmosferin uzaydan gözlemlenmesi çalışmalarında artık uluslarası bir standart haline geldi. Bundan pek çok alanda yararlanılıyor. Örneğin açlık krizlerinde, tarımın nasıl daha hesaplı ve verimli hale getirilebileceğini söyleyebiliyoruz. Deprem gibi doğal felaketlerde de gözlem uydularımızın verileri çok yararlı oluyor. Ayrıca iklim değişikliği gibi konularda da çalışmalarımızdan faydalanılıyor.

AB tarafından finanse edilen bir başka proje ise Galileo (Galile) Uydu Navigasyon Sistemi ile EGNOS Avrupa Yerdurağan Konumlama Yer Paylaşımı Hizmeti. Galileo henüz gelişim aşamasında olmasına rağmen, Amerikan GPS ‘e oranla çok daha hassas ve güvenilir veriler sunuyor. Böylece uygulama, örneğin olumsuz hava koşullarında iniş-kalkış yapan uçaklar için son derece önemli bir role sahip.

"Launcher” diye tabir edilen taşıyıcı sistemler ve roketlerde durum ne peki?

Burada siyasi ve stratejik bir kararımız var: İstediğimiz zaman Avrupa uydularını fırlatabilmek için uzaya özerk bir erişim istiyoruz. Aynı zamanda bu alandaki rekabetin oldukça kızıştığını da görüyoruz. Bazen düşük maliyetli roketler üretip bunları çok ucuz fiyata, hatta maliyetin de altına satan aktörler sahneye çıkıyor. Biz de Ariane 6 ve Wega 10 roketlerimizle maliyetleri ciddi oranda düşürmeye çalışıyoruz. Dünya piyasalarında hem güvenilirlik hem de fiyat bakımından rekabet gücümüzü muhafaza etmek istiyoruz.

Galileo ve Copernikus gibi operatif sistemlerin yanı sıra "eksplorasyona”, yani uzayın derinliklerinin keşfine de büyük önem veriyorsunuz. Bunun dünyamıza ve bizlere ne gibi faydaları olacak?

Eksplorasyon öteden beri dünyamızla ilgili zaten. Dünya hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için madem uzaya astronot gönderiyoruz, o zaman teknolojimizi de göndermemiz gerekir. Sadece uzayı değil, örneğin astoronotların yerçekimsiz ortamdaki tansiyonundan yaşlanma süreci ve bağışıklık sistemine kadar pek konuyu da araştırıyoruz.

Tabi burada işin içine merak da giriyor. İnsanoğlu, yeniliklerin çoğunu merak dürtüsü sayesinde keşfetti. Günümüzde merak ve maliyet arasında da bir bağ kurularak yatırımın geri dönüşünün ne olacağına bakılıyor. Yani olaylara "Dünyada zaten yeterince sorun var. Acaba uzaydaki bu konuyu araştırmaya değer mi?” şeklinde yaklaşılıyor. Uzay araştırmalarıyla dünyamızdaki sorunların çözümüne de katkıda bulunabileceğimize inanıyorum. Buna doğal felaketler ya da dünyadaki çeşitli krizler de dâhil.

Pek çok uzay misyonunda ABD Ulusal Uzay ve Havacılık Dairesi NASA'nın yanı sıra Rusların "Ruskosmos” kurumu ile de birlikte çalışıyorsunuz. Bu işbirliği, siyasi alandaki kötü ilişkilerin düzelmesine de yardımcı olabilir mi?

Uzaycılık, siyasi sorunları aşabilir. Bu çok önemli. Biz kelimenin tam anlamıyla sınırların ötesine uçuyoruz. Dünyadaki mevcut sınırları görmüyoruz, hatta unutuyoruz.

ABD, Japonya, Kanada, Avrupa ve Rusya'dan astronot ve kozmonotlar aynı uzay kapsülünün içinde yolculuk ediyor. Örneğin "ExoMars” misyonu bir Rus roketiyle start alacak. Amerikalılar da işin içinde. İşte uzaycılığın en güzel tarafı da bence bu: Dünyasal sorunları harkulâde bir şekilde aşıyoruz.

Uzay araştırmalarının geleceği açısından umutlu musunuz?

Her Avrupa vatandaşı, uzay çalışmalarının bir parçası olan mobil iletişim ya da navigasyon gibi nimetlerden hergün yararlanıyor. Ayrıca yol yapımı gibi altyapı hizmetlerinde de verilerimizden faydalanılıyor. Bu yüzden geleceğe dair çok iyimserim.

Buradaki en önemli mesele, uzay çalışmalarımız için gelecekte de yeterince finansman desteği alıp alamayacağımız. Bu çok kolay olmayacak. Ama ben yine de olaya iyimser bakıyorum. İnsanların en önemili itici gücü olan merakın, artık siyasi çevreler tarafından da kabul edildiğine ve bunun finansman konusunda bize katkı sağlayacağına inanıyorum.

Iurii Sheiko

© Deutsche Welle Türkçe