T24 - Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, daha önce Madrid'de yaptığı bir açıklamasında Türkiye’nin arabuluculuğuna dair şüphe yaratan sözlerini yalanlamak için Türkiye'den 8 gazeteciyi Suriye'ye davet etti. Esad, 8 gazeteciden biri olarak Şam'a giden Radikal gazetesi yazarı Ceyda Karan’lının yazısı: Şam - Suriye-Türkiye ilişkileri tam da Ortadoğu’ya örnek teşkil edecek noktaya gelmişken, Türkiye’yi İsrail yüzünden barış sürecinden dışlayan bir lider gibi sunulmak hazmedilir olmasa gerek. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad için bunun hazmedilmezliğinin ispatı, bir grup gazeteciyi Şam’a mülakata davet etmesi oldu. Esad, bir Suriye liderinin tarihte ilk kez çıktığı Latin Amerika turunun ardından İspanyol başkenti Madrid’deki beyanatını düzeltmek için girişti bu ‘zahmete’. Bizimle bir saati aşkın konuştu. Madrid’deki beyanatı Türk basınına, “İsrail ile Türkiye arasındaki ilişki eski haline gelmezse Türkiye’nin barış sürecini canlandırmada rol oynayabilmesi çok zor olur” diye yansıtılmıştı. Esad bunu açık bir ‘çarpıtma’ diye niteledi: “Toplantıda söylenenleri değil Türk basının düştüğü hatayı düzeltmek gerekiyor. Suriye ile Türk hükümeti arasındaki güvenin teyidini istiyorum. Suriye ile İsrail arasındaki arabuluculukta Türkiye’nin yerini alacak kimse olmadığı o konuşmada söylendi.”Aslına bakarsanız haksız değil. Basın toplantısının metnine bakmak kafi. Yine de Şam Türkiye’nin İsrail’le kriz halinden tedirgin. İsrail’le 2000’lerin başında gömmek zorunda kaldığı barış sürecini Türkiye’nin arabuluculuğunda diriltmiş olan Suriye lideri, Davos, Türk elçisine alçak koltuk muamelesi derken, Mavi Marmara kriziyle bir kavşağa geliyor belli ki. Ağır aksak da olsa dünyaya açılma sürecinde Türkiye gibi bir dost edinmiş, ‘dürüst bir arabulucuya’ kavuşmuştu. Son durum bu sürece darbe oldu. Lakin anladığım İsrail’in bölgede yine savaş çıkaracağından duyduğu tedirginlik bir yana gayet sabırla ‘Türkiye’nin pozisyonunu güçlendirmesini’ bekleyeceği. Neler mi söyledi, Esad? Türkiye şartlarından vazgeçemez * Türkiye’nin girişimlerin hedef alınması süreci Mavi Marmara’dan önce başladı. Mavi Marmara baskını terördür. Barış sürecinde Türkiye’nin oynadığı rolden İsrail çok rahatsızdı çünkü tamamen tarafsızdı. Batı da bu rolü desteklemişti. Zaten barış iradesi yoktu İsrail’de. Türkiye ile ortak kanaatimiz odur ki İsrail’deki bu hükümet barış istemiyor. * İlişkileri İsrail vurdu. Düzelmesi için Türkiye, Mavi Marmara olayına kadar girişimlerde bulunmuştu ancak artık kan döküldü. Ortada Türk insanının kanı var. Türkiye artık bir rol üstlenmek için kendi vatandaşının kanından vazgeçemez. Aksi halde ağırlığını kaybedebilir, o zaman etkisini de kaybeder. Türkiye arabulucu, ABD sponsor * Türkiye arabulucu rolüne dönebilir ama haklı taleplerinden yani uluslararası komisyon, tazminat ve özürden vazgeçmemeli. İsrail’in sorumluluklarını yerine getirmesi şart. Bu Suriye’nin değil, Türkiye’nin şartı. * Türkiye’den daha başarılı bir arabulucu bulmuş olsaydık tereddütsüz ona da giderdik. Bunu sayın Erdoğan’a da söylerdik. Ama daha iyi bir arabulucu bulamadık. Türkiye’nin rolüne uzun vadeli bakmalıyız çünkü bugünle sınırlı değil. Diyelim dolaylı müzakereler başarıyla sonuçlandı, doğrudan müzakereler başlarsa Türkiye yine başrollerden birini üstlenecek. Diğerlerinin rolü destekleyicidir, alternatif değil. Batı bölgenin dengelerini bilmez, Türkiye’den daha iyi rol üstlenemez. * Arabulucu ile sponsor arasında ayrım yaparım. En başarılı arabulucu Türkiye olmuştur, ama ABD en önemli sponsordur. ABD tek başına da sponsor olamaz. Türkiye’nin dahil olacağı bir uluslararası sponsorluk istiyoruz. Doğrudan görüşmelerde de Türkiye’nin süreçte olmasını istiyorum. Yeni bir anlaşmanın müzakeresi Böyle söylüyor Esad.. Tabi bölgedeki duruma bakışı da iyimser değil: “Irak seçimlerden sonra bir dönemece geldi. Hükümet kurulamadı. Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yönelik terör hareketleri var. Barış müzakereleri durdu. Barış olmadıkça savaş çıkabilir.” Esad PKK ile mücadeye dair mesajlarını da eksik etmedi. Türk güvenlik güçleriyle eşgüdümle çalıştıklarını söyledikten sonra, dokuz ay önce başlatılan stratejik işbirliği konseyi çerçevesinde ‘yeni bir anlaşmanın’ müzakere edildiğini anlattı. İmza tarihi için “Henüz netleşmedi” dedi. Kürt meselesinin salt güvenlikle alakalı olmadığını belirtip “Bir terörist yakalanırsa yerine 10 terörist de çıkabilir. Güvenlik alanındaki işbirliği asıl sosyal fenomen ele alınırsa tamamlanır” ikazında bulundu. ‘Suriye’de de Kürt açılımı mı var’ sorumuza, “Başından beri var” deyip ekledi: “Kürtler toplumun temel parçası. Ama Kürtlerin Batı lehine istismarını istemiyoruz.” Kandil’den 1500 Suriye kökenli PKK’lıyı kabul edebileceklerine dair sözleri hatırlatılınca “Silah bırakacak her tarafla sorumuz olmaz” vurgusuyla şöyle dedi: “PKK siyasete çekilirse olumlu gelişme olur. Silah ve terör olmadığı müddetçe bütün taraflar oturup konuşabilir.”