Metin Münir (Milliyet, 24 Ağustos 2012)
Söz İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Palmerston’a (1784-1865) ait: “Devletlerin kalıcı dostları veya müttefikleri yoktur. Kalıcı çıkarları vardır.” “Çıkar” dış politikanın çelik kuralıdır. Bundan sapmak büyük zararları göze almak demektir.
Hükümet, Sünni eğilimleri, Yahudi düşmanlığı ve dış politika yoluyla içeride puan toplamak için bu kaideden saptı. Bunun bedelini ödemeye başladık.
Türkiye, Suriye’deki halk hareketi başladıktan kısa bir süre sonra Esad’ın en ateşli düşmanı oldu. Suudi Arabistan ve Katar’la bir olup Esad karşıtlarını silahlandırdı, onlara para verdi. Esad’ın devrilmesi için elinden gelen her şeyi yaptı. ABD’yi Suriye’ye yönelik Libya türü bir müdahaleye ikna etmeye çalıştı.
Hiçbir devlet Esad’ı yolcu etmek için Türkiye kadar gayret göstermedi dersem abartmış olmam. Bundan çıkarmamız gereken sonuç, Esad’ın gitmesinin Türkiye’nin çıkarına olduğudur. Ama böyle bir sonuç çıkarılamaz. Esad’ın gitmesi Türkiye’nin çıkarına değildir. Tam tersine. Suriye, aynen Türkiye gibi, çok mezhepli ve ırklı bir ülkedir. Araplar, Kürtler ve Hıristiyanlar var, Sünniler ve Aleviler var. Esad ve babası bu karmayı koyu bir despotluk rejimi altında bugüne kadar bir arada tuttu.
Esad yolcu ve bu zoraki birlik şişeden çıkıyor. Suriye, Irak gibi parçalarına bölünüyor. Bu Türkiye’nin Alevi ve Kürt sorunlarını daha da karmaşık hale getirecek tehlikeli bir olgudur. Kısasa kısas, Esad Türkiye’ye zarar vermek için PKK’yı desteklemeye başladı. Ülkenin kuzeyinden çekilerek Türkiye ile sınırdaş birçok bölgeyi oranın Kürtlerine teslim etti. Bu teslimat sırasında PKK ‘ya ağır silahlar verdi. Siyasi suçlardan tutuklu 1.200 PKK’lıyı hapishaneden salıverdi. Bölgeyi Kandil’den gelen PKK’lılara açtı.Şemdinli’de günlerdir devam eden çatışmaların arkasında da Suriye var. Suriye’ye karşı uygulanan düşmanca dış politika şu sonuçları verdi:
(1) Kuzey Irak’tan sonra PKK’nın at oynattığı ikinci bir cephe meydana geldi. (2) PKK, başka kaynaklardan elde etmesi mümkün olmayan ağır silahlara kavuştu. (3) İran hududundan Akdeniz’e, ortadan kaldırılamaz bir Kürt alanı oluştu.
Türkiye, Suriye’de sivil halka her türlü insani yardımı yapmalı ama iç savaşta tarafsız kalmalıydı. Çıkarı bunu gerektiriyordu. Ama kalamadı. Gereksiz yere Esad’ın düşmanlığını kazandı. O da can havliyle canımızın çok acıyacağı yere, Kürt sorununa vurdu. Esad biz bir şey yapsak da, yapmasak da devrileceğine göre, neden kendi zararımıza onun düşmanlarına yardım ettik? Lütfen bana “Masum halkın kanının dökülmesini önemek için,” demeyin. Biz evvela kendi masum halkımızın kanının dökülmemesine bakalım. İngilizlerin dediği gibi: Charity starts at home. Hayır yapacaksan kendi evinden başla.