'Esed yönetiminin Türkiye’ye karşı müthiş bir şekilde nefreti var'

'Esed yönetiminin Türkiye’ye karşı müthiş bir şekilde nefreti var'

Nil Gülsüm

(16 Mayıs 2012, Milat)

 

 
 
Türkiye'de, Suriye'deki muhalifleri destekleyenler NATO'cu olmakla, batıyla aynı düşünmekle suçlanıyorlar. Dindar kesim içinde de, meselenin Müslüman'ı Müslüman'a kırdırmak olduğu bunun da arkasında batının olduğu ve buna karşı durulması gerektiğini söyleyenler de var. Ayrıca Arap Baharı'nın batı kaynaklı bir tezgah olduğunu ifade edenler de mevcut. Bu görüşlere yaklaşımınız nedir?
 
Ben Arap Baharı'nın kesinlikle batı tezgâhı olduğunu düşünmüyorum. Zaten bölgede, halklarına zulmeden dikta yönetimler vardı.  İnsanlar artık özgür olmak, düşüncelerini ifade etmek istiyorlar, işkence görmek istemiyorlar. Arap Baharı, yıllarca biriken o baskının bir patlaması. Ayrıca ben kişisel olarak bir Amerikan dış müdahalesine, NATO müdahalesine Suriye'nin Amerika'nın eliyle özgürleşmesine karşıyım. Amerika'nın nasıl özgürleştirdiğini Irak da gördük. Tamamen halkın kendi isteğiyle olmalı fakat buna da imkan bırakmıyorlar. 
 
Uzun yıllar savaş muhabirliği yapmış deneyimli bir gazeteci 16 Temmuz Hareketi'nin önde gelen isimlerinden birisi olarak Suriye ile ilgili tam olarak neyi istiyorsunuz?
 
Suriye'de kan akmasın, insanlar ölmesinler istiyorum. Çocukların sırf okul duvarlarına slogan yazdıkları için işkence görmedikleri, medyanın özgür olduğu, gençlerin kendilerini rahatça ifade ettikleri ve seçimlerin özgürce yapıldığı bir Suriye istiyoruz.  Filistin direnişine daha fazla destek olan, böyle bir Suriye istiyoruz. Oradaki insanlar bu ümmetin fertleri. Bu ümmetin fertleri olmasalar da, Müslüman olmasalar da, ben bütün özgürlük hareketini destekliyorum. Özgürlüğün, insana Allah tarafından verilen en kutsal şey olduğuna inanıyorum. Elbette özgürlük derken, batılı anlamda bir özgürlük demiyoruz, kastımız o değil kesinlikle. Batı taraftarı veya Amerika'nın güdümünde bir şey istemiyoruz. Sadece özgür bir Suriye istiyoruz.
 
Suriye'deki ayaklanmada El-Kaide ve batı tarafından kullanılan insanların olduğu da söyleniyor?
 
Orada bir takım küçük gruplar vardır ama bunlar zaten halk üzerinde etkili değil. Genel tablo son derece masumane bir özgürlük mücadelesi.
 

Suriye halkı Türkiye'yi çok seviyor 

 
Esat yönetiminin ve Suriye halkının Türkiye'ye yaklaşımı nasıl?
 
Normal, sıradan halk Türkiye'yi çok seviyor,  çok büyük bir muhabbetleri var. Ama şu an Esat yönetiminin Türkiye'ye karşı müthiş bir şekilde nefreti var.  Onların gazetelerinde her gün mutlaka Türkiye, Davutoğlu ve Erdoğan ile ilgili kötü bir yazı mutlaka ilk sayfada yer alır. Halkın özgürlük talebi Türkiye tarafından desteklendiği için, yönetim Türkiye'ye çok kötü bakıyor. 
 
Suriye halkının Türkiye'den beklentisi nedir?
 
Muhalifler, Türkiye'nin kendilerine destek vermesini istiyorlar, böyle bir beklentileri var. Özgürlük mücadelesi veren insanların, böyle bir beklentileri var.
 

En çok çocuklarımı özledim 

 
Cezaevinde en çok neyi özlediniz?
 
Vallahi ben çocuklarımı çok özledim. İki ay içerisinde belki 10 defa rüyamda görmüşümdür. Tabii bu çok kötü bir şey, rüyanızda görüyor seviniyorsunuz. Uyanıyor ve bakıyorsunuz ki hücredesiniz.  Sabah, orada ki insanların o çığlıklarını duyduğunuzda biraz kendinizi unutuyorsunuz.
 
Başka neler özlediniz?
 
Her şeyi özlüyorsunuz. Fatih'e gelip Metin Amca'nın orada çay içmeyi, yürümeyi çok özledim. İki adım atıyorsunuz hemen karşınıza duvar çıkıyor. Saatlerce yürümek istiyorum. Güneşi çok özledim.
 

Hatim indirdim 

 
İçeride bir programınız var mıydı?
 
Programım şuydu; her gün 10'da kalkıyordum, hiç oturmuyordum. Hamit gelene kadar hiç oturmadım, iki adım da olsa yürüyordum. Kendimi diri tutmam lazım, bunun için de hareket etmem lazım diyerek sürekli Kur'an okuyarak yürüyordum.  Ayetlerden etrafıma bir kalkan kurdum. Sürekli Kur'an ile birlikteydim, onunla yürüyor, onunla uyuyordum. Hafızlığı işlettim, hatimi tam bitirdim 15 dakika sonra Bülent Ağabeyler geldiler. Hanımımı arayan bir bayan gördüğü rüyayı anlatmış. Rüyada 'geleceğim ama hafızlığımın bitmesini bekliyorum' diyormuşum. Hakikaten de öyle oldu.
 
Bülent Yıldırım'larla görüşmeniz nasıl oldu?
 
Bizim haberimiz yoktu böyle bir şeyden. Zaten bana en başından beri buraya kimse giremez diyorlardı.  Bize normalde değiştirmemiz için iç çamaşırı bile vermiyorlardı. 20 günde bir iç çamaşırı veriyorlardı, temizliğimize dikkat etmiyorlardı. Hücreden çıkardıklarında askerlerden birisi üzerime parfüm sıktı. Merdivenlerden çıkana kadar dört yerde parfüm sıktılar. Hiçbir şey anlamamıştım. Meğer heyet gelmiş de onların karşısına daha temiz çıkalım diye yapmışlar.
 
Heyeti görmek nasıldı sizin için?
 
Kapıyı bir açtık, İHH başkanı karşımızda duruyor. Çok mutlu olduk o an.  Hamit, hayatımın en mutlu anı dedi. Gerçekten çok güzel bir şeydi, inanılmaz mutlu olduk bir dal bulduk.  Bülent Ağabey söyleyince bu görüşmeden sonra Hamit'le birlikte kalmaya başladık. Onlar gelene dek Hamit'i hiç görmemiştim.
 
Görüşmede ne söylediler size?
 
Bize biraz daha süre verin, sizi buradan çıkartacağız, dediler. Bu bizi inanılmaz rahatlattı.
 

İHH hak diplomasisi yürütüyor 

 
İHH'nın bu başarısını neye bağlarsınız?
 
İHH'nın yaptığı uluslararası ilişkilerde yeni bir konsepttir. İHH, meseleleri vicdani diplomasi, hak diplomasisi, insani diplomasi ile çözmeye çalışıyor.
 
Hamit ile cezaevi arkadaşlığı nasıl geçti?
 
Hamit, dünyanın en güzel hücre arkadaşıdır. Hamit gencecik ama çok dik durdu. Yaşadığımız bunca şeyden sonra gazeteciler Hamit'e 'Bir daha Adem ile Suriye'ye gider misin' diye sorduklarında 'Vallahi adem ağabey gel derse, giderim' diyor.  Hamit doğum gününde cezaevindeydi. 20 yaşına girdi, 21 yaşında içeriden çıktı. Hamit, çok güzel durdu, hiç böyle şikâyetçi olmadı. Çok küçük yaşta, çok büyük tecrübeleri yaşadı.
 
Hamit ile gidişiniz nasıl oldu, neden Hamit?
 
Hamit hep benimle yolculuğa çıkmak istiyordu. Belgesel projemiz için birlikte çıktık yola.
 
Ailesinin haberi var mıydı?
 
Abisinin haberi vardı. Abisinden izin almadan ben Hamit'i götürmezdim kesinlikle. Hamit sürekli 'Ağabey bir yere giderken beni de götür' diyordu.  Belgesel çekmeye gittik biz,  Hamit kamerayı açtı ve iki ay boyunca biz hayatımızın belgeselini çekmiş olduk. Dünyanın en enteresan belgesellerini çekmiş olduk. Ben başından beri söylüyorum, 'En güzel senaryoyu Allah yazar' diye. Allah'ın yazdığı senaryoda biz oyuncuyduk. Nelerin nelere vesile olacağını bilmiyoruz ama inşallah hayırlara vesile olmuştur diye düşünüyorum.
 
Sizin Suriye'ye kışkırtma amacıyla gittiğinizi söyleyenler oldu. Onlara ne söylersiniz?
 
Ben bu durumda kim olursa olsun onun özgürlüğüne kavuşması için en çok çaba gösterenlerden birisi olurum. Hangi kesimden olduğuna da bakmam. Benimle uğraşmış olması, ya da bir sorunumuzun olmasına bakmadan destek olurum. Benim hakkımda mesela Kenan Çamurcu da olumsuz şeyler yazmış. Bu hadise onun başına gelse ben onun ailesinin, çocuklarının hatırına –Suriye meselesine farklı baksak da- özgürlüğüne kavuşması için çaba sarf ederim.  Bu son derece insani bir durum, insani tavırdır. Çünkü benim için, bir çocuğun gülmesi her şeyden önemlidir. Bir çocuğun acı çekmemesi. Kızım falan, tabi bu şeyi çocuklar yaşıyorlar, özellikle kızım yaşamış. O çeşitli ithamlarda bulunanların yaptıkları çok çirkin ve ahlaksızca. Ben herkese hakkımı helal ederim ama onlarla ve attıkları iftiralarla ahirette mutlaka hesaplaşacağım. Çocuklarımın, eşimin, annemin, babamın çektiği acılar ve ortada böyle bir durum varken söylenenler çok yanlış. Ortada böyle bir durum varken bu tür karalayıcı tavır içinde olan insanların kalplerinin olmadığını düşünüyorum.
 
Gazeteciliğe devam edecek misiniz?
 
Ben gazeteciliği hep böyle getirdim. Böyle de götüreceğim. Bu benim ilk tecrübem değil. Birçok savaş bölgesinde bulundum, yaralandım, bombardıman altında kaldım. Ben mazlumların sesini duyurmak için gazetecilik yapan bir insanım. Gerçeklerin hakikatlerin ortaya çıkması için, mücadele ediyorum.  Böyle şeylerin yaşanacağını bilsem gitmezdim, hele Hamit’i hiç götürmezdim. Tabi, biz kadere inanan insanlarız. Allah bir şey yazdı, biz de bunu yaşadık.
 

Özgür Suriye'ye gitmek isterim 

 
Tekrar gitmek ister misiniz Suriye'ye?
 
Suriye'ye özgürlüğüne kavuşmuş bir halk, gülen çocuklar, güler yüzlü çocuklar görmeye ve bunun belgeselini çekmek için gitmek isterim.
 
Pişman oldunuz mu gittiğinize?
 
Rabbim bu 2 ayı inşallah katında kabul eder.  Bu Medrese-i Yusufi'ye, peygamberler girmiş, biz kimiz. Bütün tarih boyunca hak, hakikat, adalet mücadelesi vermiş insanların yolları cezaevine uğramış. Bir de ben, hayatım boyunca ben mazlum olayım, Allah beni zalim yapmasın duasında oldum. Mazlum olarak yaşayacağımda başıma ne gelecekse ehlen ve sehlen. Pişmanlık duygumuz yok,  bir mağduriyet edebiyatı da yapacak değiliz.  Dimdik girdik, dimdik çıktık.
 
Temenniniz nedir?
 
Biz çıktık inşallah içerideki o çocuklar, kadınlar da çıkarlar. İçeride 13 tane batılı gazeteci var, onların da çıkmalarını istiyoruz. Allah onların eline kimseyi düşürmesin. İnşallah Suriye halkı, tam özgürleştiği an kalbimiz daha da mutmain olacak, kendimizi daha da özgür hissetmiş olacağız.
 

Kayıp Suriye'yi bulduk 

 
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
 
Destek olan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Özellikle bizim gazeteye, Ali Adakoğlu'na, İHH'ya bütün meslektaşlarıma da teşekkür ederim. Buradan isimlerini sayamadığım dostlarımıza ve tanıdığım tanımadığım dualarında bizleri unutmayan herkese de tabi.  Herkes bizim için seferber oldu. Tüm CHP'sinden BDP'sine tüm Türkiye bizim birleşti. Türkiye'nin dört bir tarafından Edirne'den Diyarbakır'a  babamı arayanlar olmuş. Eşime, anneme 'Çocuklarımı sevemiyorum, Adem'in çocukları aklıma geliyor' diyen tanımadığımız insanlar olmuş.  Beni çok duygulandıran bir mesaj da, Furkan'ın abisi Mustafa Doğan’ın 'Furkan'ı bekler gibi onları bekliyorum’ demesi oldu. Allah hepsinden razı olsun. CHP'li bir bayan milletvekili babamı belki 10 kere aramış. Ben çıktıktan sonra Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız ve birçok milletvekili aradı. Bize verilen bu destekten dolayı herkese çok teşekkür ediyorum.  Bir de Gerçek Hayat Dergisi'nin bizimle ilgili yaptığı kapaktaki  'Kayıp Suriye'yi Buldular' ifadesi müthiş bir şeydi. Kayıp Suriye'yi gerçekten bulduk.