Radikal gazetesi yazarı Tayfun Atay, önceki gün Eskişehir H Tipi Cezaevi’ndeki LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) tutuklu ve mahkûmların “Kuran kursuna gönderilmiyoruz” açıklamaları hakkında, “Türkiye'de Allah'a inanan, onun merhametine mazhar olmak isteyen eşcinsel insanlar var. 'Yeni Türkiye'de onların yeri neresi ya da onlara yer var mı, yok mu?.. ” diye sordu.
Tayfun Atay’ın Radikal’de “Eşcinsel Müslüman olamaz mı?” başlığıyla yayımlanan (28 Aralık 2014) yazısı şöyle:
Sürekli tekrarlar olduk, ‘Yeni’ Türkiye tam bir ‘kültürel’ ayrışma ve çatışma zemini… Yaşam biçimi açısından çoğunlukçuluğa evet, çoğulculuğa hayır; benzerliklere evet, farklılıklara hayır; birörnekliğe evet, aykırılığa hayır denilen bir bağnazlık cenneti… ‘Evet’lerin ölçüsünün taassubî ve kendi bildiğince bir dindarlık olarak konulduğu; ‘hayır’ların ise bu kendi bildiğince dindarlığın dışında kalan herkesi, ister inançsız olsun isterse inançlı, topyekûn kapsadığı yakıcı bir dışlayıcılık rejimi…
Önceki gün, yılbaşını Noel’le hemhal sayıp toplumu sıkboğaz etme arzusuna karşı, İslâm bünyesinde Hristiyanlıktan köken alan veya onunla etkileşimli ritüeller de bulunduğunu hatırlatarak böylesi yasakçılıkların her şey bir yana dinin müsamaha ruhu ile bağdaşmadığını vurgulayan bir yazı yazdık. 12’inci yüzyıldan itibaren görülen Mevlid kutlamalarının Hristiyanlıktan etkileşimle çıkış bulduğuna dair görüşlerin de altını çizerek…
Okuduğunu anlamaktan aciz bazı çevreler, bu yazdıklarımızı Mevlid’in de yasaklanmasını istediğimiz şeklinde yorumlayarak bir cahiliye ordusunu seferber edip küfür, hakaret ve tehdit yağmuruna uğramamıza yol açtılar.
Devam etsinler! Fışkı ve dışkı, tarlaya gübredir!..
Ve onları devam ettirmesi kuvvetle muhtemel mahiyette üzerinde durmak istediğim, dün gündeme gelen bir başka gelişme de şu: Eskişehir H Tipi Cezaevi’ndeki LGBTİ mahkûmlar, maruz kaldıkları baskı ve haksızlıkları dile getirirken, Kuran kursuna gitmek istedikleri halde cinsel kimlikleri nedeniyle diğer mahkûmlara tanınan bu imkândan yoksun bırakıldıklarını da belirtmişler. “Müslümanız, Kuran kursuna gönderilmiyoruz. Sanki bizim Allah’ımız yokmuş gibi davranıyorlar” diyerek…
Buyurun cevap verin! Dindar-muhafazakâr ‘Yeni Türkiye’de inançlı bir Müslüman-eşcinsel olmak, olarak yaşamak mümkün mü, değil mi? Cinsel tercih, inanca engel mi? Bu insanlar içtenlikle Allah’a inansalar bile İslâm dairesinin dışında mı tutulacak?..
Malûm olduğu üzere bu konuda en bilindik ve aynı ölçüde de üstünkörü tavır, hemen Lût kavminin başına gelenleri hatırlatmaya yönelik olur. Fakat sorun şu ki alabildiğine çeşitlilik, karmaşıklık ve melezlik arz eden bugünün dünyasında bu konuya bu kadar yalınkat yaklaşma imkânı yok. Ayrıca atlanan bir nokta var ki bu da Lût kavminin eşcinsellikten öte ve önce, Allah’ı ve peygamberleri inkâr ettiği için lânetlendiği…
Burada ise durum farklı ve başka bir yaklaşım gerektiriyor. Karşımızda gey, lezbiyen, biseksüel, transseksüel ve aynı zamanda inançlı insanlar var. Hatta toplumda öne çıkmış, saygın üne sahip, hemen herkesçe sevilen ve dillerinden Allah adını düşürmeyen isimler var onların aralarında…
Bu insanlar Kuran’ı okumak-öğrenmek istiyorsa ne yapacaksınız? Ruhunu, duygusunu, arzusunu değiştirmesini mi talep edeceksiniz? Sen ‘hasta’sın, önce tedavi ol, yoksa sana inanç düşmez mi diyeceksiniz? Hayır hasta değil ‘farklı’yım ve de inançlıyım diye ısrar ederlerse ‘mürted’ mi ilan edeceksiniz?..
Türkiye’de ne ‘kitabî İslâm’ın ne de ‘kültürel İslâm’ın eşcinselleri, inançlı-Müslüman olsalar dahi bağrına basacak bir noktaya gelebildiği söylenebilir. Bu bakımdan dünya ölçeğinde verilebilecek çarpıcı bir örnek, Müslüman eşcinsel hareketi ‘Al-Fatiha’dır. Ancak Amerikalı Müslümanlar tarafından kurulup zamanla başka ülkelerde şubeler açan bu oluşum da bazı radikal örgütlerden gelen tehditler karşısında giderek çözülme sürecine girdi. Dünyada da durum çok farklı değil yani...
Yine de onların çabaları zikredilmeye değer. Mesela Kuran ve Hadisleri yeni bir yoruma tâbi tutarak eşcinselliğin İslâm’da lanetlenip yasaklandığı, ölüm cezasıyla yaptırımlandığı şeklindeki değerlendirmelere karşı fikirler geliştirmişler. Ondan öte, inandıkları, ‘sevgi ve merhamet dolu’ Allah’ın kendilerine cinsel tercihleri yüzünden söylenildiği kadar acımasız olamayacağını ileri sürmüşler. Ahirette ilk sorulacak sorunun kimle ilişkiye girildiği değil, Hakk’a inanılıp inanılmadığı ve İslâm’ın beş şartının yerine getirilip getirilmediği olacağını vurgulamışlar.
Haksız olduklarını söyleyebilir misiniz?! Ve işte karşınızda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Allah’a inanan, onun merhametine mazhar olmak isteyen eşcinsel insanlar var ve var olmaya, üstelik İslâm üzere var olmaya devam etmek, Kuran’ı da okumak-öğrenmek istiyorlar.
‘Yeni Türkiye’de onların yeri neresi ya da onlara yer var mı, yok mu?..