İstanbul Esenyurt’ta geçtiğimiz aylarda kısıtlama saatinde site içerisinde dolaşan kadın iki polis memuru tarafından darp edildi. Üç polis memurunun da şiddeti izlediği kameralara yansıdı. Videodaki polis memurundan birinin FETÖ soruşturması geçirdiği ve 2 ay süreyle görevden uzaklaştırıldığı iddia edildi. DEVA Partili Yeneroğlu, sosyal medya hesabından söz konusu polislerin görevden alınarak, en ağır şekilde cezalandırılması çağrısında bulundu.
İHA'da yer alan habere göre; yaşadığı şiddeti anlatan G.Y, şu açıklamaları yaptı:
“Site içerisinde bir bloktan başka bir bloğa giderken benim arkamdan polis içeri girdi direk benim yanıma geldi. Nereye gidiyorsun diyerek bana hakaretler savurdu. Ben de benimle bu üslup ile konuşamayacağını söyledim ve daha büyük hakaret etti. Sonra yanıma gelip benden kimlik istedi. Kimlik yanımda değil deyince de araçtan inip ‘yürü karakola gidiyoruz’ dedi. Ben de üstümde şort olduğunu bu şekilde gidemeyeceğimizi söyleyince bana yumruk attı ve ben yere düştüm. Daha sonrasında beni Esenyurt Devlet Hastanesi’ne götürdüler. Orada bana darp raporu vermediler sonradan karakola gittik bende Beylikdüzü Devlet Hastanesi’ne gidip farklı bir darp raporu aldım.
Kafatasımda, burnumda, göz altımda, çenemde hatta kolumda da izler var. Şikayetçiyim. Şikayetçi oldum evet ceza almasını istiyorum. Bir polis yüzünden bütün polislerin bu şekilde yargılanması ve polisler hakkında kötü bir şey düşünülmesini de istemiyorum. Ben sadece bunun ceza almasını istiyorum”.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, yaşanan şiddetin videosunu Twitter'da paylaşarak, ilgili polislerle ilgili görevden alma çağrısı yaptı.
Yeneroğlu, şu açıklamaları yaptı:
"Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM)’nün ses ve görüntü kaydı alanların engellenmesi ve kanuni şartları oluştuğunda kayıt alanlara adli işlem yapılması yönündeki genelgesi toplumsal olaylarda polislerin ölçüsüz müdahalede bulunmasını kolaylaştırma amacını taşımaktadır. Ses ve görüntü kaydının engellenmesine dair polislere verilen talimat, hukuka uygun olarak düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin polis tarafından hukuka aykırı olarak ölçüsüz müdahale ile dağıtılması sırasında işlenen yaralama ve öldürme suçlarının üstünün örtülmesi sonucunu doğuracaktır. Bu genelge; Anayasal hakların kullanımının sınırlandırılması ve işlenen suçların cezasız bırakılması politikasının son halkasıdır.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27.04.2021 tarihli ‘Ses ve görüntü kaydı alınması’ konulu emniyet teşkilatına yönelik kurum içi genelgesi sosyal medyaya yansıdı. Bu genelgede EGM, görevleri sırasında polislerin ve olay yerindeki vatandaşların video ve fotoğraflarının çekilmesini ve seslerinin kaydedilmesini özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin korunmasını ihlal olarak değerlendirmiştir. Genelgedeki bu ön kabulün devamında polislere, "personelimizin görevini ifa ederken bu tür ses ve görüntü alınmasına tevessül edecek davranışlara fırsat vermemeleri, eylemin veya durumun niteliğine göre kayıt yapan kişileri engellemeleri, kanuni şartlar oluştuğunda adli işlem yapmaları” talimatı verilmiştir. Genelgede polisin ses ve görüntüsünün kaydını almak, görevi yaptırmamak için direnme fiili olarak değerlendirilmiş ve bu fiile karşılık olarak duruma göre uzaklaştırma, yakalama ve diğer gerekli kanuni işlemleri yapma emri verilmiştir.
EGM’nin genelgesinde yaptığı değerlendirmeler bütünüyle yanlıştır. Toplumsal olaylarda polisin faaliyeti özel hayat niteliğinde değildir. Dolayısıyla özel hayatın gizliliği hakkının korumasından da yararlanılması mümkün değildir. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu; kişilerin gizli yaşam alanına rızaları dışında girilmesini veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesini cezalandırılmayı amaçlamaktadır. Umuma açık bir alanda, özel hayat niteliğinde olmayan ve kamunun haber alma hakkının kapsamındaki olaylar sırasında hem polislerin hem de diğer vatandaşların fiillerinin ses ve görüntü kayıtlarının alınması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmayacaktır.
Toplumsal olaylar sırasında ses ve görüntü kaydı alınması; vatandaşların Anayasa’nın 26. maddesine göre haber alma hakkının, basın mensuplarının ise Anayasa’nın 28 ve 30. maddesi açısından basın hürriyetinin bir parçasıdır. Vatandaşların umuma açık alanlarda ses ve görüntü kaydı alması ise mevzuatımıza göre serbesttir. Toplumsal olayların özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilemeyeceği açık olmakla beraber Yargıtay içtihatlarına göre bu hallerde dahi eğer bir suçun ispatına yönelik olarak kaybolma olasılığı bulunan bir delilin muhafazasını sağlamak üzere ses ve görüntü kaydı yapılmışsa suç olmadığı gibi ses ve görüntü kaydı da hukuka uygun bir delil niteliği kazanmaktadır.
Toplumun haber alma ve basının haber verme hakkı kapsamındaki olayların ses ve görüntü kaydının engellenmesi ve kayıt alanlara adli işlem uygulanması yönündeki EGM’nin polislere verdiği talimat Anayasa’nın 137. maddesine göre kanunsuz emir niteliğindedir. Toplumsal olaylar sırasında polislerin ölçüsüz müdahalelerde bulunarak yaralama, taksiren veya kasten öldürme suçlarını işlemesi hallerinde neredeyse tek delil fotoğraf ve video kayıtları olmaktadır. Bu sebeple kayıt alınmasının engellenmesi talimatının iyi niyetle ve kamu yararı amacıyla verildiğini düşünmek mümkün değildir. Temel hak olan haber alma ve haber verme kapsamındaki fiillerin Anayasa’ya aykırı olarak ve kanuna dayanmadan bir genelge ile yasaklanması hukuka aykırıdır. DEVA Partisi olarak, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne hukuka aykırı bu genelgeyi derhal iptal etmesi çağrısında bulunuyoruz."