Eşi ebeveyn gibi görme, cinsel sorun yaşatıyor

Eşi ebeveyn gibi görme, cinsel sorun yaşatıyor
Çiftler, ilişkinin ilerleyen dönemlerinde eskisi gibi ilgili olmaz. Kızgınlıklar, hayal kırıklıkları gibi genel sorunların yanında, eşi ebeveyn gibi görme de cinsel sorunlara neden oluyor. Çift, baba-kız oyunu oynuyordu. Kadın, kocasına ‘baba’, erkek de ona ‘kızım’ diyordu. Bu, kadında uyarılma sorunu yaratmıştı. Freud haklıymış... Erişkinlik döneminde verdiğimiz tepkileri, davranışlarımızı, kişiliğimizin şekillenmesini çocukluğumuza bağlayan ve temellerinin bu dönemde atıldığına vurgu yapan Freud, pek çok sorunun kaynağını da cinselliğe bağlamıştı. Uzmanların ve vakaların anlatımları da elbette ki Freud’un hakkını teslim edecek türden. İlk âdetini olduğunda yanağına bir tokat yiyen kızın, bunu ömür boyu bilinçaltında taşıyacağı ve cinsel yaşamını da etkileyeceği söylense inanılmaz gelebilir ama psikiyatristlerin bilinçaltını ‘deştiği’ hastaların durumu bunu gösteriyor. Babasını aşkla seven bir kadın, aşık olacağı erkekte de babasını arar. Bu baba otoriter de olabilir, esnek de... Ancak sonuçta bu tercih de sorunlu bir cinselliğin temelini atar. CETAD Genel Sekreteri ve İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Şahin’in, uyarılma bozukluklarında rol oynayan psikolojik etkenlere yaptığı vurgu, tahmin dahi edilemeyecek şeylerin cinselliği nasıl etkilediğine dair ipucu veriyor. Yetiştirilme dışında uyarılma bozukluğunun gelişmesine rol oynayan psikolojik etkenler var mı? Elbette. Bunları şöyle sıralayabiliriz. Babaya olan çocuksu aşkın bilinçdışında devam ediyor oluşu: Çocukluk döneminde babaya duyulan çocuksu aşkın çözülmemiş olması durumunda, bu bilinçdışı arzuların ve çatışmaların neden olacağı kaygıyı engellemek amacıyla bir savunma tepkisi olarak cinsel istek, uyarılma ve orgazm ketlenebilir. Bilinçdışı arzular ve çatışmalara bağlı cinsel ketlenme, karşı cinse yakınlaşmakta hafif bir çekingenlikten, tam bir isteksizliğe kadar varabilir. Eğer cinsel zevk alma suçluluk duygularına yol açacaksa kişi bu zevkten vazgeçer. En basit ve en yaygın tipinde uyarılma bozukluğu babaya bilinçdışı bağlılığın devamına dayanır. Kadının babasına yönelik ilgisi devam ettiği için, kocası dahil olmak üzere hiçbir erkek çok çekici gelmez ve âşık olmakta zorlanır, öte yandan eş babaya benzediği oranda sevgi ve yakınlık hatta platonik bir aşk ortaya çıkabilir. Ama bu kez de koca, babayı çağrıştırdığı için onunla cinsel ilişki suçluluk ve rahatsızlık yaratır. Cinsel kimlik veya yönelim farklılıkları: Cinsel ilgileri kendi cinsine yönelik olarak gelişen bazı kadınlar bu arzularını bastırırlar veya gizlerler. Bazen kişi cinsel ilgisinin kendi cinsine yönelik olduğunun farkındadır ancak bu durumun başkaları tarafından fark edilmesini istemediğinden karşı cinsle ilişki kurabilir, hatta evlenebilir. Ancak karşı cinsle ilişkide istek, uyarılma ve orgazm zorlukları yaşar. Bazen de kişi eşcinsel arzularını bastırır ve kendisi de farkında olmaz. Karşı cinsle ilişkide nedenini bilmediği bir isteksizlik ve zevk alamama yaşar. Cinsel yönelimi aslında kendi cinsine yönelik olan bu kadınlarda karşı cinse yönelik cinsel isteksizlik, cinsel istek bozukluğu olarak yorumlanabilir. Açık olarak eşcinsel olanlar ile eşcinsel arzularını bastırıp bir erkekle birlikte olmaya çalışan kadınlarda da uyarılma ve orgazm sorunları ortaya çıkar. Kişilik sorunları: Ağır kişilik bozukluklarına sıklıkla cinsel işlev bozuklukları eşlik eder. Borderline (sınırda) kişilik yapılanması düzeyindeki kişilik bozukluklarında yüksek oranda çok çeşitli cinsel sorunlar bulunur. Histriyonik ve borderline kişilik bozukluklarında rastgele cinsel ilişki sık görülmesine karşın, birçoğunda uyarılma ve orgazm bozukluğu vardır. Depresif kişilikli kimseler genel olarak haz almaktan, mutlu ve keyifli olmaktan kaçınırlar. Kendilerini acılarla dolu, talihsiz bir kurban olarak hissederler. Bu kişiler keyifli olan ve zevk veren birçok şeyden olduğu gibi cinsel haz almaktan da kaçınırlar. Sürekli bir şeylerden şikâyet etme, memnun olmama halindedirler. Adeta mutlu olabilmeyi kendilerine yasaklamışlardır. Bu kişilerde cinsel isteksizlik çoğunlukla ergenliğin başından beri vardır. Böyle bir durumda kısa seks terapisi yararlı olmayabilir ve daha uzun süreli terapi gerekebilir. Katı dini ve ahlakî inançlar: Bazı insanlar cinselliğin günah ve ayıp olduğu yönünde katı mesajlarla büyütülür. Erişkin olduktan sonra da doğal olarak hissedecekleri cinsel arzularını bastırırlar. Bu kadınların büyüdüğü ailelerde ebeveynler normalden daha yüksek dinsel pratikler ister. Cinsel ilişkilerde sorumluluğun gelişmesine izin vermezler ve cinsellikten uzaklığı saygınlaştırırlar. Bu tür evlerde cinsellik anksiyete kaynağıdır. Dinsel ve ahlakî değerler cinsel ilgi ve ilişkilerin hepsinden suçluluk ve utanç ortaya çıkarıcıdır. Bu ailelerde genellikle cinsel ahlak saplantısı olan babalar vardır. Eşinin ve kızlarının cinsellikle ilgilenmemesini ister. Bu istekleri yerine getiren ve kızlarını da buna uymaya zorlayan ise genellikle annedir. Cinsel fobiler veya kaçınmalar: Bazı kadınların cinsel ilişkinin bazı yönlerine ilişkin kaçınmaları veya korkuları olduğundan cinsel ilişkiden kaçınır, konsantre olmaz ve uyarılamazlar. Cinsellik konusundaki korkuların özellikle cinsel istek ve uyarılma üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Maskelenmiş parafililler (sapkınlıklar): Bazı kişilerin teşhircilik, röntgencilik, fetişizm, cinsel sadizm, cinsel mazohizm vb. eğilimleri olmasına karşın bunları bastırmış olabilirler. Bazı kimselerde ise bu tür eğilimler cinsel ilişkiye izin vermeyecek kadar güçlü olmadığı halde kişi bu tür arzularını kendisine yakıştıramadığı için şiddetle bastırmış olabilir. Cinsel arzuların kabul edilemediği için bastırılması cinsel isteksizlik yaratabilir. Yaşla veya çekicilikle ilgili endişeler: Bireyin yaşlanmaya tepkisi cinsel yaşamının nasıl olacağının ana belirleyicilerinden biridir. Belli yaş dönemlerinde cinsel yaşamlarının biteceğine ilişkin yanlış düşünceleri olan ya da yaşın getirdiği değişikliklerden utanan bir kadın cinsel isteğini göz ardı etmeye çalışabilir. Ayrıca, kilo alımı, sarkmış göğüsler gibi fiziksel değişikler, ilgi çekiciliğin kaybı, bireyin cazibesini yitirdiğiyle ilgili düşünceler sekse ilgiyi azaltabilir. 50’li yaşlardan sonra cinsel yaşamdan çekilme, tıbbi ve fizyolojik nedenlerden çok yaşlılıkla ilgili düşüncelere bağlıdır. Eşe ilgi kaybı: Birçok çift, birlikteliklerinin ilerleyen dönemlerinde birbirlerine eskisi kadar cinsel ilgi duymamaya başlarlar. Birbirinde aradığını bulamamak, eşiyle mutlu olamamak, kızgınlıklar, hayal kırıklıkları gibi genel ilişkideki sorunlar yanında çiftlerin eşlerini ebeveyn gibi algılamalarının da çok önemli bir rolü vardır. Ciddi bir kişilik sorunu olmayan bir kadın genellikle bir açıdan babasını çağrıştıran ya da ona benzeyen biriyle evlenir. Birçok çift başlangıçta bunun farkında değildir. Ancak ilişki ilerledikçe eşini daha çok babasına benzetmeye başlar ve kadının gözünde eşi babasına ne kadar benzemeye başlarsa ona yönelik cinsel ilgisi de o denli azalır. Bazen da başlangıçta fazla benzerlik olmamasına karşın, kadın eşini babasının kendisine davrandığı gibi davranmaya iter. Koca, karısının gözünde babasına benzediği ölçüde de kadının cinsel isteği ortadan kalkar. Bazen de daha ilişkinin başında bu benzerlik fark edilir ya da yaratılmış olur. Cinsel isteksizlikle başvuran bir çift, aralarında sürekli baba-kız oyunu oynuyordu. Koca karısına ‘kızım’, kadın da kocasına ‘baba’ diye hitap ediyordu. Kadın tıpkı babasıyla yaptığı gibi eşi eve gelirken arayıp “Babacığım çikolata getirir misin?” diyor, kocası da “Olur küçük kızım” diyordu. Çift, bu oyunu bırakıp birbirlerini gerçek kimlikleriyle tanıyınca sorunları çözülmüştü. Yakınlık sorunları: Yakınlaşma ve sınır sorunu olan kişilerde, yakınlığı tolere edememek cinsel ilişkilerden kaçınmaya neden olabilir. Ancak yakınlık sorunları isteksizlik yaratabilirse de daha çok uyarılma ve orgazm bozukluğuna neden olabilir. Ciddi yakınlık sorunu olan kişilerde seks terapisinden önce yakınlaşma sorunlarını ele alacak bireysel terapiler gerekebilir. Endişe varsa uyarılma olmaz Uyarılma bozukluğunda ne tür tedaviler uygulanıyor? Uyarılma bozukluğunda uygulanabilecek tedaviler fazla olmakla birlikte, hastanın ve çiftin durumunda göre en sık şu üçünü kullanırız. Seks terapisi: Uyarılma bozukluğunda tedavinin esası kadının daha aktifleştirilmesi ile cinsel arzularını keşfedip kendini daha serbest bırakmasının sağlanması oluşturur. Cinsel iletişimi artırıcı teknikler yanında istek bozukluğunda bahsettiğimiz fantezi kurma, öykü yazma, cinsel materyal paylaşılması gibi tekniklerden yararlanılır. Ancak uyarılma bozukluğunda en önemli şey kadının kendi arzularını aktif bir biçimde cinsel yaşamına dahil etmesinin sağlanmasıdır. Dinamik yönelimli seks terapisi: Seks terapisine yanıt vermeyen ya da yanıt vermeyeceği düşünülen hastalarda, özellikle kişilik sorunlarında, babaya yönelik aşkın devam ediyor olması durumunda, ciddi yakınlık sorunlarında ve ciddi kontrol kaygısı olanlarda tercih edilebilir. Bireysel, uzun süreli terapiler: Seks terapisine yanıt vermeyen vakalarda ve özellikle ciddi kişilik sorunları, cinsel dürtüler üzerinde kontrolünü kaybetme korkusu, maskelenmiş perversiyonlar, ve eşe ilgi kaybı söz konusu ise tercih edilebilir. Tedavi ne kadar sürüyor? Klasik seks terapisi, haftada bir yapılan görüşmelerle ortalama sekiz hafta sürer. Ancak sorun daha derin nedenlerden kaynaklanıyorsa, dinamik yönelimli ek yaklaşımlar gerekirse ya da bireysel terapi gerekirse tedavi uzayabilir Her vakada aynı sonuca ulaşmak mümkün oluyor mu? Hastanın ya da çiftin gerektirdiği tedavi ve çözüm yolları iyi seçilmişse başarı şansı artar ve iyi sonuç alınır. Başarı şansı neye bağlı? Başarı şansı genel olarak çiftin motivasyonuna ve sorunlarının ağırlığına bağlıdır. Ancak uyarılma bozukluğunda uygun tedavi seçilmişse, sorunlar ciddi olsa da tedavi şansı oldukça yüksektir. Tedavide erkeğin yeri nedir? Uyarılma bozukluğunda eşin ya da partnerin rolü oldukça fazladır. Eşine ne kadar yarımcı olursa, onun hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeylere ne kadar özen gösterirse tedavi şansı o kadar yükselir. Uyarılma bozukluğu ile başvuran bir kadının, eşi, karısına karşı çok sert, özensiz ve saygısız davranıyordu. Tedavi için eşine özenli ve duyarlı davranması söylendiğinde, her hangi bir şey yapamayacağını, hele eşine yardım etmek, birlikte baş başa zaman geçirmek, hediye almak, çiçek getirmek gibi şeyleri asla yapamayacağını söylemişti. Bu şekilde bir yaklaşımı olan erkeğin varlığında kadının tedavisi neredeyse imkansızdır. Depresyon veya anksiyete de uyarılma bozukluğu yapar mı? Depresyon hem cinsel isteği azaltır hem de uyarılmayı güçleştirir. Anksiyete ise uyarılmanın en büyük engelleyicilerindendir. Cinsel haz ve uyarılma ancak kişinin, rahat, huzurlu ve kendisini güvende hissettiği bir ortamda ortaya çıkabilir. Her türden gerginlik, tehdit, güvensizlik ve kaygı uyarılmayı engeller. Ekonomik kriz yatak odasına yansıyınca... Doktorun karşısında oturan kadın, cinselliğe isteksiz olduğundan, uyarılamadığından ve orgazm sorunundan söz ediyordu. 34 yaşındaydı ve 14 yıllık evliydi. İki çocuğu vardı. Çalışmıyordu ve doktora söz ettiği sorunları dört yıldır yaşıyordu. Aynı mahallede yaşadıkları için birbirlerini tanıyan çift, bir düğünde görüşmüş ve çıkmaya başlamışlar ve sonra da evlenmişlerdi. Evliliklerinin ilk döneminde kadının cinsel isteğinde sorun yoktu. Haftada üç-dört kez birlikte oluyor, istek ve uyarılma sorunu yaşamıyor, haz alıyordu. 5-10 sevişmenin birinde orgazm olabiliyordu. Evliliklerinin üçüncü yılında çocukları dünyaya geldi. Doğumdan sonra cinsel isteğinde azalma olsa bile, dört yıl öncesine kadar haftada bir gibi cinsel istek duyuyordu. Kocasının sevişme isteği daha sık olduğu için haftada iki-üç kez birlikte oluyorlardı. Kadın, isteksiz olarak girdiği cinsel ilişkilerde uyarılma ve haz almada zorluk yaşıyordu. Dört yıl öncesinde eşinin işleri bozulunca bu, çiftin ilişkisine de yansımıştı. Eşi daha gergin ve sinirli bir insan haline gelmiş, karısına gösterdiği ilgi azalmıştı. Zaman zaman tartışmalar da yaşamışlardı. Kocası bu dönemde özellikle gergin olduğu zamanlarda daha sık cinsel ilişki kurmak istiyor, kadın isteksiz olduğunda, eşinin acele etmesini istediği için, ön sevişme süreleri giderek kısalmıştı. Daha önce üç dakika olan erkeğin boşalma süresi iki dakikanın altına inmeye başlamıştı. Kadın, filmlerdeki erotik sahnelerden rahatsızlık duyuyor ve böyle şeyler izlemekten hoşlanmıyordu. Hiç cinsel ilişkiyi başlatmıyordu. Eşinin ısrar etmesi durumunda tartışma çıkmasın diye bir kaç ayda bir cinsel ilişkiye rıza gösterdiği oluyordu. Ancak son üç aydır cinsel ilişkiye girmeyi hiç kabul etmedi. Nadiren de olsa sevişmeleri sırasında eşine karşılık veriyor, eşi de bir-iki dakikayı geçmeyen ön sevişmeden sonra cinsel bileşmeye geçiyor ve bir-iki dakika içerisinde boşalıyordu. Bu sevişmeler sırasında kadın uyarılmıyor, haz almıyordu. Cinsellik ayrı sevgi ayrı Sorunu nedeniyle kadın doktora başvurdu. Uzun zamandır cinsel isteksizliği ve uyarılma zorluğu olmasına karşın eşinin talebine yanıt vermek için eşiyle birlikteliği kabul eden kadın, cinsel yakınlığı sadece eşinin boşalmasına hizmet etmek olarak algılamaya başlamıştı. Cinsellik ve sevgi birbirinden ayrılmıştı. Çifte cinsel birleşme ve sevişme yasağı kondu. Tedavi boyunca, tedaviden sonra da kocanın eşine, hediye almak, dışarı çıkarmak, onun hoşlandığı şeyleri yapmak gibi çeşitli yollarla sevgisini ifade etmesi istendi. Ayrıca her fırsatta cinsel bir niyet taşımaksızın sevgiyle dokunma, sevme ve okşamalar ihmal etmemeleri söylendi. Doktor, ilk hafta en az üç kere yapmak kaydıyla çıplak olarak cinsel haz alma amacı taşımaksızın, cinsel organlara dokunmadan birbirlerini sevip okşamalarını istedi. İkinci hafta düşük düzeyde bir cinsel haz almak kaydıyla bu sevip okşamalara cinsel organlar ve göğüsler de dahil edildi. İkinci hafta ayrıca cinsellik konusunda daha rahat olmalarını ve aralarındaki cinsel iletişimleri artırmaya bir başlangıç oluşturması amacıyla, cinsel organlar ve sevişmeyle ilgili kelimeler bulmaları ve bunlarla ilgili cümleler kuracakları bir oyun oynamaları söylendi. Üçüncü haftada her ikisine de ayrı ayrı gevşeme ödevini takiben cinsel hayaller kurmaları ve daha sonra bunları aralarında konuşmaları söylendi. Erken boşalma sorunu da çözüldü Dördüncü hafta yapabilirlerse bir aradayken, rahat edemezlerse ilk seferinde aynı anda ama başka odalarda olmak üzere orgazm olana kadar mastürbasyon yapmaları söylendi. Çift daha sonra yaşadıkları duyguları paylaşacaklardı. Ayrıca önerilen kitaplardan birlikte erotik öykü okuma ve daha sonra da kendilerinin erotik öyküler kurması ödevi verildi. Koca, 10 haftalık sürede boşalma kontrolünü öğrendi ve boşalma süresi on dakika civarına yükseldi. Kadının cinsel isteği ve uyarılması yerine gelmiş, çiftin iletişimi düzelmiş, daha sıcak daha sevgi dolu bir ilişkileri olmuştu. Tedavi 13. haftada bitirildi. (Radikal)