Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’nin, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la ilgili verdiği karar için, "Karar sadece Demirtaş’ın hemen serbest bırakılması gerektiğini söylemiyor. Bunu zaten yapması gerektiğini vurguluyor ve daha sonra 2016’daki dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliğini değerlendiriyor. AİHM, bu anayasa değişikliğinin, öngörülebilir ve temel unsurlardan yoksun olduğunu vurguluyor. Bütün tutuklu vekiller için de sonuç doğurması, kapı açması olası bu yorumla" dedi.
Türmen, Demirtaş’ın derhal tahliyesinin gerektiğini belirtirken, "Yine etrafından dolanılacaksa, karara uyulmayacaksa AİHM’de, Avrupa Konseyi’nde ne işiniz var?" değerlendirmesini yaptı.
Türmen, kararla ilgili olarak T24'e yaptığı açıklamasında şunları söyledi:
"Bir kere bu Büyük Daire kararı. İçtihat niteliğinde. AİHM’nin bütün dairelerini ve devleti daha çok bağlıyor. Bu nedenle, karara uyulmaması büyük sıkıntı yaratacaktır.
"AİHM’nin ilgili dairesi Türkiye’yi zaten mahkûm etmişti. O mahkûmiyet kararı tekrarlandı. Ama çok ilginç, AİHS’nin 10. maddesinin de ihlal edildiği değerlendirmesini yapmış Büyük Daire. Ek olarak yapmış. Bu enteresan... Neden enteresan, çünkü; burada anayasa değişikliğini sorguluyor. Milletvekili dokunulmazlığını kaldıran anayasa değişikliğinin hukuka uygunluğunu soruyor. Anayasa değişikliği prosedürünün kötüye kullanılmasıdır, öngörülebilir değildir, temel unsurlardan yoksundur ve diyor. Bir kere bu çok önemli. Zira 20 Mayıs 2016 tarihli kararının hukuka aykırı olduğunu savunmasının, bütün tutuklu vekiller için de sonuç doğurması, kapıyı açması sonucu doğuruyor.
"Büyük Daire, Daire'den farklı olarak sözleşmenin 5.1'inci maddesinden de mahkûmiyet kararı verdi. Daire daha önceki tutukluluğunun sürmesini ihlal saymıştı. Büyük Daire ise hem bunu ihlal saydı hem de tutuklamanın hukuka aykırı olduğunu karar altına aldı. Yani, Daire kararından iki ayrı noktada genişleme söz konusu oldu.
"10. maddeden ihlal nedeni olarak ayrıca Demirtaş’ın yaptığı siyasal konuşmalar ve yaptığı muhalefet onun bir silahlı örgüt üyesi olduğunu göstermez diyor. İlliyet bağı olmadığını vurguluyor. Mahkeme kararlarında onun silahlı örgüt üyesi olduğunu gösteren kanıtların olmadığını söylüyor.
"Tutuklamanın hukuka aykırı olduğunu söylüyor 5. madde ihlali konusunda da tekrar var. Burada daire kararını tekrarlıyor. Makul kuşku unsurlarının olmadığını belirtiyor. Terörizmle ilgili tutuklama kanıtı yok. Demirtaş’ın eylemlerinin hakların kullanımından ibaret olduğunu belirtiyor. Tutuklamanın devamının da bu yüzden hukuka aykırı olduğunu söylüyor. Tutuklama sürdükçe daha fazla kanıt gerekirken, bunun getirilmediğini ve sürdürüldüğünü söylüyor.
"Seçme-seçilme hakkından da ihlal buluyor. Bunu da tutuklama kararına bağlıyor. Anayasa Mahkemesi ve diğer mahkemelerin kapsamlı inceleme yapmadığını söylüyor. Neden tutuklamaya yol açtığını sorguluyor siyasi faaliyetlerin.
Bir de Demirtaş’ın sadece parlamento üyesi olmadığına, ikinci büyük muhalefet partisinin lideri olduğuna dikkat çekiyor. Neden, tutuklamaya alternatif koruma tedbirleri üzerinde durulmadığını da soruyor. Ev hapsi, yurtdışına çıkma yasağı gibi. Bunun da belli olmadığını söylüyor.
18. madde ihlali çok önemli. Çok ender kullanılan bir madde bu. Devlet tarafından hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını inceliyor. Bu daire kararında da vardı. Burada Cumhurbaşkanı’nın beyanları üzerinde duruyor. 'Bedelini ödeyecektir' şeklindeki konuşmalarına dikkat çekiyor. Nasıl oluyor da bu anayasa değişikliğinden sonra sadece HDP ve CHP’li milletvekilleri tutuklandı. İktidar partisinden hiçbir milletvekili bu muameleye neden maruz kalmadı diyor. Bunun çözüm sürecinin bitmesinden sonra olduğuna da dikkat çekiyor. Bitmeseydi, bunların olmayacağını vurguluyor. Bütün bunları tutuklamanın siyasi nedenlere dayandığını göstermek üzere kullanıyor.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin görüşlerine ağırlıklı olarak yer veriyor. 18. maddeden ihlal verirken, genel görüşleri de dikkati alıyor zira. Venedik Komisyonu’nun görüşlerine de yer veriyor ayrıca. Tutuklu bulunmasına rağmen iki seçim kampanyasına katılamamasına dikkati çekiyor. Referandum ve Cumhurbaşkanı seçiminde kampanya yapamadığının altını çiziyor. Bu uzatmalı tutuklamanın ona oy veren binlerce kişinin temsilsiz kalmasına da yol açtığını vurguluyor. Bu tutuklamanın amacı siyasi faaliyetlerden mahrum bırakılması ve Türkiye’deki çoğulculuğu engellemeye yöneliktir. Bunları bastırmaya yöneliktir diyor. 18. Maddenin ihlaline karar vermesi bu açılardan çok önemli. Benzeri tutuklamaların nedeninin de hukuki olmayan nedenlerle yapıldığını söylemiş oluyor.
Ve son olarak 46. madde var. Aslında ihlali bulduktan sonra AİHM, orada durur. Nasıl uygulanacağını Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bırakır. Nadiren, çok önemli kararlarda, AİHM, kararın uygulanması için ne yapılması gerektiğini söyler. Bakanlar Komitesi’ne de yol göstermiş olur. Orada da siyasi nedenlerle tartışma yapılmasının önüne set çeker. Burada da bunu yapıyor. Çok çabuk biçimde serbest bırakılması gerektiğinin altını çiziyor.
Bu kararlar, büyük çoğunlukla alınmış. Türk yargıç Saadet Yüksel birçok muhalefet görüşü yazmış. Birkaç muhalefet daha var ama ezici bir çoğunlukla alınmış görünüyor. 2’le karşı 15 ya da 1’e karşı 16 çıkmış kararlar.
Türk hükûmeti bu kararı uygulamak zorunda. 46. Maddede kararların bağlayıcı ve kesin olduğu vurgulanıyor. Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerekir. Soruşturmayı yürüten savcının ya da ilgili yargı makamlarının bu kararı vermeleri lazım. Avukatların başvurusuna karşılık, hemen bırakılması gerekir. Bu sadece AİHS’ten kaynaklı yükümlülük değil aynı zamanda anayasaya göre bir yükümlülük. Türkiye, uymazsa yine Bakanlar Komitesi devreye girecek ve Osman Kavala dosyasındaki gibi baskıyı artıracak. Ama uygulamamak için yeni yöntemler icat eden bir devlet anlayışı olamaz. Bunlara başvurmadan, bunu yerine getirmek zorunda. Yoksa ne işiniz var AİHM’de diye sorarlar insana…"