Medya, emniyet ve yargıya yönelik 'yeni operasyon' iddiasına tepki yağdı!

Medya, emniyet ve yargıya yönelik 'yeni operasyon' iddiasına tepki yağdı!

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrasında attığı tweetlerle birçok operasyonu önceden bilerek fenomen olan Twitter hesabı Fuat Avni'nin medya, emniyet, adli tıp kurumu ve yargı mensuplarından yaklaşık 200 kişinin gözaltına alınacağını yolundaki iddialarına çok sayıda gazeteci ve siyasiden tepki geldi.  CHP İzmir Milletvekili Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, "Böyle bir şey olamayacağını düşünüyorum. Hukuksuzluğun da, baskının da, özgürlüklerin olduğu gibi özgürleri ortadan kaldırmanın da bir sınırı var. O sınırı da aştıktan sonra artık tam bir diktatörlük haline gelir ki bu herhalde seçimden önce yapılabilecek en yanlış şeylerden biri olur" dedi.

Zaman gazetesinden Halil Özcan'ın haberine göre, gazeteci Aydın Engin de, "Kirli işler yapan devletlerin yaptıklarını yazmak gazetecinin asli görevidir" ifadelerini kullandı. Aslı Aydıntaşbaş ise "iktidarın seçim arifesinde böyle bir şey yapmayı göze alabileceğini düşünmüyorum. Ancak olmayacağını düşündüğümüz şeyler oluyor maalesef" dedi. Derya Sazak da "Bu, Türkiye'yi açık faşizme götürür" şeklinde konuştu.

Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup eski Başkanı Hannes Swoboda gazetecilere operasyon ve medya organlarına el koyma iddialarına ilişkin Twitter hesabından paylaşımda bulundu. Swoboda, "Türkiye'de medyaya yönelik kısıtlamalar ülkenin kendisi ve Türkiye'nin AB'nin önemli bir partneri olması için çalışan herkes için ciddi bir geri adım olacaktır." paylaşımında bulundu.

 

Rıza Türmen: Bu kadar büyük hukuksuzluk olamaz

 

"Böyle bir şey yapmaya cesaret edilemez" diyen Rıza Türmen, "Hukuk bakımından da bu kadar büyük hukuksuzluk olamaz. Türkiye'de baskı bakımından da bu kadar büyük baskılar kurulamaz. Türkiye'nin artık bir demokratik olgunluğu vardır her şeyin başında" diye konuştu.

Türmen, şöyle devam etti: 

"Ülke için gerginlik olur, çok şey olur. Baskıyı arttırdıkça baskıya karşı direnişi de arttırırsınız aynı zamanda. Hukuktan tamamen kendinizi bu kadar soyutlar, hukuku tamamen ortadan kaldırırsanız ortaya orman kanunu, kargaşası çıkar. Kaos ortamı doğar. Bu hiçbir akıllı iktidarın isteyebileceği, yapabileceği bir şey olmasa gerekir" yanıtını verdi. Böyle bir durumun Avrupa'da, AİHM'de nasıl yankılanacağı konusunda ise, "Nasıl yankılanacak, elbette ki çok kötü yankılanır. Ben böyle bir şey olacağını tahmin etmiyorum."

 

Aydın Engin: Şaşılacak bir yanı yok

 

Muhalif gazetecilere gözaltı ve hapis tehdidinin eski bir hikaye olduğunu söyleyen Gazeteci Aydın Engin, "Kirli işler yapan devletlerin yaptıklarını yazmak gazetecinin asli görevidir. Bunu yapınca da devletler onları cezalandırmak isterler. Nixon zamanında Watergate rezaletinde de böyle olmuştu. Wikileaks belgelerinde de böyle olmuştu. Dolayısıyla şaşılacak bir yanı yok. Ülkede namuslu, mesleğini yapmak isteyen, halkın haber hakkını savunmak isteyen gazeteciler var oldukça bu tür olaylar devam edecek. Hükümet suçüstü yakalandı. Suçu örtülemeyecek kadar ayan beyan olduğu için de zorbalığa başvuruyor ve zorbalığın anlamı da hapse atmakla tehdit ediyor. Ne yapalım, kuştan korkan darı ekmez. Hükümete ve istihbarat servisine çok yakın bir gazeteci, 'Can Dündar'ı ve öbür gazetecileri seçimden alın içeriye ki size karşı kullanmasınlar.' Yani dünya kamuoyunda rezil olacağız zaten de hiç olmazsa seçim sırasında oyumuz düşmesin düşüncesinden ibaret." dedi.

 

Aslı Aydıntaşbaş:  Olmayacağını düşündüğümüz şeyler oluyor

 

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, iktidarın gazeteciler ve ifade özgürlüğü noktasındaki uygulamalarını şöyle değerlendirdi: "İktidarın seçim arifesinde böyle bir şey yapmayı göze alabileceğini düşünmüyorum. Ancak olmayacağını düşündüğümüz şeyler oluyor maalesef. Türkiye'de gazetecilerin gözaltına alınmakla anılması, gazetecilerin gözaltına alınmasının hala bir ihtimal olarak belirmesi, demokraside ileriye değil hızla geriye gidiyoruz. Sadece ifade özgürlüğü boyutunda değil kuvvetler ayrılığı noktasında da sıkıntılar olduğu aşikar. Türkiye'nin bir Avrupa Birliği adayı olduğunu unuttuk. Bunu söylediğimizde sanki bir mizah gibi geliyor. Türkiye'nin ihtiyacı olan demokratik daralmak değil tam tersine bir reform süreci. Önümüzdeki seçimlerin de buna vesile olacak bir normalleşme yaratmasını diliyorum. İktidarın, uluslararası imajını çok fazla dikkate aldığını sanmıyorum açıkçası. Türkiye son bir iki yıldır telafi edilemez bir itibar kaybına uğradı zaten. İktidarın, uluslararası itibarını düşünmekten ziyade farklı hesaplarla hareket ettiğini düşünüyorum."

 

Derya Sazak: Bu Türkiye'yi açık faşizme götürür 

 

Böyle bir uygulananın Türkiye'yi açık bir faşizme götüreceğine dikkat çeken Gazeteci Derya Sazak, "Söylenti düzeyinde de olsa demokratik bir ülkede, bir hukuk devletinde bunlar olacak işler değil. Bu Türkiye'yi açık faşizme götürür. Değişik nedenlerle onlarca, yüzlerce gazeteciyi tutuklama hiçbir yerde, özellikle batı demokrasilerinde kabul göremez. Ne yazık ki başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere medyaya karşı çok sert söylem geliştiriliyor. Doğrudan o söylemlerden kaynaklanan soruşturmalar açılıyor. En son Cumhuriyet'e açılan soruşturma ve Cumhurbaşkanı'nın Can Dündar'a yönelik, 'Bunu ona bırakmam, bedel ödeyecek' sözleri, bundan sonra olacaklara kötü bir işaret. Gazete gazeteciliğini yapacak. Hiçbir demokratik ülkede bir cumhurbaşkanı beğenmediği gazetecilerle uğraşmaz. Çünkü bu şahsi değil kamusal bir görev. 7 Haziran'da seçime gidiyoruz. Seçim sonucu ne olursa olsun, medyaya ve yargı mensuplarına yönelik bu davranışlar kabullenilemez. İktidar gücünüzü sizin gibi düşünmeyenlere yönelttiğiniz zaman demokratik olma iddianızı kaybediyorsunuz. Darbe dönemi örneklerinin bir sivil iktidar tarafından neredeyse birebir uygulanması Türkiye'yi açık bir faşizme doğru götürüyor" şeklinde konuştu.