Eski Başbakan Mesut Yılmaz, 'FETÖ' ve 'PKK' adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla yargılanan ABD'li papaz Andrew Craig Brunson ile ilgili konuştu. Yılmaz, "Sanki Amerikalılar papaz serbest bırakılmasın diye böyle bir çıkış yaptılar. Çünkü bu şekilde bir tehditle, değil Türkiye'ye, Afrika'daki küçük bir kabile devletine bile bu dünyada istediğinizi yaptırmanız mümkün değil" dedi.
Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, Rize'de 53 Gazeteciler Derneği'nde basın toplantısı düzenledi. Yılmaz'a toplantıda
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı eşlik etti.
Yılmaz bir soru üzerine, 24 Haziran seçimleriyle yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ve siyasete ilişkin de şunları söyledi: "Biliyorsunuz siyasetle çok önemli gelişmeler olmadıkça hiç konuşmak istemiyorum. Şu anda tamamen eşimin vakfının yaptırdığı Kent Üniversitesi'ne yardımcı olmaya çalışıyorum. Kalan oğlumun ticari işlerine yardımcı olmak için çalışıyorum. Siyaset benim gündemimde yok ama hemşehrilerimizin son seçimdeki tercihlerini saygıyla karşılıyorum. Kendileri açısından en doğrusunu yaptıklarına inanıyorum ve Rize'ye 2002'den bugüne kadar yapılan bütün hizmetler için, getirilen yatırımlar için, bunlara sebep olanlara, yapanlara, gerçekleşenler teşekkür ediyorum."
Yılmaz, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası duruşu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek olduğu yönde açıklamalarının hatırlatılması üzerine şöyle konuştu: "Tabii ben normal iç siyaset çekişmelerinin dışında görüyorum. Türkiye'de herkesin yapması gereken bir vatandaşlık görevi olarak görüyorum. Geçmişte uzun süre Dışişleri Bakanlığı yaptığım için, Avrupalıların Türkiye'ye bakışını biliyorum. Türkiye'ye nasıl çifte standartlar uyguladıklarının en canlı tanıklarından biriyim. Bunun özellikle bu son darbe teşebbüsü sırasında çok somut ve çok rahatsız edici bir boyuta geldiğini gördüm. Onun için yabancı dergilere, televizyonlara, gazetelere konuşmalar yaptım. Sayın Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da o zaman beni aradılar, teşekkürler. Bu aslında herkesin yapması gereken bir vatandaşlık görevidir. İç politikada farklılıklarımız olabilir, bazı konularda farklı düşünebiliriz ama dış meselelerde Türkiye’nin ülke olarak menfaati söz konusu olan konular de hepimiz için hangi çizgide buluşması gerekir. Bu vatandaşlığın kaçınılmaz bir şartıdır."
Almanya'nın Mesut Özil'e yönelik ırkçı tavırları üzerine sorulan soruya cevap veren Mesut Yılmaz, Mesut Özil'in ortaya koyduğu tepkinin çok insanı ve ahlaki olduğunu söyledi. Yılmaz, "Ben her iki olayda da biraz farklı düşünüyorum. Sanki Amerikalılar papaz serbest bırakılmasın diye böyle bir çıkış yaptılar. Çünkü bu şekilde bir tehditle hiçbir ülkeye değil Türkiye'ye, Afrika'daki küçük bir kabile devletine bile bu dünyada istediğinizi yaptırmanız mümkün değil. Belki de normal şartlarda, mahkemenin ilk duruşmasında beraat edecek bir kişiyi şimdi daha zor duruma soktular. Onun için bunun çok kötü bir diplomasi olduğunu düşünüyorum ve Amerika'daki çok başlılığın açık bir tezahürü olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz bir bakan ayrı konuşuyor, diğer bakan tamamen tersini konuşuyor. Amerika şu anda çok büyük bir yönetim kaosu yaşıyor. Bu ister istemez ikili ilişkilerimizi etkiliyor. O Almanya'daki olayla ilgili de adaşımın doğru yaptığını düşünüyorum. Almanya bu dünya kupasına iyi bir netice alamadı bunun günah keçisini Mesut Özil yapmak istediler. O da buna karşı tepki koydu, bence çok insani ve çok ahlaki bir tepki" diye konuştu. Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasının bir eksen kayması olarak yorumlanmasıyla ilgili soru üzerine konuşan Mesut Yılmaz, soğuk savaşın bitimiyle birlikte bu tür eksenlerin ortadan kalktığını kaydederek, Türkiye'nin komşularıyla ve büyük devletlerle iyi ilişkiler içerisinde olması gerekliliğini ifade etti. Yılmaz konuşmasını şu şekilde tamamladı: "Bir kere, eksen kaymasının olabilmesi için her şeyin yerli yerinde olması lazım. Hâlbuki biliyorsunuz ki Soğuk Savaş'ın bitimiyle birlikte artık bütün eksenler kalktı ortadan. Bugün Çin de artık kapitalizmi uyguluyor, Rusya da kapitalizmi uyguluyor. Dolayısıyla böyle bir eksen kaymasından söz edilemez. Soğuk savaşın bittiğini de herkes ifade ediyor. Avrupa'yla Amerika arasında da tarihte şu ana kadar hiç yaşanmamış ölçüde önemli görüş ayrılıkları ve önemli farklılıklar söz konusu. Hatta Amerika NATO'dan çıkmaktan bahsediyor. Dolayısıyla böyle yeniden kurulan bir dünyada her ülke gibi Türkiye'de elbette ki kendi güvenliğini, savunmasını sağlama alacağı yeni arayışlar içerisinde olacaktır. Onun için bu yeni başlayan bir şey değildir. Daha önce de Sovyetler Birliği'nin parçalanmasında, Azerbaycan'ı ve diğer Türk devletlerini tanıyan ilk ülke olduğunu hatırlarsınız 1999'dan itibaren. Türkiye zaten yeni şartlarda adım atmaya o dönemde başlamıştı daha sonra daha da gelişen şartlarda Türkiye'nin bu arayışa devam etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Benim gönlümden geçen Türkiye'nin bütün komşularıyla bütün büyük güçlerle, Avrupa ülkeleriyle en iyi ilişkiler içerisinde olmasıdır. Bunun aynı zamanda Türkiye'nin de menfaatine olduğunu düşünüyorum." (DHA)