Başbakan eski Yardımcısı ve AKP Ankara Milletvekili Ali Babacan, Roma'da katıldığı bir panelde Türkiye ekonomisi, AB süreci ve bölgede yaşanan gelişmelere ilişkin merak edilen soruları yanıtladı. Türkiye-Rusya krizi ile ilgili olarak; "Yaşanan bu son olayı geçici bir durum olarak değerlendiriyoruz" dedi.
Radikal’de yer alan habere göre, Başbakan eski Yardımcısı ve AKP Ankara Milletvekili Ali Babacan, Roma’da katıldığı bir panelde Türkiye ekonomisi, AB süreci ve bölgede yaşanan gelişmelere ilişkin merak edilen soruları yanıtladı. Bölgede yaşanan gelişmelerin Türkiye ekonomisindeki ivmeyi düşürdüğünü söyleyen Unicredit’in CEO’su Ghizzoni ise, ancak kısa vadeli düşünerek bu pazardan çıkan yabancı bankaları “Büyük hata yaptılar” diye eleştirdi.
İtalya Dışişleri Bakanlığı ve onun desteklediği düşünce kuruluşu Uluslararası Siyasi Çalışmalar Enstitüsü’nün (ISPI) organize ettiği, 3 günlük Akdeniz Diyalogları Forumu (MED 2015) sona erdi.
Kapanış öncesinde “Türkiye’ye odaklanma” başlığıyla düzenlenen panelde, İtalya’nın Ankara eski büyükelçisi Carlo Marsili moderatörlük yaparken, Ali Babacan ve UniCredit’in CEO’su Federico Ghizzoni de konuşmacı olarak katıldı. İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni’nin de bu panele dinleyici olarak katılması dikkat çekti.
AKP’de en uzun süre bakanlık görevinde bulunan isim olan Babacan, öncelikle Türkiye’nin Ortadoğu’da yaşanan mevcut kriz karşısında ne yapması gerektiği sorusunu cevapladı.
“Komşularımız zor bir dönemden geçiyor. Suriye uzun süredir tam bir iç savaşta ve bu savaş, her geçen gün daha kötü bir hal alıyor ve içine birçok ülkeyi çekiyor” diyen Babacan, Beşar Esad ve onun hükümetiyle çok iyi ilişkileri varken, sivil halkını vurmaya ve toplu katliamlara başlamasının ardından, Suriye halkından yana tavır belirlediklerini söyledi. Suriye’de askeri faaliyetler yürütüldüğünü, ancak kalıcı çözümün siyasi çözüm olduğunun altını çizen Babacan, bu nedenle Türkiye’nin tüm siyasi çözümleri desteklediğini kaydetti.
Uzunluğundan ötürü Suriye sınırının kontrol edilmesinin zorluğuna dikkat çeken Babacan, Rusya’nın orada varlığını yoğunlaştırmasının durumu daha da komplike kıldığını belirterek, Rus bombardıman uçağının düşürülmesi olayını, “İstemediğimiz bir şey gerçekleşti” diye açıkladı.
Babacan, bu olay yaşanmadan önce birçok kez sınır ihlali yapan Rusya’nın defalarca uyarılmış olduğunu aktararak bu olayın, bölgede ortak çıkarları olan Rusya ve Türkiye arasındaki tarihi ilişkileri etkilemeyeceğini de ekledi.
Babacan, uluslararası toplumun, sınırı ihlal edilen ve hava sahası ile topraklarını savunan Türkiye’nin kendini müdafaa hakkı olduğunu anlamasının önemli olduğunu ifade ederek, “Yaşanan bu son olayı geçici bir durum olarak değerlendiriyoruz. Mevcut tutum, uzun vadeli strateji olarak sürdürülemez. İki ülkenin iyi niyet temelinde bu sorunu çözeceğini düşünüyorum. Türkiye ile Rusya, birbirine stratejik olarak bağlı iki partnerdir. Uçak düşürme olayına ilişkin verilen ilk tepkiler, duygusal yaklaşımlar anlaşılabilirdir. Ancak rasyonel yaklaşım, sonunda üstün gelecek ve ilişkiler yeniden rayına oturacaktır” diye konuştu.
Türkiye’nin Irak’la yakın ilişkileri olduğunu da anlatan Babacan, bu ülkede siyasi birlik ve demokrasi olmasını önemsediklerini dile getirirken, sadece belli etnik kökene ve mezhebe bağlı grupların değil, tüm Irak ulusunun Bağdat parlamentosunda temsil edilmesi arzusunda olduklarını da ifade etti.
Babacan bu durumun, askeri ve istihbarat oluşumunda da uygulanmasını arzuladıklarını ekledi.
Türkiye’nin ekonomi geleceği ile kısa ve orta vadede ne gibi riskler gördüğüne ilişkin bir soruya ise Babacan, “Türkiye çok dinamik bir ülkedir ve büyük bir insan kapasitesine sahiptir. Bu insan kapasitesini eğitimle daha da geliştirebilmek, ülkemiz için çok büyük bir potansiyel olacaktır” derken, önümüzdeki dönemde en önemli gelişmenin, yapısal reformlar olacağının altını çizdi.
Hükümetleri döneminde, ekonominin toplam kapasitesinin 230 milyar Dolardan 800 milyar Dolara ulaştığı, ihracatın ise 36 milyar Dolardan 160 milyara çıktığı bilgilerini paylaşan Babacan, önümüzdeki dönemde atılacak adımların ise, G20 dönem başkanlığında benimsedikleri şu stratejide yattığını anlattı kapsayıcılık, yatırım ve uygulama.
Yapısal reformların gelişmiş ülkeler için de geçerli olduğunu vurgulayan Babacan, “Türkiye’de ihtiyaç duyulan şey, emek piyasasında, imalat sektöründe, sosyal güvenlik sisteminde daha fazla reform yapmaktır” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunların yanı sıra, reforma ihtiyaç duyduğumuz diğer iki alan ise eğitim ve yargıdır. Çünkü uzun vadede hukuk devleti prensipleri ekonominin ana sürücüsüdür. Uzun vadede tabii ki sürdürülebilir büyüme, aldatıcı oranlardan daha önemlidir. Büyüme finansal, sosyal, çevresel v.b. olarak sürdürülebilir olmalıdır. Bizim son dönemde benimsediğimiz temel ilke sürdürülebilir büyümedir. Çünkü Türkiye cari açığı genel itibariyle fazla olan bir ülkedir. Bu nedenle biz ekonomimizin büyümesini küçülttük ve ihracat odaklı bir büyümeye daha fazla önem verdik. Bankalarımızın sunduğu kredilerde bir yılda %25-30 düzeyinde bir gelişme yaşandı. Artan nüfusumuz ve vatandaşımızın tüketme eğilimi kredi olanaklarını artırdı. Son dönemde büyüme trendimizin düştüğü doğrudur, ancak önemli olan istikrarı korumaktır. Türkiye'nin GSMH'sinin %10'una tekabül eden cari açığı bugün %45'e ulaştı. Bugün Türkiye için önemli olan iç tüketim talebinden bağımsız olarak istikrarlı büyümeyi sürdürebilmektir. Hükümet politikaları kadar piyasalarla iletişim ve piyasalardaki güven hissi de yatırım ve istikrarlı büyüme için önemlidir.”
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) sürecine ilişkin görüşlerini de anlatan Ali Babacan, 2002 yılında iktidara gelen partisinin, bu birliğe üyeliği dış politika önceliği olarak gördüğünü söyleyerek, bu nedenle çok sayıda reform yaptıklarını anlattı.
AB’nin kendileri için son derece önemli bir proje olduğunu vurgulayan Babacan, üyelik sürecinde iyi işleyen bir demokratik sistemin gerekliliğinin farkında olduklarını belirterek, “Türkiye olarak, demokrasimizi geliştirme arzusunun yanı sıra, demokrasinin bölgemizde, Orta Doğu ve Kuzey Afrika da gelişmesini savunuyoruz. Buradan Mısır'daki askeri rejimi neden desteklemediğimizi açıkça anlayabilirsiniz. Ulusal çıkarlar kapsamında, askeri darbeler yaşayarak demokrasi tecrübesi edinmiş olan bir ülke olarak benimsediğimiz ilkeleri ayrım yapmadan savunuyoruz. Mesela İtalya gibi biz de Libya'da ulusal bütünlüğü ve demokrasinin hakim olmasını istiyoruz” diye sözlerini sürdürdü.
Babacan, Türkiye olarak, AB üyeliğine hızlı bir şekilde geçmeye hazır olduklarını dile getirerek, “Üyeliğimiz, bazı ülkeler tarafından siyasi gerekçelerle bloke ediliyor. AB'ye üyeliğimizin karşılıklı çıkarlar çerçevesinde geliştirilmesini, üyeliğimiz önünde engel olarak duran Kıbrıs'ta yaşanan ihtilafın son bulmasını arzuluyoruz. KKTC ve Kıbrıs Rum Kesimi hükümetlerinin attıkları adımlardan umutluyuz” diye konuştu. Babacan, Kıbrıs meselesi çözüldüğünde üyelik sürecinin daha hızlı ilerleyeceğini de söyledi.
Türkiye pazarını iyi bilen, Koç Holding’in 2002’den beri ortağı olan İtalyan UniCredit’in CEO’su Federico Ghizzoni ise, burada yatırım yapmaktan mutlu olduklarını dile getirdi.
Ghizzoni, 2016 ve 2017’de Türkiye ekonomisinin büyümesinin, geçen yıllara oranla daha düşük; %2,5 civarında olacağını beklediklerini söyledi.
Bunun, Batı Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında pozitif bulunduğunu ekleyen Ghizzoni, ekonominin düşüş kaydetmesinde ise bölgesel gelişmelere, son olarak Rusya ile yaşanan krizin doğrudan etkisine dikkat çekti.
Türkiye’nin artık büyümekte olan bir ülke değil, olgun bir ülke olduğunu ifade eden Federico Ghizzoni, “10 yıllık ekonomi verilerine bakılırsa bunun kıyasını yapabilirsiniz. Türkiye artık ucuz üretim merkezi olarak görülmemektedir” dedi.
Türkiye’de reformlara devam edilmesinin gerekliliğinin altını çizerek, bu ülke için AB üyeliğinin önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Ghizzoni, “Türkiye, pozitif demografik büyümeye sahip ender Avrupa ülkelerinden biri. Genç, iç tüketimi artan bir ülkedir. Hem ihracatı hem de iç tüketimi ciddi gelişme kaydediyor. Tüm bunlar, Türkiye pazarına uzun vadede olumlu bakmamızın nedenleridir” diye sözlerini sürdürdü.
Son dönemde bankacılık sektörünün dönüşüm içine girdiğini, büyüme trendinin düştüğünü, tüketici yaklaşımı ve ihtiyaçlarının değiştiğini de dinleyicilere anlatan Ghizzoni, şöyle konuştu:
“Ekonomideki yeni düzenleme, bankalar için kötü, ekonomi için iyi olabilir. Ancak bugün Türkiye'deki bankacılık sektörü önceki yıllara kıyasla oldukça güçlüdür. Bugün yeni bankacılık araçları geliştirerek uzun vadeli hareket etmek için uygun bir zamandır. Bu dönemde bazı yabancı bankalar Türkiye'deki yatırımlarını azaltma veya tamamen pazardan çıkma kararı aldı. Bu çok büyük bir hatadır. Çünkü bu karar kısa vadeli göstergelere göre verilmiştir. Türkiye, yapacağı reformlarla piyasasını canlandıracaktır. Bu konuda ve bankacılık sektörü hakkında olumlu beklentilerim var.”
Ghizzoni, Türkiye gibi gelişen bir ekonomide ancak uzun vadeli bir adım atılmasının önemine de dikkat çekerek, bu ülkede büyümek için ellerinden geleni yapacaklarını belirtti.