Eski başkent Bonn, aslında Ren Nehri romantizmi, Beethoven Festivali ve karnavalla anılmak, büyük şirketler ve BM Almanya merkezine ev sahipliği yapan modern ve uluslararası bir kent olarak tanınmak istiyor. Ancak son zamanlarda medyada ‘Bonn’, çoğunlukla ‘Selefiler’, ‘Aşırı İslamcılık’, ‘Terörizm’ ya da ‘Cihat’ gibi kavramlarla anılıyor. Sonradan İslam dinini kabul eden bir Bonn'lunun Düsseldorf Eyalet Mahkemesi’nde görülen davası gündemdeki son vaka. Bu kişi, 2012 yılında Bonn Garı’nda bulunan bombalı paketle ilgili olarak zanlı sıfatı ile yargılanıyor. Bir başka Bonn’lu Bekkay Harrah, radikal İslami terör örgütlerine katıldığı Afganistan’da, 2010 yılında öldürülmüştü. Yine Bonn’da yaşayan iki kardeş olan Yasin ve Munis Şuka, Afganistan-Pakistan sınırında, Almanya’da saldırılar düzenlenmesini talep ettikleri videolar yayınladılar.
Almanca'dan sonra Arapça
Bonn’un radikal Selefilerin yuvası haline gelmesi kentin Uyum Görevlisi Coletta Manemann’ın da canını sıkıyor. Bir yanda Müslüman gençlerin giderek radikalleşmesi, diğer yanda buna tepki olarak İslam düşmanlığının artması tehlikesi yetkilileri endişelendiriyor. Manemann Deutsche Welle’ye yaptığı değerlendirmede, Bonn’un radikal İslamcılar için bir merkez haline gelme sebebinin geçmişte yattığını ifade etti. Şehrin bu hale gelmiş olmasının bir dönem başkent sıfatını taşıması ile alakalı olduğunu öne süren Manemann, Arap ülke elçiliklerinin ibadet edebilecekleri yerler olmasına büyük önem vermelerinden dolayı Almanya’nın diğer kentlerine oranla burada çok daha fazla caminin bulunduğunu belirtti. Manemann'a göre ayrıca Bonn’da Almanca’dan sonra en yaygın ikinci dil Arapça.
Arapça tabelalar
Bonn'un güneyinde yer alan Bad Godesberg ilçesinin merkezinde Arap kültürünün etkisi hemen görülüyor. Ana caddede Arap restoranları, dükkanlar, Arapça tabelalar, Arapça ilanlarını camlarına yapıştırmış emlak büroları yan yana diziliyorlar. Sokaklarda, peçeli çarşaflı kadınlara sıkça rastlanıyor. Ayrıca bu ilçede bulunan Suudi Arabistan'a bağlı Kral Fahd Akademisi, Bonn'da Selefiliğin yayılmasının önemli nedenlerinden biri olarak görülüyor.
Mimarisi ile bir okuldan çok camiyi andıran Kral Fahd Akademisi 2003 yılında, bir öğretmeninin cihat çağrısı yaptığı iddialarının ardından Alman iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından takibe alınmıştı. Okulda okutulan kitaplar ve öğrenci profili üzerinde yapılan incelemeler sonucu önlemler alındı. Kral Fahd Akademisi bu skandalın ardından imaj tazeleme atağına geçerek açık ve şeffaf bir görünüm sergilemeye özen gösterdi. Ancak Alman makamlarının aldığı önlemler sonrasında 600 öğrenci kapasiteli okulda öğrenci sayısı 150'ye gerilemiş durumda.