Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın, ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu deldiği iddiasıyla tek sanık olarak yargılandığı davanın 9. oturumu yapıldı.
İran ve Türkiye vatandaşı iş adamı Reza Zarrab’ın iddia makamının tanığı olarak verdiği ifade dün sona ererken, bugünkü oturumda dünkü ifadesine devam eden eski CIA Direktör Yardımcısı ve avukat David Cohen, eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının delinmesi konusunda kamuoyuna yönelik açıklamalar yaptığını söyledi. Mahkemeye, Cohen’in Aralık 2012’de eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’a gönderdiği, konusu Babacan olan bir mektup da sunuldu.
Cohen, “(Dönemin) Başbakan yardımcısı, Türkiye'nin yaptırımlarımızı açıkça ihlal eden uygulamalara karıştığını açık açık ilan etmişti” dedi.
Davanın tek sanığı olan Atilla ve eski Halkbank Genel Müdürü Aslan’la yaptığı görüşmelerde, altın ticaretinin konuşulduğunu ve yaptırımlara uyulduğu konusunda kendisine güvence verildiğini belirten Cohen, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımların değişmesinin ardından Atilla ve Aslan'ı uyardıklarını, onların da İran ile kültürel ve komşuluk bağları yüzünden ticaret yapmak zorunda olduklarını söylediğini ifade etti.
Halkbank'tan Zarrab konusunda mümkün olduğunca çok şey öğrenmek istediğini söyleyen Cohen, savcının "Kaygılarınızla ilgili tatmin edici cevaplar aldınız mı?" sorusuna uzun bir duraksamanın ardından "Pek sayılmaz" cevabını verdi. Duraksamasıyla ilgili açıklamada bulunan Cohen, şunları söyledi:
"Halkbank'takiler Hazine'nin kaygılarının farkında olduklarını, bu kaygıları doğuran bilgilerden haberdar olduklarını söylemişti” ama tatmin olmadım çünkü durumun kontrol altında olmadığına dair yeni bilgiler almaya devam ediyordum."
Türkiye'deki birçok kişi tarafından tanınan ve mahkemeyi yerinden takip eden muhabir Katie Zavadski'nin bugün paylaşımda bulunmadığı davayla ilgili dakika dakika gelişmeler şöyle:
22:30 Duruşma sonra erdi
22.05 - Cohen'in Mayıs 2013'te ABD Temsilciler Meclisi'ndeki Dış İlişkiler Komitesi'ne verdiği ifade delil dosyasına eklendi.
22.00 - Soru: Atilla’yla yaptığınız konuşmalarda, daha özenli davranılması konusunda neler yapabileceğiyle ilgili spesifik önerilerde bulundunuz mu?
Cohen: Spesifik bir şey hatırlamıyorum ama konunun gündeme geldiğine eminim.
21.49 - “(Halkbank’a) Olan bitenler konusunda şüpheleriniz olduğunu hiç söylediniz mi” sorusu üzerine Cohen, “şüpheli” kelimesini kullanıp kullanmadığını bilmediğini söyledi. Söylediklerini kelimesi kelimesine hatırlamadığını ama Türkiye'den İran'a altın ihracatında artış gördüklerini söylediğini ifade eden Cohen, yaptırımların uygulanması konusunda kaygı duymasının başka nedenleri de olduğunu ancak bunları paylaşmaya hazır olmadığını kaydetti: "2013 baharında Türkiye'de yaptığımız toplantıda Atilla ile bunu konuştuğumuzu hatırlıyorum"
21.30 - Öğle arasından sonra oturum devam ediyor; gelen ilk soru: Türkiye, İran'a yönelik yaptırımlar konusunda ABD'yle aynı fikirde miydi? "Bu karmaşık bir soru" cevabını veren Cohen, bu konuda Türk yetkililer arasında görüş ayrılıkları olduğunu söyledi.
20.30 - Duruşmaya öğle arası verildi, 45 dakika (TSİ 21.15) sonra devam edilecek.
20.20 - Law360 muhabiri Pete Brush, “yuvaya” geri döndü. Brush’ın aktarımına göre Cohen, Aralık 2013’teki Türkiye ziyaretiyle ilgili komik bir hikaye anlattı ve İstanbul’un “korkunç” trafiğinde 4 saat beklediğini söyledi. Cohen, ziyaretinin verimli geçmediğini, çünkü o tarihte Aslan’ın gözaltına alındığını ifade etti.
20.15 - Rocco: Toplantıların amacı soruşturma yapmak mıydı?
Cohen: Hem bankalara eğitim vermek hem de bilgi toplamak amacıyla yapıldı. Toplantılar zamanında bir soruşturma yürütmüyordum.
20.10 - Rocco’nun Wall Street Journal gazetesinden bir haberi kanıt olarak sunmasının ardından ikili, ABD’nin yaptırımlarının kapsamını tartıştı. Cohen, ABD’nin zaman zaman “terör örgütlerini” içermesi durumunda iki yabancı ülkeyi içeren işlemlerle ilgilenebileceğini söyledi ve “swift” olarak bilinen iletişim sistemiyle ilgili OFAC prosedürlerinden bahsetti.
19.52 - Rocco’nun, "ABD'nin İran yaptırımlarının, yabancı bankaların işlemlerini kapsayıp kapsamadığı” sorusu üzerine Cohen: Bu karmaşık (zor) bir soru. Rocco: Hazine Bakanlığı'nın yetki sınırı elbette ABD bankaları üzerinde yetki sahibi, değil mi? Cohen: Evet.
Cohen'in daha önce ABD'nin yaptırımlarının ABD sınırları dışında geçerli olmadığını söylediğini belirten savunma, Cohen’e bu açıklamalarıyla ilgili belgeler gösterdi.
Klasfeld’in notu: Bunun ardından yaptırımların kapsamıyla ilgili hukuki detaylara geçildi.
19.36 - Rocco: Atilla’yla hiç bire bir görüştünüz mü? Cohen: Sanmıyorum. Rocco: Hazine’den başka kişilerle buluştunuz ve Atilla’nın yanında da Halkbank personeli vardı. Cohen: Zaman zaman ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili de görüşmelere katıldı. Rocco: Halkbank’ın hukuk departmanı olup olmadığı konusunda bir bilginiz var mı? Cohen: Olduğuna inanıyorum.
*Klasfeld’in notu: Ancak Cohen, bu bölümle herhangi bir teması olup olmadığını hatırlamıyor. Büyük bir banka olduğu için böyle bir varsayımda bulunduğunu ifade ediyor.
19.27 - Savcının başka sorusu olmadığını söylemesinin ardından Atilla’nın avukatı Victor Rocco’nun çapraz sorgusu başladı.
19.25 - Daha sonrasında Halkbank'ın "ismini telaffuzu etmekte zorlanacağı" yeni genel müdürüyle buluştuğunu belirten Cohen, "O toplantıda Zarrab hakkında konuştuk” dedi.
Savcının Zarrab’la ilgili sorusu üzerine Cohen, tam olarak hatırlamadığını ancak genel olarak Halkbank'ın Zarrab'la nasıl bir ilişkisi olduğunu öğrenmek istediğini ifade etti: “Zarrab hakkında olabildiğince çok şey öğrenmek istiyordum.”
Savcı: Kaygılarınızla ilgili tatmin edici cevaplar aldınız mı? Cohen: (Uzun bir duraksamanın ardından) Sanırım bu sorunun cevabı, “Pek sayılmaz”olabilir.
Duraksamasıyla ilgili açıklamada Cohen, verilen cevapların güven verici olduğunu söyledi: "Halkbank'takiler Hazine'nin kaygılarının farkında olduklarını, bu kaygıları doğuran bilgilerden haberdar olduklarını söylemişti” ama tatmin olmadım çünkü durumun kontrol altında olmadığına dair yeni bilgiler almaya devam ediyordum.
19.10 - Aralık 2013’te Türkiye’ye bir kez daha geldiğini belirten Cohen, Halkbank’tan kimseyle görüşmediğini, o dönemde kolluk kuvvetlerinin büyük operasyonu nedeniyle seyahatinin karmaşıklaştığını söyledi.
19.00 - Cohen: -Halkbank ile yaptığımız görüşmelerde, insani yardımların ABD'nin yaptırımlarının kapsamında olmadığı konusu sık sık gündeme geldi.
-Biz insani nitelikteki ticareti engellemeye çalışmıyoruz. -Halkbank ile, Woori Bank ve Kore Sanayi Bankası hakkında konuştuk. (Klasfeld, Cohen’in “Wori Bank konusunda endişeliydik” demesinin ardından hafifçe güldüğü notunu düştü.)
18.52 - Mahkemeye, Cohen’in Aralık 2012’de Aslan’a gönderdiği, konusu eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan olan bir mektup sunuldu. Babacan’ın ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını delmek konusunda kamuoyuna açıklamalarda bulunduğunu savunan Cohen, "Başbakan yardımcısı, Türkiye'nin yaptırımlarımızı açıkça ihlal eden uygulamalara karıştığını açık açık ilan etmişti” dedi.
18.29 - Mahkeme, verilen kısa aranın ardından devam ediyor.
18.25 - Klasfeld’in analizine göre, iddia makamı "Atilla’nın yaptırım sisteminin nasıl çalıştığı ve bunun nasıl atlatılacağını bildiği" konusunda daha sonraki argümanlar için zemin hazırlıyor. Savunmanın ise buna karşı çıktığını belirten ABD’li gazeteci, “Çapraz sorgunun nasıl gelişeceğini göreceğiz”yorumunda bulundu.
18.12 - Cohen: Halkbank, ABD yaptırımlarına uymak istedikleri ve bunu yapabilecekleri konusunda güvence verdi.
18.10 - Savcı: Altın konusunda neler konuşuldu?
Cohen: ABD yaptırımları ve İran’ın bu sistemden kaçmak için neler yapabileceği konuşuldu.
18.01 - Cohen, Eylül 2012’de Türkiye'de Halkbank’ı ziyaret ettiğini söyledi.
18.00 - Savcının, “Atilla ile Aslan’ın altın ticaretinden bahsedip bahsetmediği”sorusu üzerine Cohen, konunun “sıkça” gündeme geldiğini söyledi. Ardından savcı bir sonraki slayta geçilmesini istedi.
17.58 - Atilla ve Aslan’ın “İran’a yönelik yaptırımların uygulanmasındaki zorluğu açıklamak amacıyla” iki ülke arasında “güçlü”bir ticaret olduğuna ve coğrafi, kültürel, tarihsel bağlara dikkat çektiğini belirten Cohen, insani ticaretin kolaylaştırılmasından da bahsedildiğini ifade etti.
17.53 - Cohen’in ifadesine göre, 14 Mart 2012’de Hazine Bakanlığı’ndaki ofisinde düzenlenen toplantıya Atilla ve eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan katıldı. Toplantıda, 11 Aralık 2011’de ABD Kongresi tarafından onaylanan ve İran’dan petrol ihracatını azaltmayı amaçlayan düzenlemeleri içeren askeri ödenek tasarısı NDAA’yle ilgili konuşuldu. Cohen, “Başka konuları da ele aldığımıza eminim ama neler olduklarını hatırlamıyorum” diye konuştu.
Klasfeld, savcının “Cohen’in hafızasını tazelemek için”bir şeyler gösterdiğini aktardı.
17.45 - Halkbank’ın Türkiye ve dünya genelinde çalıştığı tek banka olmadığını ifade eden Cohen, IEEPA (Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası) ve bu yasa kapsamındaki cezaları açıklıyor.
Klasfeld, Cohen’in ifadesinin “oldukça teknik”olabileceği uyarısında bulundu.
17.36 - Mahkeme salonundaki gazeteci Adam Klasfeld’in aktarımına göre, ifadesine devam eden Cohen, İranlıların yaptırımları egale etmek için ‘aldatıcı yöntemler’ kullandıkları konusunda Atilla’yla iletişime geçtiğini söyledi. Cohen, "Esasen, yaptırımları atlatanlarla mücadele etmenin yolu, kimlerle iş yaptığınızı bilmekten geçer”dedi.
17.27 - Jüri salona giriyor.
Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın tek sanık olarak hâkim karşısına çıktığı davanın ilk duruşmasında Savcı Yardımcısı David Denton, Reza Zarrb’ı “yıldızlı tanık” olarak niteledi.
Zarrab'ın aleyhinde tanıklık yapacağı Hakan Atilla'nın avukatları ise ilk sözlerinde, gerçek ‘suç ortağının’ eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan olduğunu söyledi.
Atilla'nın avukatı Victor Rocco, savcılığın Reza Zarrab'ın sırtını sıvazladığını belirterek, "Yüksek makamlara ayakkabı kutularında rüşvet yollayan Atilla değil Zarrab'tı. Sanık sandalyesinde oturması gereken Reza Zarrab" dedi. Rocco, "Süleyman Aslan, Zarrab'tan 'utanmazca' rüşvet aldı" iddiasında bulundu.
Reza Zarranb’ın ‘tanık’ sıfatıyla mahkemeye getirildiği ikinci duruşmada ise Zarrab, eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın, eşi Ebru Gündeş'in ünlü bir isim olması nedeniyle başlangıçta kendisiyle çalışmak istemediğini söyledi. Daha sonra konuyu dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a taşıdığını ifade eden Zarrab, Halkbank ile bağlantının kurulması için Zafer Çağlayan'a toplamda 45 ila 50 milyon Euro, 7 milyon dolar, 2,4 milyon Türk Lirası ve 300 bin İsviçre Frankı rüşvet verdiğini söyledi.
Zarrab ifadesinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın damadı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın genel müdür olduğu Çalık Holding'e ait Aktif Bank'ta hesap açtırmak için eski AB Bakanı Egemen Bağış'tan yardım istediğini söyledi. "Bağış aracılığıyla Aktif Bank Genel Müdürü ile görüştüğünü ve bu sayede bankada hesap açtığını" belirten Zarrab, "Hesap günlük 5-10 milyon Euro'luk işlem hacmi ile başladı" ifadesini kullandı.
Zarrab, davanın tutuklu sanığı eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla hakkında ise "Yaptırım kuralları hakkında bankadaki en bilgili kişi. Oluşturduğumuz yapının Amerikan yaptırımlarıyla uyumlu gözükmesi için katkıda bulundu" diye konuştu.
Davanın üçüncü günüde dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın adı ilk kez geçti. İran'la Halkbank üzerinden yürütülen altın ticaretine Vakıfbank ve Ziraat Bankası'nın da dahil olmak istediğini öne süren Zarrab, Vakıfbank ve Ziraat Bankası'nın dahil edilmesi için dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'dan talimat aldığını iddia etti.
İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) yetkilileri ile dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan arasındaki görüşmeleri anlatan Zarrab, o dönem Halkbank'ın Genel Müdürü olan Süleyman Aslan ile sanık Mehmet Hakan Atilla'nın da toplantılarda olduğunu ifade etti.
Duruşmada Çin pazarında girmeye çalıştığını söyleyen Reza Zarrab, İran’la iş yaptığı için Çin’de sorun yaşadığını ve dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler'den yardım istediğini söyledi.Barış Güler'in kendisine danışmanlık yaptığını ifade eden Zarrab, "Babası Muammer Güler'e benim için Çin'deki bankalara referans mektubu yazdırması için Barış Güler'e 100 bin dolar verdim" dedi.
Zarrab, dün "45-50 milyon Euro, 7 milyon dolar ve 2,4 milyon Türk lirası rüşvet verdim" iddiasında bulunduğu Zafer Çağlayan için "Zafer Çağlayan'dan habersiz hiçbir şey yapmadım, şirketimin kayıtlarını bazen kontrol ederdi" ifadesini kullandı.
"Süleyman Aslan'a rüşvet vermek için Zafer Çağlayan'dan izin istediğini" söyleyen Zarrab "Süleyman Aslan'a rüşvet vermek Çağlayan'a rüşvet vermekten daha önemliydi zira Aslan kapının nihai bekçisiydi" dedi.
TIKLAYIN - Reza Zarrab: Erdoğan ve Babacan bana, Vakıfbank ve Ziraat Bankası için talimat verdi
Zarrab'ın üçüncü kez hâkim karşısına çıktığı jürili duruşmanın dördüncü gününde ise, Zarrab, ABD'nin İran'a yönelik ambargoları sıkılaştırmasının ardından "gıda tedariki" görünümde altın ticaretine devam edildiğini söyledi.
Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in fotoğraflarının delil olarak dosyaya girdiği duruşmada Zarrab, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'ya 50 miyon Euro tutarındaki bir uluslararası işlemi sorduğunu anlattı.
Bankanın bu işlem için bir belge istediğini söyleyen Zarrab bunun kendisini endişelendirdiğini çünkü ticaretin aslına dair istenen belgeyi elde etmenin imkansız olduğunu belirtti. Aslan'ın ise buna "Bu konuyu ben çözeceğim, sorun değil Rıza bey" diye karşılık verdiğini iddia etti.
TIKLAYIN - Zarrab: Süleyman Aslan'a daha fazla rüşvet vermemek için imzasını taklit ettik
Zarrab'ın tanık olarak ifade vermeye devam ettiği dördüncü duruşmaya Mehmet Hakan Atilla'nın avukatlarının paylaştığı belgeler damga vurdu.
Yargıç Berman'a hitaben bir mektup kaleme alan Atilla'nın avukatları 15 Eylül 2016'da Zarrab ile Ahad isimli bir şahsın telefon görüşmesini aktardı. Söz konusu telefon görüşmesinde, Zarrab'ın ihtiyaç durumunda hapisten dışarı çıkmak ya da daha az bir ceza almak için yalan söylemeyi Ahad isimli kişiyle konuştuğu belirtildi. Savunma avukatları tarafından yazılan mektupta, "Zarrab, daha az ceza almak için bir ifade uydurmak konusunda istekli olduğunu ifade ediyor" cümlesi kullanıldı.
Duruşmada ayrıca Reza Zarrab'ın cezaevinden yaptığı telefon görüşmelerinin kayıtları da paylaşıldı. Reza Zarrab davasının dosyasına giren tapede Zarrab ile bir kişi arasında geçen konuşmada, "Bekir ve Mevlüt isimli iki kişi ile 'Beyefendi'nin Başkan Obama’yı arayacağı" ifadesi yer alıyor. Tape kayıtlarından Zarrab'ın avukatı Şeyda Yıldırım'ın da Erdoğan ile iletişim halinde olduğu izlenimi ortaya çıkıyor.
TIKLAYIN - Reza Zarrab'ın dava dosyasına giren ses kaydı: 'Beyefendi' Başkan Obama'yı arayacak!
Davanın altıncı duruşmasında Zarrab, Hakan Atilla'nın avukatı Fleming tarafından çapraz sorguya alındı.
Zarrab, avukat Fleming'in sorularına verdiği yanıtta, ABD savcılığına ilk kez Ağustos 2016'da yani Mehmet Hakan Atilla'nın tutuklanmasından önce işbirliği yapmayı teklif ettiğini aktardı.
Zarrab'ın teklifine rağmen işbirliği anlaşmasının yapılmasının ciddi olarak gündeme gelmesi Ağustos 2017'yi buldu. Bu tarihten sonra Zarrab ile 12 kez görüşen FBI yetkililerinin görüşmelerde edindikleri bilgilerin davada kullanılabileceğine kanaat getirmelerinin ardından Zarrab'ın itirafçılık teklifi kabul edildi. Ekim 2017'de Zarrab itirafçılık belgesini imzaladı. Zarrab, itirafçı olmasının ardından neredeyse her gün FBI yetkileri ile bir araya geldiğini ifade etti.
Avukat Fleming çapraz sorgu esnasında, Zarrab'ın işlediğini kabul ettiği suçlara dair de sorular yöneltti. "2013 yılında başkaları için hayat kadını ayarladıını" ifade eden Zarrab cezaevinde gardianlara rüşvet vermesi konusunda da itiraflarda bulundu. Buna göre, Zarrab cezaevindeyken marihuana içerken yakalandı. Ayrıca bir gardianın telefonundan, kızı ve avukatlarıyla görüştü. Zarrab gardianların kendisine ilaç ve alkol de verdiğini belirtti. Cezaevinde gardinalara 45 bin dolar rüşvet verdiğini söyleyen Zarrab, ödemeyi Türk avukatı aracılığıyla yaptığını ifade etti.
TIKLAYIN - Zarrab: 2013'te başkaları için hayat kadını ayarladım, gardiyana 45 bin dolar rüşvet verdim
Reza Zarrab, çapraz sorgusunun ikinci gününde 10 Nisan 2013 tarihli görüşmede sahte gıda ticareti hakkında Atilla’ya yalan söylediğini kabul etti. Zarrab, "Mart 2017'de Atilla'nın tutuklandığını duyduğunda 'şoke olduğunu" söyledi.
Hakan Atilla'nın avukatları genel olarak savunmalarını, Atilla'nın ikinci planda olduğu ve asıl işlerin Süleyman Aslan'ın kontrolünde gerçekleştiği iddiası üzerine kurdu. Zarrab, Fleming'in "Süleyman Aslan sizin yanınızda Hakan Atilla'yı arayıp 'Bu işi hallet' demiş, doğru mu?" sorusunu "Evet hatırlıyorum" diyerek yanıt verdi.
Avukat Fleming, Zarrab'a Ebru Gündeş ve 17-25 Aralık sürecinde A Haber'e verdiği mülakata ilişkin de sorular yöneltti. Ebru Gündeş ile evliliğinden dolayı sık sık Türkiye'de magazin haberlerinde yer aldığını doğrulayan Zarrab "Bu fotoğraflar medya tarafından gizlice çekilmiş ve yayınlanmış görüntülerdir. Basında bizle ilgili çıkan haberlerin yüzde 99'u uydurma ve yalan haberlerdi" ifadelerini kullandı. Zarrab, A Haber'e verdiği mülakat için ise "Yanlış hatırlamıyorsam, o röportaj karardan daha önce gerçekleşti. Aleyhimdeki altın kaçakçılığı iddialarıyla ilgili açıklamalar yaptığımı hatırlıyorum" açıklaması yaptı.
TIKLAYIN - Zarrab'ın çapraz sorgusunun 2. günü: Hakan Atilla'ya yalan söyledim!
Zarrab, Hakan Atilla'nın avukatı Cathy Fleming tarafından gerçekleştirilen çapraz sorgusunda cezaevinde bir kişinin bıçak çekerek kendisini öldürmeye çalıştığı iddiasında bulundu. Fleming, Zarrab'ı daha önce aynı hikâyenin başka bir versiyonunu anlatmakla suçladı.
Davanın sekizinci duruşmasında 'Gülen Cemaati' adı da ilk kez geçti. Zarrab, avukat Fleming'in “Gülen Cemaati’ni hiç duydunuz mu?" sorusuna “Farklı gruplar onlar için birçok isim kullanıyor. Bu yüzden, onlar siyasi bir grup mu, dini grup mu, terör örgütü mü bilmiyorum” yanıtı verdi.
İfadesinde Türkiye'deki cezaevinden 'kısmen' rüşvet vererek çıktığını tekrarlayan Zarrab, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a rüşvet olarak saat ve piyano aldığını söyledi. Zarrab, "Bunlar Zafer Çağlayan'a ödenen paralardı" diyerek mahkemeye bazı dekontlar da sundu.
Duruşmada ayrıca Mehmet Hakan Atilla'nın avukatlarından Victor Rocco, Zarrab'ın ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisinin (OFAC) yaptırımlar listesine alınması için Halkbank tarafından 2014'te ABD'ye bildirildiğini ancak o tarihten bu yana bu konuda herhangi bir adım atılmadığını dile getirdi.
Zarrab'ın ifadesinin son günü: Cezaevinde bir kişi bıçak çekerek beni öldürmeye çalıştı